KUREYŞ SURESİ

Mekke devrinde nazil olmuştur, 4 âyettir.

1

Kureyş'in uzlaşması için... Âyetin başındaki ”için" anlamına gelen ”lâm" harfi cerri, üçüncü âyetteki ”kulluk etsinler" anlamındaki ”fe'l-ya'budû" kelimesine bağlıdır. Bu kelimenin başındaki ”fa", sözde, şart manası olduğu için getirilmiştir. Çünkü mana şu şekildedir: ”Şüphesiz Allah'ın onlar üzerindeki nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. Ona diğer nimetleri için kulluk etmeseler bile, hiç olmasa bu değerli nimet için bari kulluk etsinler."

"Îlâf kelimesi, mastardır. Bir şeye sarılma ve devam etme manas nidadır. Kureyşlilerin iki istikamete seferleri olurdu. Kışın Yemene, yazın da Şam'a yolculuk ederler, gıda maddesi getirirler, ticaret yaparlardı. Onlar bu yolculuklarında emniyette idiler. Çünkü Allah'ın Harem'inin ahalisi, Kabe-i Muazzama'nın hizmetkârları idiler. İnsanların soyulduğu mallarının alınıp kaçıldığı bir dönemde onlara saldırılmazdı.

Kureyşten birisi aç kaldığında, kendisi ve ailesi bir yere çıkarlar, bir çadır kurarlar ve ölünceye kadar orada dururlardı. Bu âdet, kavminin efendisi olan Haşim b. Abdi Menaf gelinceye kadar sürdü. Haşim bir gün kalkıp halka hitabetti, şöyle dedi: ”Siz yeni bir şey ihdas ettiniz. Onunla azalıyor, zillete düşüyorsunuz. Siz Allah'ın Harem'inin ahalisisiniz. Hazret-i Âdem'in oğullarının en şereflilerisiniz. İnsanlar size tabidirler" dedi. Kureyşliler: ”Biz sana tâbiyiz, sana muhalefet edecek değiliz" dediler. Haşim onları kışın Yemen'e, yazın da Şam'a ticaret yapmaları için iki yolculukta birleştirdi. Zenginler ne kazanırsa onu, fakirlerle paylaştı. Öyle ki fakirleri zenginleri gibi oldu. İslâm geldiği zaman onlar bu vaziyette idiler. Araplar arasında Kureyşlilerden daha izzet sahibi, daha çok malı olan bir baba evlâdı yoktu. Haşim, Şam'dan Mekke'ye buğdayı ilk getirendir.

1 ﴿