KEVSER SURESİMekke devrinde nazil olmuştur, 3 âyettir. 1Şüphesiz Biz sana Kevser'i verdik. ”Şüphesiz" anlamını veren ”itme' harfi, yemin yerinedir. ”Kevser", ”çok hayır" demektir. Oğlu seferden dönen bedevî kadınına: ”Oğlun ne ile döndü?" denilir, o da: ”Kevserle -çok hayırla- döndü." cevabını verirdi. Rivayete göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyeti okudu ve: ”Kevser nedir?" biliyor musunuz? O cennette bir nehirdir. Onu bana Rabbim vaadetti. Onda çok hayırlar vardır. Baldan daha tatlı, sütten daha beyazdır. Kenarları zeberced, gümüşten olan kapları (bardakları) göğün yıldızları sayısı ucadır. Ondan içen bir daha ehediyyen susamaz."(1) 1- Bu, Müslim, Ebû Davud ve Nesâî'nin tahrîc ettikleri uzun bir hadisten bir bölümdür. İbn Abbas (radıyallahü anh)'dan rivayet edildiğine göre o, Kevser'i, bol hayır diye tefsir etmiş; Saîd b. Cübeyr: ”Şüphesiz insanlar, onun cennette bir nehir olduğunu söylüyorlar," demiş; buna karşı İbn Abbas: ”O da bol hayırdandır," karşılığını vermiştir. Atâ da: ”Gelenlerin çokluğundan dolayı, o nehrin havuzudur," demiştir. Açık olan şu ki, Allah'ın tüm nimetleri ister açık olsun, ister gizli Kevser teriminin içine dahildir. Dünya ve âhiretin hayırları açık nimetlerdendir. Fey-z-i ilâhî ile hasıl olan, çalışma sonucu olmayan ledünnî ilimler gizli olanlardandır. 2Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Yani sana, hiçbir nimetin denk olamayacağı bunca büyük nimetleri veren Rabbine sırf O'nun rızası için ve şükrünü eda için namaz kılmaya devam et. Çünkü namaz, şükrün tüm kısımlarını toplayıcıdır. Şükür üç çeşittir: 1- Kalple şükür; nimetin başkasından değil sadece Allah'tan olduğunu bilmektir. 2- Dille şükür; nimet vereni övmek, sena etmektir. 3- Organlarla şükür; nimet verene hizmet etmek, ona boyun eğmektir. Namaz, işte bu üç çeşidin hepsini bünyesinde toplamaktadır. "Kurban kesmek" için kullanılan kelime, Arapların en değerli malları olan deve kurban etmekte kullandıkları kelimedir. Allahü teâlâ, onun kendi adını anarak kurban edilmesini ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılmasını emretmiştir. 3Şüphesiz asıl sonu kesik olan, sana buğzedendir. ”Sonu kesik" anlamındaki ”el-ebter" kelimesi, aslında mutlak anlamda kesmek manasındadır. Bu kelime, daha sonra sonu kesilmek anlamında kullanılmaya başlamıştır. Meselâ bir kimsenin yerini tutacak, peşinden gelen birisi yoksa ”fülânün ebter" denilir. Ayetin manası şudur: ”Kendisinden sonra kimsesi olmayan asıl odur. Çünkü geride nesli kalmamıştır, iyi bir nam da bırakmamıştır. Sen ise, hem zürriyet, hem de çok iyi bir şöhret bırakıyorsun. Senin ünün kıyamet gününe kadar yayılmıştır. Senin için âhirette de anlatılamayacak şeyler vardır. Bu âyetin iniş sebebi şudur: Hazret-i Peygamber'in oğlu öldüğünde nesli kalmadığı için Muhammed (aleyhisselâm)'in zikri yani isminin anılması kesiliyor zannettiler. Bunun üzerine Allahü teâlâ, asıl nâmı kesilenin, ona buğzeden olduğuna dikkat çekiyor. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ise, Cenab-ı Hakk'ın: ”Senin namını ve sânını yüceltmedik mi?." (İnşirah: 4) âyetinde belirttiği gibidir. Çünkü Allahü teâlâ Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm)'e asırlar boyu kalan bir nesil vermiştir. Bir bak! Onun torunlarından, ehl-i beytinden ne kadar çok insan var. Ayrıca onu, müminlerin babası yapmıştır. Mü'minler, kıyamete kadar onun çocukları ve devamıdırlar. Ona, hak dinini koruyacak kişiler lütfetti. Emîrü'l-Mü'minîn (radıyallahü anh) buna işaretle şöyle demiştir: ”Dünya durdukça âlimler bakîdirler. Kendileri yok olmuştur ama eserleri kalplerde mevcuttur." Bu söz, Hazret-i Peygamber'in tâbîleri olan âlimler hakkındadır. Âlimler böyle olunca, ününü yükselttiği ve Peygamberlerin hâremi (mühürü) kıldığı, Rasûlü nasıldır? Allah'ın yardımıyla Kevser Sûresinin tefsiri sona erdi. |
﴾ 0 ﴿