5

Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Yani sonra onu her çirkinden daha çirkin ve her aşağıdan daha aşağı olan cehennemliklerden kıldık. Çünkü kendisi, yaratmış olduğumuz sıfatlara uygun hareket etmedi. Şayet bu sıfatların gereğine göre amel etseydi yücelerin yücesinde olurdu.

Rağıb el-Isfehanî der ki: ”Buradaki 'suret, biçim den maksat insana mahsus olan göz ve basiret gibi kavrayıcı özellikleridir. Bu özellikleri vermek suretiyle Cenab-ı Hak insanı yarattığı birçok şeye üstün kılmıştır. Burada suret ve biçimin Allah'a izafe edilmesi, insanın, Allah'ın bir parçası olduğunu ifade etmek için değil, tam tersine ”Allah'ın evi, Allah'ın devesi" ifadelerinde olduğu gibi insana şeref bahşetmek için mülkiyet kabilinden izafe edilmiştir. Bu konuda âlimler iki ayrı tutum takınmışlardır. Bir grup bu hadisi tefsire yaklaşmamışlardır. İkinci grup ise, hadise mana vermeye çalışmışlardır. Hadisteki zamirin mercii hakkkında üç görüş vardır:

a- Bazı âlimlere göre zamir, Âdemoğullarından birisine gider. Şöyle ki; birgün Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) birisini döven bir kişiye rastlar. Sopayı vuran kişi: ”Allah senin ve sana benzeyenlerin yüzünü çirkin kılsın," demektedir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurur ki: ”Sizden biriniz başkasına vuracaksa yüzüne vurmasın. Çünkü Allahu teâlâ Adem'i onun yani bu kavgada sopa yiyen kimsenin suretinde yaratmıştır" buyurur. Buradaki zamirin Allah'a gitmesi çok büyük bir hatadır.

b- Bu konuda ileri sürülen görüşlerden bir tanesine göre, zamir iki zahir isimden kinayedir. Zamirin Allah'a gitmesi mümkün değildir. Çünkü Allahu teâlâ'nın sureti yoktur. Şu halde zamir Âdem'e gider. Buna göre hadisin manası; Allahu teâlâ Âdem'i daha önceden tasarladığı biçime tam olarak uygun yaratmıştır. Kendisini, çocukları gibi nutfeden başlayarak kan pıhtısı, oradan et ve kemik biçiminde şekilden şekle naklederek yaratmamıştır, demek olur. Bu görüş Ebû Süleyman el-Hattâbî'ye aittir.

c- Bu görüşe göre, zamir Allah'a racîdir. Bu taktirde iki yaklaşımdan söz edilir: Birincisine göre Âdem'in melek suretinde yaratılmış olmasıdır. Şu halde bunun Allah'a izafe edilmesi iki açıdandır. Birincisi ”Allah'ın beyti" örneğinde olduğu gibi insanı şerefli kılmak içindir. İkincisi de daha önce herhangi bir misal olmaksızın benzersiz olarak yarattı demektir.

Bu konuda ileri sürülen ikinci temel görüş, ise buradaki suretin sıfat anlamına olduğudur. Arapçada ”sûretu hâza'l-emr" dendiğinde yani şu meselenin sıfatı demek olur. Buna göre Allahu teâlâ Âdem'i kendisinde bulunan hayat, ilim, kudret, semi" (işitmek), basar (görmek) ve irade sıfatlarını ona da vermek suretiyle yarattı ve böylece onu diğer canlılardan ayırdı. Ardından melekleri kendisine secde ettirerek meleklerden de ayırdı demek olur ki, bu durumda suret, maddî değil, manevî olmuş olur. (Bkz. Ebu'l-Ferec Abdurrahman b. el-Cevzî (v.597 h.) Defu Şübehi't-Teşbîh bi Eküffi't-Tenzîh fi'r-Reddi Ale'l-Mücessimeli ve'l-Müştebbiheti, s.49 vd.) (Mütercim.)

Kısacası insan, en güzel biçimdeki durumunu, hem sûreten ve hem de manen en çirkin biçime çevirmiştir. Çünkü insanın zahirinin başka bir biçime sokulması, aynı şekilde batınının da (içinin de) değişmesi demektir. Burada ”sâfilîn" (aşağıdakiler) ile kastedilen günahkâr ve âsî insanlardır. İnsanın aşağıların aşağısına indirilmesi, bazı kimselerin hayvanı şehvetlerinin denizine dalmaları, cismânî lezzetlerin karanlıklarına gömülmeleri dolayısıyladır.

Bu âyet-i kerime, asıl itibar edilecek olanın insanın zahirî biçimi değil, bâtınî biçimi olacağına işaret etmektedir. Çünkü zahiren en güzel biçimde olan nice insanlar vardır ki, bâtınen en çirkin durumdadırlar. Bu sebeple insanlar kıyamet günü bölük bölük mahşere gelirlerken sıfatlarına göre biçimleri de farklı farklı olur.

Bazılarına göre âyetin manası, sonra Biz insanı, erzel-i ömre yani gençlik çağının geçip gitmesinden sonra ihtiyarlayıp kocama, kuvvetin ardından zayıflık dönemine çevirdik, demektir. Nitekim ”Kime uzun ömür verirsek Biz onun yaratılışını tersine çeviririz..." (Yâsîn: 68) âyet-i kerimesi buna işaret etmektedir. Yani insanın biçimini tersine çeviririz. Artık dimdik olan kişinin beli kamburlaşır, simsiyah saçları bembeyaz olur. Her şeyi işitmesi, görmesi ve başka ne özellikleri varsa hepsi önceki duruma göre tersine döner.

5 ﴿