4Yahut üzerine yani yarısı üzerine biraz, üçte ikiye kadar artır. Bunun anlamı şudur: Rasûlüllah Efendimiz, gecenin yarısı kadar ibadet etmekle, onun daha azı veya daha çoğu kadar ibadet etmek arasında muhayyer bırakılmıştır. Bu muhayyerliğin, gecelerin uzunluk ve kısalıklarına göre değiştiği de söylenmiştir. Buna göre gecenin uzunluğu normal olduğunda yarısı, kısa olduğunda daha az, uzun olduğunda da daha fazla ibadet etmesi istenmiş olmaktadır. Kur'an'ı da harfleri iyice ayırdederek açık açık, tane tane oku. Öyle ki, dinleyen o harfleri sayabilsin. Bu yüzden, İbn Mesut (radıyallahü anh) Kur'anı süratli okumaktan men etmiş ve: ”Sizden birinizin hedefi sûrenin sonu olmasın," demiştir. Yani okuyucu, âyetlerin mânâ ve hakikatlerini düşünebilmesi için ağır ağır okuması gerekir. Allah'ın zikri ile ilgili bir âyet okuyunca onun azamet ve yüceliğini hisseder. Bir vaad ve tehdit âyetine varınca korkuya ve umuda kapılır. Ayrıca Kur'anı Kerimin nazmını bozmaktan kaçınmalıdır. Keşşafta şöyle denilmiştir: ”Kur'anı tertil üzere okumak, onu harfleri belirterek, harekelerin hakkını vererek, ağır ağır okumaktır. Öyle ki okunan, araları düzenle dizilmiş dişler gibi olur. Kur'anı okurken sesi hareket ettirmek ve peşpeşe okumak da tertilin gereğidir." Hazret-i Peygambere, Kur'anı tane tane okumakla emredilmesi, gece kalkmak konusundaki emrin, Hazret-i Peygamber, az da olsa Kur'an'dan bir miktar öğrendikten sonra olduğuna işaret etmektedir. Beşinci âyette gelecek olan ”valı-y edeceğiz" sözünün gelecek zaman kipi ile gelişi, Kur'anin henüz nazil olmayan kısmına itibarladır. Hazret-i Peygamber Kur'anı indirildiği şekilde gayet güzel okurdu. Onun güzel okuyuşu, harfleri mahreçlerinden çıkartarak lâfızlarını güzelleştirmesi, yerine göre açıktan, gizli ve yumuşak ve buna benzer şeylere dikkat ederek okumasıdır. Bu da tekellüf süzdü. Kuran okurken tekellüiten maksat, harfleri çıkarırken bir takım, zorluklara girmek, onun sıfatını belirtirken aşırılığa sapmaktır. Tertil de, aşırı derecede uzatmaktan kaçınmak, hadrda da, harfleri birbirene sokup karıştırmaktan uzak durmak gerekir. Aşırı süratten dolayı harfleri ve kelimeleri birbirleri üstüne dürmemek icabeder. Bu, şöyle bir temsille ifade edilebilir: Tertil beyaz gibidir. Eğer az olursa esmerleşir, çok olursa baras (bembeyaz benekler yapan alaca hastalığı) gibi olur. Normal okumanın üstündeki bir okuyuş okuma sayılmaz. Bu izahtan anlaşıldı ki tecvid üzere (güzel) okumak üç şekildedir. Bunlar; tertil, hadr ve tedvirdir. Tertil, ağır ağır, tane tane okumaktır. Bu okuma türünde, Kur'anı düşünme bulunduğu için en efdal okuma şeklidir. Tertil üzere okumanın ve Kur'anı düşünmenin en efdal olduğu yer de, namazda olanıdır. İbn Abbas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: ”Benim Bakara sûresini tertil üzere ağır ağır okumanı, bana Kur'anin tamamını süratli okumamdan daha sevimlidir." Büyüklerden birisi şöyle derdi: ”Anlamadığım ve gönlümün onda olmadığı her âyet için sevap beklemem." Selef (önceden yaşamış Müslümanlar)den birisi, bir sûre okur da, kalbi onunla olmazsa onu tekrar okunmuş. Malik b. Dinar şöyle der: ”Bir adam gece teheccüde kalkar ve emrolunduğu biçimde Kur'an'ı ağır ağır tertil üzere okursa, Cebbar