LEYL SÛRESİ

Mekke devrinde nazil olmuştur, 21 âyettir.

1

(Karanlığı ile etrafı) bürüyüp örttüğü zaman geceye, yani güneşi kuşatıp örttüğünde ve gizlediğinde geceye yemin ederim. Ya da karanlığı ile mahlukatı, cansızları, itaatkâr ve âsî her şeyi kapladığında geceye yemin ederim. Nitekim şâirin biri bu manada şöyle diyor:

Karanlığı çökmüş gecenin, uykuda âsiler! İbadette Rabbine, uyur mu âbidler!

2

Gecenin karanlığının çekilmesiyle

açılıp ağardığı vakit gündüze,

3

Erkeği ve dişiyi yaratana yemin ederim ki, üreme özelliği olan her türlü erkek ve dişi cinslerini yoktan var eden, kudreti yüce ve her şeye kadir olan yaratana yemin ederim. Bazılarına göre âyet metnindeki erkek ve dişiden maksat Hazret-i Âdem ve Hazret-i Havva (aleyhisselâm)'dır. Bu anlayışa göre, erkek ve dişi kelimelerinin başlarındaki ”elif-lam" takısı ”ahd" içindir. Nitekim Allahü teâlâ  buna şöyle işaret eder: ”Ey insanlar! Doğrusu Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık..." (Hucurât: 13) İbn Mes'ud (radıyallahü anh)'un bu âyeti ”ve'z-zekeri ve'l-ünsâ" şeklinde okuduğu rivayet olunur.

Alkame der ki: ”Şam'a geldiğimizde yanımıza Ebu'd-Derda (radıyallahü anh) geldi. Bize: 'İçinizde Abdullah b. Mesudun kıraatini bilen var mıdır?' dedi. Orada bulunanlar beni gösterdiler. Ben de: 'Evet, ben o kıraati biliyorum' dedim. Ebu'd-Derda: ”İbn Mes'ud bu âyeti nasıl okuyordu?' diye sordu. Ben de: 've'z-zekeri ve'l-Ünsâ şeklinde okuduğunu duydum,' dedim. Ebu'd-Derda: 'Ben de bu şekilde biliyorum. Allah'a yemin ederim ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı âyeti bu şekilde okurken kulaklarımla işittim. Şu insanlar benim bu âyeti 'vemâ haleka şeklinde okumamı istiyorlar. Vallahi onların isteklerine uymayacağım dedi.'" (1)

1- Bu haberi Buharî. Müslim, Tirmizî ve Nesâî Alkame hadisinden rivayet etmişlerdir. Bkz. ed-Dürrü'l-Mensûr, 6/358.

4

İşleriniz başka başkadır. Bu ifade, yukarıdaki yeminin cevabıdır. Âyet metninde yer alan ”şettâ" kelimesi, ”şetît" kelimesinin çoğulu olup dağınık, başka başka anlamlarına gelir. Buna göre âyetin manası; sizin çalışmanız, ameliniz, çabalarınız değişik değişiktir. Bazıları güzeldir, yararlıdır. Bazıları çirkindir, zararlıdır demek olur. Bir hadis-i şerifte Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: ”Her insan gider, kimisi nefsini satar ve onu azad eder, kimisi nefsini satar onu helak eder." (2)

2- Yukarıdaki ifade, Müslim'in Taharet bölümünüz, Tirmizî'nin Dualar kısmında ve İbn Mâce ile Ahmed b. Hanbel'in Müsned'mûe (5/343) rivayet ettikleri hadisin bir bölümüdür.

5

Artık malının üzerindeki hakları

kim verir ve Allahü teâlâ 'nın yasaklamış olduğu haramlardan

sakınırsa ki, başa kakmak ve eziyet etmek bu haramların arasında yer almaktadır.

6

En güzeli de, en güzel hasleti de ki, bu imandır, tevhid kelimesidir, en büyük sevap olan cennettir

tasdik ederse,

7

Biz de onu en kolaya hazırlarız. Âyet metninde yer alan ”el-yüsrâ", ”el-eyser" kelimesinin müennesidir. Buna göre âyetin manası, Biz de onu en kolaya hazırlarız, cennete girmek ve cehennemden kurtulmak gibi rahata ve kolaya götüren hasletleri kendinde bulundurmasına muvaffak kılarız.

8

Kim malı ile

cimrilik eder, onu hayır yolunda harcamazsa

kendini müstağni sayar, Allah'ın katında bulunan nimetlerden uzak durursa, bir başka ifadeyle sanki onlardan müstağni imişçesine bunları istemez ve dolayısıyla Rabbi ne itaat etmezse.

