3

Rabbin seni bırakmadı. Bu söz, yukarıdaki yeminin cevabıdır. Ayetteki fiilin mastarı olan ”tevdi", terketmek, bırakmak demektir. Çünkü Arapçada ayrılma ifade edilirken ”veddea" fiili kullanılırsa, ayrılma ve terkte pekiştirme ve mübalâğa ifade edilmiş olur. Buna göre âyetin manası; Rabbin tanı manasıyla terketmek suretiyle seni bırakmadı, seni vahye mazhariyet, Allah'a yakınlık ve şeref verme gibi mertebelerden düşürmek suretiyle terketmedi

ve sana darılmadı, sana kızmadı.

Ayette yer alan ”kalâ", şiddetli biçimde darılmak, buğzetmek demektir. Arapçada ”kala zeyden yaklûhu yaklîhi" dendiğinde bunun manası filanca kişi Zeyd'e darıldı ve ondan son derece nefret etti anlamına gelir. Âyette ”sana" anlamına gelen ”kaf zamirinin hazfedilmiş olması sözün buna işaret etmesinden dolayıdır ve âyet sonlarındaki ses uyumunun gözetilmesi içindir.

Rivayet olunduğuna göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a vahyin gelmesi.

Rasülüllah'ın ”înşâallah" dememesi dolayısıyla on, on beş gün gecikmişti. Bu olay şöyle gerçekleşti: Kureyş müşrikleri Medine Yahudilerine haber saldılar ve Yahudilere Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in durumunun ne olabileceğini sordular. Yahudiler onlara dedi ki: ”Ona ashâb-ı kehf'i, Zülkarneyn kıssasını ve rûh'u sorun. Eğer size ehl-i kehf ve Zülkarneyn kıssalarını haber verir de rûh'un durumundan bir şey söylemezse bilin ki o doğrudur. Bu ifadeden sonra müşrikler Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldiler ve Yahudilerin söylemiş oldukları soruları kendisine sordular. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklere dedi ki: ”Şimdi dönüp gidin, yarın size bunlar hakkında haber vereceğim." Fakat Rasûlüllah ”inşâallah" demedi. Bunun üzerine günlerce vahiy gelmedi. Müşrikler: ”Muhammed'i Rabbi terketti, ona darıldı" dediler. Bunun üzerine Cebrail şu âyet-i kerimeyi getirdi: ”Hiçbir şey hakkında: 'Bunu yarın yapacağım' deme. Ancak 'Allah dilerse yapacağım' de..." (Kehf:23, 24) Bu âyetten sonra Cebrail, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a kendisine sorulan soruların cevabını bildirdi. Bu olay daha önce Kehf sûresinde geçmişti. (1) Ve yine Cebrail: ”Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı," âyet-i kerimesini de indirdi.

1- Olayı Hafız İbn Kesîr, İbn Abbas'tan Muhammed b. İshak kanalıyla rivayet eder. Bkz. Muhtasar İbn Kesir Tefsiri, 2/408.

Böylece müşriklere cevap verilmiş, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a da sevgilinin sevgilisini terketmeyeceği müjdelenmiş olmakta ve Allahü teâlâ 'nın dünyada Rasûlüllah'a vahyetmeye ve ona şeref bahşetmeye devanı edeceğini, bununla birlikte ahirette verecek olduğunun da bundan daha muazzam ve daha büyük olacağı ifade olunmaktadır. Nitekim biraz sonra gelecek âyet-i kerimeler de buna işaret etmektedir.

Rivayete göre bir köpek yavrusu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın evine girer ve sedirin altında saklanarak orada ölür. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a günler geçtiği halde vahiy nazil olmaz. Rasûlüllah, hizmetçisi Havle'ye: ”Evimde ne oldu, Cebrail bana artık gelmiyor?" diye sorunca Havle: ”Evi süpürürken süpürgeyi sedirin altına uzattığımda ölmüş bir köpek yavrusu ile karşılaştım. Ve onu aldım duvarın arkasına attım" der. Bundan sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a Cebrail gelir ve bu sûreyi indirir. Cebrail, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelince Rasûlüllah gecikmesinin sebebini sorar. Cebrail: ”Bilmez misin bizler içerisinde köpek veresini olan evlere girmeyiz" der.(2)

2- Hadisi İbn Ebî Şeybe, İbn Merdûye ve Taberânî rivayet ederler. Bkz. ed-Dürrü'l-Mensûr, 6/361.

Vahyin kesiliş sebebinin bundan başka olduğu da söylenmiştir.

Burada, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın daha evlâ olanı (inşâallah demeyi) terkettiğine işaret vardır. Bu sebeple Rasûlüllah'a kızılmamış ve gazaba uğramamıştır. Kendisine vahyin bir müddet gelmemesi, sırf onu eğitmek ve uygun olan yolu kendisine göstermek içindir.

3 ﴿