olan Allah ona yaklaşır." O büyükler biliyorlardı ki, gönüllerde buldukları yumuşaklık, tat, ferahlık ve nurlar Allah'ın kalbe yakınlığından dolayıdır. Bir hadiste şöyle buyurulmaktadır: ”Kuran ehline kıyamette şöyle denilir: Oku ve yüksel. Dünyada tertil üzere okuduğun gibi tertil üzere oku. Çünkü senin mevkiin, okuyacağın son âyetin yanındadır." (1) 1- Hadisi Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve Hâkim tahric etmişlerdir. Bkz. Süyûtî, ed-Dürru'l-Mensur, 6/277. Kur' anin indirilmesinde ki maksat, gerçekleri anlamak ve muhtevası ile amel etmek olunca, Kur'an'ı susup dinlemek namazda farz, başka zamanlarda mendûp kılınmıştır. Kur'anı okuyan için bir ecir, dinleyen için iki ecir vardır. Çünkü o susuyor ve dinliyor. Ya da iki kulağı ile dinliyor. Okuyan ise bir tek dille okuyor. Ayrıca dinleyen farzı eda ediyor. Bu yüzden ”Kur'an'ı dinlemek, okumaktan daha sevaptır," denilmiştir. Hadr, Kur'anı süratle okumaktır. Rivayete göre bu ümmetten dört kişi bir rekâtta Kur'an'ı hatmetmiştir. Bunlar: Osman b. Affân, Temîm ed-Dâri, Saîd b. Cübeyr ve Ebû Hanife'dir. Bu okuma türü, İbn Kesir, Ebû Amr ve Kâlûn'un tercih ettikleri okuma türüdür. Tedvir ise, tertil ve hadr arası bir okuma tarzıdır. Bu da, İbn Âmir ve Kisâî'nin tercih ettikleri türdür. Bu okuma çeşitlerinin hepsi, okurken harfleri uzatmanın ölçüsünde tasavvur edilir. ”Nice Kuran okuyan var ki, Kur'an ona lanet eder," anlamındaki hadis ise, Kur'anin lâfızlarını veya mânâlarını bozan ya da onunla amelden uzak kalanı içine alır. Bunu anlamak da lâfın (hata)nın açıklanmasına bağlıdır. Lâhn, açık ve gizli okumak üzere iki çeşittir. Açık olanı, lâfza arız olan ve mânâyı bozan hatadır. Bir harfin yerine başka bir harfi okumak bu kabildendir. ”Salihât" diyecekken, ”talihât" demek buna örnektir. Esre okunacak bir harfi ötre veya üstün okumak da onunla ister mânâ değişsin, ister değişmesin bu türden hatadır. ”Innellahe berîün minel müşrikine ve rasûlühû" (Tevbe: 3) âyet indeki ”rasûlühû" yu, ”rasûlihî" okumak da buna misâldir.(2) 2- Bu âyetin meali: ”Allah, müşriklerden uzaktır. Rasûlü de uzaktır." şeklindedir. Ama yukarıda belirtildiği gibi yanlış okunursa: ”Allah müşriklerden ve Rasûlünden uzaktır." mânâsı çıkar ki bu çok fahiş bir hatadır. (Mütercim) Gizli olan lâhn: İhfayı, idğamı, izharı, iklâbı terketmek, kalın okunması gerekeni ince, ince okunması gerekeni kalın okumak, çekilmemesi icabedeni çekmek, çekilmesi gerekeni çekmemek gibi hatalardır. Şüphesiz bu kurallara riayet farzı ayn değildir. Dolayısıyla bunları terke şiddetli bir ceza terettüp etmez. Bunda ancak tehdit ve ceza korkusu söz konusudur. Kıraat ehlinden biri şöyle demiştir: ”Gizli lâhn, ancak mahir kurranın bileceği, lamları kalın okumak, raları ince okumak gibi hatalardır. Bunları, işleyene azap tercddüb edeceği düşünülmez. Zira bunda zorluk vardır. ”Allah hiçbir nefse taşıyamayacağı yükü yüklemez." (Bakara: 286) Tarikatı Muhammediye şerhlerinden birisinde şöyle denilmektedir: ”Köylülere, bedevilere, koca karılara, kölelere ve cariyelere: Tecvidsiz namaz sahih değildir.' demek fitnedir. Çünkü onlar tecvidi beceremezler ve namazı temelli bırakıverirler. Öyleyse, gerekli olan, onlara kendisi ile lâfzın ve mânânın sahih olacağı