5Oysa onlar, dini sadece Allah'a has kılarak yani canlarını sırf Allah'a mahsus kılarak... İhlâs: Bir işi, bir tek sebep ve maksat için yapmaktır. Başka hiçbir maksadın, bu işin yapılmasına etkisi olmaz. Bir menfaat sağlamak veya zarar savmak için edilen ibadet ihlâs değildir. Aynı şekilde, başkalarına göstermek için namazda huşulu olmak, riyadır. Kulluktaki ihlâs, içi Allah'tan başka her şeyden temizlemek ve soyutlamaktır. Büyüklerden birisi şöyle demiştir: ”İhlâs, ameline Allah'tan başka hiç kimsenin muttali olmaması, onda nefsini görmemen, bunun sana Allah'ın bir lütfü olduğunu bilinendir. Çünkü seni ibadete O ehil kıldı, O muvaffak etti. Hiç kimseden bir ecir ve karşılık beklememen de yine ihlâstır." Ve hanifler olarak, yani tüm bozuk inançlardan, İslama yönelerek... Bu, ihlâsı te'kiddir. Çünkü ihlâs, bozuk inançlardan ayrılmaktır. En büyük bozuk inanç da Allah'a ortak koşma inancıdır. Ancak Allah'a ibadet etmekle, bedenî ibadetlerin direği olan namazı kılmakla ve mâlî ibadetlerin esası olan zekâtı vermekle emrolunmuşlardı. Yani hâl şu ki, onların, kitaplarında emrolundukları şeyler, sadece Allah'a ibadet etmeleri, O'nun için baş eğmeleri, O'nu en üst seviyede büyük bilmeleri, mükellef tutuldukları şeyi yerine getirme konusunda Rableri ve sahipleri olan Allah'a baş eğmeleri, bundan başka hiçbir şey istememeleridir. Onlar bununla emrolundular. Sevap ve ceza olmasa bile sırf kulluk olarak, sahipliğin ve rabliğin gereği olarak ibadetle emrolundular. Bu söz işaret ediyor ki: Kim Allah'a, sevap veya ikap için ibadet ederse, gerçekte mabud sevap ve ikap olur. Hak teâlâ vasıtadır. İbadette asıl maksat, mâbûd (ibadet edilen) dur. Sen, ibadette mabuda, irfanda ise bilinene yönel. Allah'tan başka şeyler düşünmekten sakın. İşte bu Allah'a ihlâsla kulluk etmek, namaz kılmak ve zekât vermek doğru dindir. İbnü'ş-Şeyh şöyle demiştir: ”Yahudi, Hristiyan ve Mecûsîler esasları sağlam tutmadan amel konusunda ileri gidince, çoğu kez taatlerde nefislerini yordular. Uygun itikadı elde edip de hak dine varamadılar. Bazıları ise prensipleri elde ettiler, amelleri ihmal ettiler. Onlar da: 'İman ettikten sonra isyanın zararı olmaz,' diyen Mürciedir. Allah bu âyette her iki grubun da hatalı olduğunu ortaya koydu. Ayetteki: 'Sadece Allah'a has kılarak' ifadesiyle, bilginin ve İhlasın; 'namazı kalmakla ve zekâtı vermekle' ifadesiyle de amelin mutlaka gerekli olduğunu bildirdi. İşte bunların hepsinin toplamı mutedil, müstakim milletin dinidir. Tüm organların bir beden oluşu gibi, yukarıda sayılanların tümü de tek bir dindir." 6Ehli kitaptan ve müşriklerden inkarcılar, cehennem ateşindedirler. Onların dünyevî hâlleri beyan edildikten sonra uhrevî hâlleri açıklanmaktadır. Hüküm sırf ehli kitaba ait olduğu şeklinde bir şey anlaşılmaması için, nübüvvete şehadet eden delilleri de gördükleri için müşrikler de anılmıştır. Bunların cehennem ateşinde oluşlarının anlamı, kıyamet günü oraya dönecek olmalarıdır. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Her iki gurubun da inkârlarından dolayı azapta ebediyyen kalmaları, azaplarının keyfiyette farklı olması gerçeğine zıt düşmez. Çünkü cehennemin çeşitli mertebeleri vardır. Azabı çeşit çeşittir. Müşrikler: Yaratıcıyı, peygamberliği ve kıyameti inkâr ediyorlardı. Ehli kitaptan olanlar ise, sadece Hazret-i Muhammed'in peygamberliğini inkâr ediyorlardı. Onların inkârı, müşriklerin inkârından daha hafifti. Ama en büyük suç olan inkârda hepsi iştirakçi idiler. Bundan dolayı cezaların en büyüğünü hak ettiler. O da azapta ebedî olarak kalmaktır. Yükseklik arzusuyla inkâr ettikleri için, aşağıların aşağısına düştüler. Çünkü cehennem, derili, karanlık ve çukur bir yerdeki ateştir. Eğer bir çukurun derinliği fazla ise, ona ”cehennem kuyusu" denilir. Onlar anılan kâfirler yaratıkların en şerlileridirler. Bundan maksat, amel, makam ve dönüş yeri bakımından en kötü oluşlarıdır. Onlar hırsızlardan daha şerlidirler. Çünkü onlar Allah'ın kitabından Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in niteliklerini çaldılar. Nasıl yol kesicilerden kötü olmasınlar? Hak dini, halkın elinden aldılar. Ahmak cahillerden daha kötüdürler. Çünkü bile bile inkâr, küfrü inâdîdir. Bu, cahillerin inkârından daha çirkindir. Bundan anlaşılıyor ki, kötü bilginlere karşı olan tehdit, sıradan birisine olan tehditten daha büyüktür. |
﴾ 6 ﴿