<3 align="justify" style="text-indent: 33pt; line-height: 19pt; margin: 7pt" dir="ltr"> 24

'Gerçekten onlar, liderler

birçoklarını yani halkın çoğunu

yoldan çıkardılar. Yoldan çıkaranların, putlar olması da muhtemeldir. Nitekim bir âyette: ”Rabbim! Çünkü onlar kendilerine tapan birçok insanın sapmasına sebep oldular," (İbrahim: 36) buyurulmaktadır.

Sen o zalimlerin Allah'a şirk koşarak zulmedenlerin- çünkü şirk büyük bir zulümdür. Zira zulmün anlamı, bir şeyi, yeri dışına koymaktır. Öyleyse şirkten daha kötü bir şey olur mu? En aşağılık yaratığı ve ona ibadeti; tek olan, kimseye muhtaç olmayan Allah'ın ve O'na ibadetin yerine kim koyar'? Bunu yapandan daha zalim olur mu?-

Sadece sapıklıklarını artır.' Bu cümle, yirmi, birinci âyetteki ”Ey Rabbim! Onlar bana isyan ettiler," anlamındaki cümleye bağlıdır.

"Sapıklık" diye ifade ettiğimiz ”dalâl" kelimesinden murad, yok ol mak, telef olmaktır. Yoksa, dinî konulardaki sapıklık değildir. Dolayısıyla ”Nûh (aleyhisselâm) insanları sapıklıktan kurtarmak için gönderildi. Öyleyse Allah'a onların sapıklıklarını artırması için nasıl duâ, edebilir? Zira böyle bir duâ on kırın küfrüne razı olmayı gerektirir. Bu da peygamberler için caiz değildir." şeklinde bir itiraz akla gelmesin. Diğer taraftan böyle bir itiraz olursa şu şekilde de cevap verilebilir: ”Bu duâ, Allahü teâlâ  kendisine, kavminden, inananlardan başka artık hiç kimsenin inanmayacağını vahyettikten sonra edil imiş olabilir. Caiz olmayan, küfrü güzel görerek ona rıza göstermektir. Bunun bir benzeri de Hazret-i Mûsa'nın şu duâsıdır: ”...Ey Rabbim! Onların mallarım yok et, kalplerini de şiddetle sık ki, acı veren azabı görünceye kadar iman etmesinler." (Yûnus: 88) Bir kimse. Allah kendisinden intikam alsın diye, kâfirin küfrü üzere ölmesini isterse, bu küfür değildir. Bu durumda âyetin mânâsı şöyle tefsir edilebilir: ”Allahım sen o zalimlerin sapıklıklarını artır ki, cezaları da artsın." Bu izaha ışık tutan âyetler vardır: ”...Onlara ancak gü nahlarını artırmaları için mühlet veriyoruz..." (Âl-i İmran: 178), ”Ben istiyorum ki; sen, hem benim günahımı, hem de kendi günahını yüklenip ateşe altlasın..." (Mâide: 29)

Âlimler demişlerdir ki: ”Nûh (aleyhisselâm) babalardan sonra oğulları davet etmiştir. Bu yedi asır sürmüştür. Onlardan inanmaları umudunu kesince beddua etmiştir."

24 ﴿