4

Böylece Allah sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Onlar cahil iye döneminde işlenen günahlardır. Günahlar arasında, kul hakkı ile ilgili olanlar bulunduğu için ”günahlarınızı bağışlar" buyurmadı, ”günahlarınızdan bir kısmını bağışlar" buyurdu.

Sizi, öldürmek, suda boğmak, yakmak gibi helak edici cezalardan korumak suretiyle Allah katında takdir edilmiş

belli bir süreye kadar erteler. ”Süre" diye ifade ettiğimiz ”ecel"; bir şey için tayin edilmiş müddet, son vakit, vade anlamındadır. O, Allah'ın iman ve tâat şartıyla, onlar için takdir ettiği müddettir. Bu ifade açıkça gösteriyor ki onlar için, iman etmeseler de cezalandırılmayacakları bir vade vardır. Âyetin devamındaki şu sözlerden de murad odur:

Şüphesiz Allah'ın takdir ettiği süre, sizin küfür üzere kalacağınız varsayımı ile sizin için takdir ettiği vade, -bu, zamanı kesin olmayan, mutlak anlamda yakın eceldir. Ecel-i müsemmâ (bilinen vade) bunun aksinedir. Çünkü o zamanı uzak olan kesin vadedir- siz, küfrünüz üzere devam ederken takdir edilen vade

gelince artık o geri bırakılmaz. Öyleyse o gelmeden önce imana ve tâate koşun. Ta ki muayyen vakte kadar geciktirilmesinin şartı tahakkuk etsin, siz de o vakte kadar bırakılın.

Keşke bilseydiniz! Ne olurdu? Vakti dolmuş vade, arlık geciktirilmez ve ihmal edilmez.

Bu söz işaret etmektedir ki onlar, dünya sevgisi ve onun lezzetlerini istemekteki meşguliyetleri sebebiyle ilim sebeplerini kaybettiler. Neticede sanki ölümden şikâyet eder gibi oldular.

4 ﴿