9

En güzeli de yalanlarsa yani yukarıdan beri zikredilen birbirine bağlı en güzel şeyleri de yalanlarsa,

10

Biz de onu en zora hazırlarız. Kendisi tercih ettiği için cehenneme girmek ve onun öncesindeki azaplar gibi zora ve şiddete götürecek hasletleri ona hazırlarız. Zahiren bakılacak olursa âyet metnindeki ”sın" harfleri, itaat ve günah karşısında vaadedilen karşılığa işaret etmektedir. Bu da ancak beklenen ve daha sonra olacak olan âhiret hayatında gerçekleşecektir. Böylece vaad ve tehdit kelimelerinin başına ”sîn" harfi getirilmiştir ki, burada yapılan vaadin şu anda değil daha sonra olacak olduğuna delâlet etsin.

11

Düştüğü zaman da yani helak olduğu ve öldüğü zaman da

malı kendisini kurtaramaz. Yani helak olup öldüğü zaman cimrilik, edip vermediği malı acaba kendisine ne fayda verir? Tabi ki hiçbir fayda vermez.

"Teradda" kelimesi, helak olma anlamına gelen ”redâ" kelimesinden türemedir. ”Tereddi" helâka maruz kalmak demektir. İnsanın ahirette ihtiyaç anında faydalanacak olduğu mal, haklarını verdiği ve takdim ettiği maldır. Yoksa cimrilik edip de vârislerine bıraktığı malı değildir.

12

Doğru yolu göstermek Bize aittir. Kaderimizin gereği, son derece isabetli hikmetlere dayalı olarak hidayet yolunu onlara göstermek ve bu yola götüren şeyleri beyan etmek, bunun yanında sapıklık yolunu ve bu yola götüren nesneleri de açıklamak Bize aittir ve Biz, bunları daha fazla açıklamaya ihtiyaç kalmayacak biçimde tam olarak yaptık. Çünkü Biz her iki yola giren kimsenin hangi âkibete uğrayacağını, insanları teşvik etmek ve korkutmak için beyan ettik.

13

Şüphesiz âhiret de, dünya da Bizimdir. Yani hem ahirette ve hem de dünyada dilediğimiz şekilde tam tasarruf Bizimdir.

14

Ey Mekkeliler!

Alev alev yanan bir ateşle sizi uyardım. Sizi Kuranla korkuttum. Alev alev yanan ateş anlamına gelen ”telezzâ" fiili, yanmanın devamlı olduğunun vurgulanması için süreklilik ifade eden fiili muzari (şimdiki, geniş zaman) ile ifade olunmuştur.

15

O ateşe, ancak hakkı

yalanlayıp itaattan

yüz çeviren kötüler girer. Bunlar da kâfirlerden başkaları değildir. Âyet metninde yer alan ”el-eşga, kötülükte ileriye gitmiş kimseler demektir ki, bunlar, kâfirlerdir. Çünkü kâfir, fâsıktan daha kötüdür, daha bedbahttır. Fâsık, cehenneme ebcdiyyen kalmak üzere girmez. Nitekim bundan maksadın fâsık değil de, kâfir olduğunu ”yalanlayıp yüz çeviren" ifadesi açıkça belirtmektedir. Âyet metninde yer alan ”la yaslâhâ" ifadesi, cehennemin ateşini sinesine ancak kötüler çekerler, demektir.

16

Bak. Âyet 15.

17

Temizlenmek üzere yani riyâ ve gösteriş için değil, malının Allah katında bereketli ve artan bir mal olmasını isteyerek ya da günahlardan, cimriliğin ve malı elde tutmanın kirinden, pisliğinden temizlenmek üzere

malını hayra

veren onu çeşitli hayır ve hasenata sarfeden, küfür ve günaha düşmekten son derece kaçınan

takva sahibi ondan uzak tutulur. Cehennemin sesini bile duymayacak biçimde ondan uzak tutulur. Böylesi iyi kimseler, ebediyyen kalmak üzere cehenneme girmeleri bir yana, onun etrafına bile yaklaştırılmazlar.

Günahları işleyip de küfürden kaçınan kimseye gelince, o mü'mindir. Ancak tevbe etmemiş, fâsık ve bedbaht bir mü'mindir. Böyle bir mü'min cehennemden uzak tutulmaz. Tam tersine kâfir kadar cehennemin hararetinin şiddetini tatmasa bile yine de oraya girer. Cehennemin yakıcılığını kâfir kadar hissetmeyişinin sebebi, cehennem tabakalarının üst tabakasında olmasından dolayıdır.