ve kalp huzuru ile ihlâsı temin edecek kadar tecvid öğretmektir. İmran b. Husayn'dan rivayet edildi ki; O, Kur'an okuyan sonra da dilenen bir okuyucuya rastladı. Bunu bir musibet sayarak: ”İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciun=Biz, Allah içiniz ve O'na döneceğiz" dedi ve şöyle devam etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)i: ”Kim Kur'an okursa, onunla Allah'tan istesin. Şüphesiz yakında Kur'an okuyan ve onunla insanlardan isteyen topluluklar gelecek."(3) buyururken duydum. Böylece Kur'an okuyana, bir şey vermek, günaha yardım etmektir. Bu, insanların omuzlarına basa basa camide dolanıp dilencilik yapan kişiye vermeye benzer. 3- Hadisi Tirmizî, İbn İmrân'dan tahric etmiştir. Bkz. el-Fethu'l-Kebîr, 3/225. Kûtü'l-Kulûb adındaki eserde şöyle denilmekledir: ”Kur'anı açıktan okumanın yedi mertebesi vardır. Bunlar: 1. Rasûlüllahin emrolunduğu tertil, (ağır ağır, tane tane okumak) 2. Şu hadislerde teşvik edilen sesi Kuranla güzelleştirmek: ’Kur'an'la seslerinizi güzelleştiriniz.' (4) Kur'anı teğanni ile okumayan bizden değildir.' (5) Buradaki teğanniden maksat, sesi güzelleştirmektir. Bu izah, teğanni kelimesini, ihtiyaçsızlık ve yeterlilik anlamında almaktan daha iyidir. 4- Hadisi Hakim, Müstedrek'te, Berâ b. Âzib'ten tahric etmiştir. Bkz. el-Fethu'l-Kebîr, 2/145. Bu hadisin metni: ”Kur'anı seslerinizle güzelleştiriniz." anlamını verecek biçimdedir. Ancak, Kur'an zaten güzel olduğu ve güzelleştirmek için sese ihtiyaç bulunmadığı için bir çok bilgin hadisi bizim yukarıya terceme ettiğimiz şekilde izah etmiştir. Müellifin hadisi takdim şekli ele aynı istikamettedir. Onun için terceme bu anlayışa göre yapılmıştır. (Mütercim) 5- Hadisi Buhari, Ebû Dâvud, Ahmed b. Hanbel ve Müstedrek'te Hâkim tahric etmişlerdir. Bkz. el-Fethu'l Kebîr, 3/68. 3. Sözü düşünmek ve mânâlarını anlamak için can kulağıyla dinleyip, kalbi uyanık bulundurmaktır. Çünkü bunlar ancak açıktan okumada söz konuşudurlar. 4. Sesi yükseltmekle uykuyu kovmak. 5. Okumasıyla uyuyanın uyanıp da Allah'ı anmasını umut etmek. Çünkü bu, onu ihyaya sebeptir. 6. Onu işsiz gafilin görmesi, kalkmaya heveslenmesi ve hizmete arzu duy maşıdır. Böylece iyilik ve takvada ona yardım etmiş olur. 7. Sesli tilâvetiyle okumasını artırması, her zamanki âdeti üzere gece kalkmasına devam etmesidir. Bunda, amel çokluğu vardır. Eğer okuyucu bu noktalara dikkat ederse, onun açıktan okuması daha cidaldir. Çünkü bunda birden çok amel vardır. Amel ancak, niyetlerin çokluğu ile efdal olur. Rasûlüllahin ashabı toplandıkları zaman içlerinden birisine. Kuran'dan bir sûre okumasını emrederlerdi." Terğib şerhinde şöyle denilmektedir: ”Kur an okurken makam yapmak konusunda bilginler ihtilâf etmişlerdir. Kur'an'ı öngördüğü huşua mani olduğu ve anlaşılır olmaktan çıkardığı gerekçesiyle İmam Mâlik ve Cumhur mekruh saymışlardır. Ebû Hanife ve Seleften bir gurup, konu ile ilgili hadislere istinaden mubah kabul etmişlerdir. Ayrıca, makamlı okumak, kalbin rikkatine ve Allah korkusunun yayılmasına sebeptir. Sesin kıraatla güzelleştirilmesi ve süslenmesi, ağır ağır okuma haddinden çıkmadıkça söz konusudur. Eğer bir harf artacak şekilde aşırı gidilse veya gizlense o zaman bu okuyuş haram olur." |
﴾ 4 ﴿