ASR SURESİ

1

Asra yemin ederim ki, Allahü teâlâ, ikindi namazına yemin etti. Bu, o namazın, gündüzün çiftli namazı olan öğle ile tekli namazı olan akşam arasındaki orta namazı olduğu için açık üstünlüğünden dolayıdır. Bir hadis-i şerifte: ”Kim ikindi namazım kaçınışa sanki ailesini ve malım kaybetmiş gibidir." (1) buyurulmuştur. Öyleyse nasıl malını ve ailesini kaybetmekten sakınırsa, onu kaçırmaktan da sakınsın.

1- Hadisi Ahmed b. Hanbel, Müsned'de 5/229 ve Nesâî, Sünemde tahrîc etmişlerdir. Bkz. Câmiu'l-Usûl, 5/205.

Bu tehdidin sırrı, ikindi namazını edadaki sorumluluğun zorluğudur. Çünkü insanlar, günün sonunda özellikle Hicaz'da o esnada hava serin olduğu için ticaretlerine ve kazançlarına dalarlar, maişetleri ile meşgul olurlar. Bu vakitte namazı ihmal ederek elde edilen kazanç, zarar hükmündedir, rüsvaylık sebebidir.

Deniliyor ki, Allahü teâlâ  fecre yemin ettiği gibi, ikindi vaktine de yemin etmiştir. İnsanlığın atası Hazret-i Âdem'i o anda yaratmıştır. Bu yüzden ikindinin diğer vakitlere karşı bir üstünlüğü vardır.

Ya da ”asr"dan maksat, nübüvvet asrıdır. Buna göre Allahü teâlâ  Peygamberlik asrına yemin etmiştir. O asır, Rasûlüllah'ın gönderildiği vakittir. Bu asrın diğer asırlara karşı üstünlüğü açıktır. Çünkü peygamberlerin en hayırlısının, en hayırlı ümmetin ve ilâhî kitapların en hayırlısının asrıdır. Kemâlâtların tamamı en geniş biçimde o dönemde görülmüştür.

Bir diğer görüşe göre, Allahü teâlâ  mutlak olarak zamana yemin etmiştir. Çünkü zaman hayret verici işleri içerir. Bir de insanlar, zararları ve musibetleri zamana bağlarlar, mutsuzluğu ve zararı ona yüklerler. İşte bu anlayışı da gidermek için Rabbimiz zamana yemin etmiştir. Çünkü bir şey adına yemin etmek, onu tazimdir. Oysa kendisine hüsranın bağlandığı bir şey âdeten tazim edilmez. Rasûlüllah şöyle buyurmuştur: ”Zamana (dehre) söğmeyiniz. Şüphesiz Allah zamandır." (2) Yani zamanı yaratandır. Allah zamana yemin etmiştir. Çünkü o, gece, gündüz, güneş, ay, yıldızlar ve daha başka ilâhî âyetlerin görüntü mahallidir. ”Asr (zaman)" kelimesi, Allah'ın aşağıda işaret edeceğimiz âyetlerle yemin ettiği tüm alâmetleri içinde topladığı için yeminlerini, ”asr"a yeminle sona erdirmiştir: ”Fecre ve on geceye yemin ederim ki." (Fecr: 1-2); ”Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiği zaman aya yemin ederim ki..." (Şems: 1-2); ”Bürüyüp örttüğü zaman geceye, açıldığı zaman gündüze yemin ederim ki..." (Leyi: 1-2); ”Kuşluk vaktine ve kararıp durgunlaştığı zaman geceye yemin ederim ki..." (Duhâ: 1-2)

2

Şüphesiz insan... Buradaki ”insan" kelimesi, tüm insan cinsine şamildir. Sonraki âyetteki istisna buna delâlet etmektedir. Çünkü istisna bunun umûm ifade ettiğinin delilidir.

Ziyandadır. Bu anlamı veren ”husr" kelimesi, eksilmek ve sermayenin tükenmesi anlamındadır. Kelimenin belirsiz oluşu, konunun boyutuna dikkat çekmek içindir. ”İnsanlar ticarethanelerinde ve ömürlerini lezzet aldıkları yerlerde sarfetmelerinde, aslını Allah'tan başka hiç kimsenin bilemeyeceği ölçüde çok büyük bir zarar içerisindedirler." anlamındadır.

3

Ancak Allah'a yakînî bir imanla

iman edenler, gerçekte Allah'tan başka bir müessirin olmadığını bilenler,

sâlih amel işleyenler, kalıcı hayırları ve faziletleri işleyenler, fâni olan değersiz dünyayı verip değerli olan ebedî âlemi alanlar, gelip geçen fâni şeyleri, zevkleri kalıcı olan sâlih amellerle değiştirenler hariç... Doğrusu bunlar, ne kârlı alış verişlerdir.

Birbirlerine hakkı tavsiye edenler yani yek diğerlerine izlerinin güzellikleri iki cihanda silinmeyen, inkârına imkân olmayan sabit şeyi tavsiye edenler. Bu hak, tamamı hayır olan Allah'a inanmak, her akid ve amelde kitaplarına ve peygamberlerine uymaktır.

Ve sabrı tavsiye edenler müstesna. Sabır, beşerî yaratılış gereği nefsin kendilerine karşı arzu duyduğu günahlara karşı olur, edası nefse ağır gelen taatlere karşı olur ve Allah'ın kullarını sınamak için gönderdiği belâlara karşı olur. Çünkü sabırdan murat, mücerred anlamda nefsi, yapmakta veya yapmamakta istek duyduğu şeylerden menetmek değildir. Aksine o, Allah'tan gelen şeyleri açıkta ve gizlide güzellikle ve rıza ile karşılamaktır. Herhalde Allahü teâlâ, maksadı belirtmekle yetinerek kazanç sebebini anmış, zarar sebebini anmamıştır. Çünkü maksat, ebedî hayatta kurtuluş ve daimi saadet olan şeyi belirtmek, onun dışındakilerin hüsrana ve zarara götürdüğünü hissettirmektir.

İmam Şafiî (radıyallahü anh)'den bu sûre ile ilgili olarak: ”O öyle bir sûre ki eğer insanlara başka bir sûre inmeseydi o yeterdi," dediği rivayet edilmiştir.

"Asr sûresi, insanın saadetini beyan etme bakımından Kur'an ilimlerinin tamamına şamildir," diyenler bu anlamda söylemişlerdir.

Asr Sûresinin tefsiri Allah'ın yardım ve tevfîki ile sona erdi.

0 ﴿