Keşfü'l-Esrâr'da denir ki: ”Âyet metninde yer alan 'el-etkâ' kelimesi, 'et-takiyyü' sakınan manasınadır. Tıpkı 'el-eşka'nın 'eş-şekıyyü' manasına olduğu gibi. Nitekim şâir der ki:

Ölmemi diler bazı insanlar, ölürsem ben,

Ölüm yolu kapanmaz benimle, gelir herkes peşimden!

18

Bak. Âyet 17.

19

O, yaptığı iyiliği, birinden karşılık görmek için değil, ancak Yüce Rabbinin hoşnutluğunu gözeterek yapmıştır. Yani Allah'tan başka hiç kimsenin yanında herhangi bir nimet ve ihsan yoktur ki, kendisine mükâfat olarak vermesi için ona yönelsin. Burada ”Yüce Rabbinin hoşnutluğunu gözeterek yapmıştır" ifadesi, munkatı istisnadır. Buna göre âyetin manası şöyle olur: Malını veren kimse bunu sadece Yüce Rabbinin zâtını ve rızasını talep ettiği için yapar. Malını, önceden verilmiş bir nimete mükâfat için vermez. Aksine Allahü teâlâ  kendisine emrettiği ve teşvik ettiği için" verir.

Âyet metninde yer alan ”el-a'lâ" kelimesinin manası, mahlukatmın üzerinde yüce demektir.

Bu âyet-i kerime, Hazret-i Ebû Bekir es-Sıddîk (radıyallahü anh) hakkında nazil olmuştur. Hazret-i Ebû Bekir, Hazret-i Bilâl-i Habeşî'yi satın almış ve kölelikten azad etmişti. Müşrikler: ”Ebû Bekir onu kendisine yapılmış bir iyilikten dolayı azad etti" deyince bu âyet-i kerime nazil oldu. (3)

Bir hadiste de şöyle buyurulmuştur: ”Allah Ebû Bekir'e merhamet eylesin. Beni kızıyla evlendirdi, hicret yurduna taşıdı ve Bilâl'i kendi parasından azad etti."

Hazret-i Ömer derdi ki: ”Bilâl bizim efendimizdir, Bilâl, Efendimizin mevlâsıdır."

Bu ifade, tıpkı Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın: ”Selman bizdendir, ehl-i beytimizdendir," ifadesine benzemektedir. (4)

Burada takvanın sağlamış olduğu şerefe bakmak gerekir. Takva, nasıl da âzad edilmiş bir köleyi eşraf mertebesine yükseltmektedir. Dolayısıyla insanın sırf kupkuru nesebiyle öğünmemesi gerekir. Çünkü böyle bir öğünme insaf sınırlarını aşar. Yukarıda zikrolunanlardan anlaşıldığına göre, fazilet açısından en yüce verme, Allah rızası için olanıdır. Orta yollusu âhirette karşılığını almak üzere verilenidir. En düşüğü ise haram olmayan, mubah dünveyî bir amaçla verilenidir. Riyâ ve gösteriş için ya da başka bir amaçla verilene gelince, bu en aşağılık ve en çirkin olanıdır. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: ”Size bir iyilikte bulunana siz de karşılık veriniz. Verecek bir şey bulamazsanız o kişiye dua ediniz." Bu ifade, yapılan iyiliğe karşı iyilikte bulunmanın meşru ve övülen bir şey olduğunu fakat sırf Allah rızası için verilenin derecesinde ve seviyesinde olmadığını göstermektedir.

20

Bak. Âyet 19.

21

Elbette kendisi de hoşnut olacaktır. Bu ifade, gizli bir yemin'in cevabıdır. Cümleyi şöyle tamamlamak mümkündür: Allah'a yemin ederim ki, vasıfları belirtilen bu takva sahibi kişi, mutlaka hoşnut olacaktır. Bu cümle, böyle bir kimsenin en güzel ve en mükemmel biçimde arzu ettiği şeylerin tümüne ulaşacağına dair verilmiş çok güzel bir vaaddir. Çünkü rıza ve hoşnutluk bununla gerçekleşir.

Âlimlerden birisi der ki: ”Allahü teâlâ  o kişiden hoşnut olur, o da âhirette Yüce Allah'ın, yaptıklarının bir karşılığı olarak kendisine nasip edeceği cennet, keramet ve yakınlıktan dolayı hoşnut olur."

Bu vaad sadece iki kişiye inmiştir: Birisi, ”Pek yakında Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın" (Duhâ: 5) âyet-i kerimesi gereğince Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir diğeri de buradaki âyetin gereğince Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh)' dir.

Allah'ın yardımı ve tevfiki ile Leyi Sûresinin tefsiri tamamlandı.

0 ﴿