7 «Allah onların kalplerine, kulaklarına mühür vurmuştur. Gözlerinin üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır. (Hem dünyada, hem Âhirette.)» İbn Abbas (radıyallahü anh) bu âyetin mânasını şöyle izah etmektedir: «İman etmeyip küfürlerinde devam etmelerinin sebebi, Allahü teâlâ onların kalblerine inkâr kilidini vurmuş, şekavet mührünü basmıştır. Bunun açılması mümkün değildir.» Âyette geçen «Hatem- mühür anlamına gelmektedir. Bu Allahü teâlâ'nın öyle bir mührüdür ki, iman etmeyenlerin kalblerine, gözlerine, kulaklarına manen vurulmuştur. Mührün mânası, Allahü teâlâ îman etmeyenlerin aklını ve idrâkini almış ve onları tasarruf yetkisinden men etmiş demek değildir. Zira aklı olmayan mükellef olamaz. Bunların amelleri vardır. Kendi çıkarlarını düşünürler. Lâkin tefekkür edip Resûlüllah’ın risaletine delâlet eden alâmetleri, mucizeleri anlayıp onlardan ibret alıp iman edememişlerdir. Nitekim Allahü teâlâ bu mânaya işaret ederek: buyurmuştur. «Bunların idrâk edecek akılları ve gönülleri vardır. Fakat düşünüp hakkı görmezler» (A'raf: 179). Kulaklarına mühür vurulmuştur. Allah'ın kelâmını işitip kabul etmezler. Gözlerinin üzerine ilerde çekilmiştir. Gafletten kurtulup hidayet yolunu göremezler. Bunlar için sonunda elim bir azap vardır. Ebedi olarak bu azaptan kurtulamazlar. İmam-ı Kâdi bu âyetin anlamıyla ilgili olarak şunları söylemiştir: Bu âyette iki ayrı özellik vardır-. Lâfızdaki özellik, mânadaki özellik. Lâfızdaki özellik şudur: Yüce Allah -alâ kulûbihim ve alâ ebsârihim» - kalblerini ve gözlerini - buyururken çoğul lâfızlarını kullanmıştır. Kalb ve göz her insanda tek olmasına rağmen Yüce Allah bunları cemi sigasıyle zikretmiştir. Halbuki kulağı zikrederken tekil olarak zikretmiş ve «alâ sem'ıhim» buyurmuştur. Fakat tekil olan isim çoğul zamirine izafe edildiği için bu da cem'i hükmüne geçmiştir. Yani çoğul olmuştur. Bu, Kur'ân-ı Kerim'in özelliklerindendir. Kur'ân-ı Kerîm fesahat ve belagat bakımından bütün kelâmların en üstünüdür. Mânadaki özellik: Allahü teâlâ bunların kalblerine, kulaklarına, gözlerine mühür vurmuş ve bunları hidâyetten men etmiştir. Soru: Allahü teâlâ bunları hidayetten men ettiğine göre neden azaba müstehak olacaklardır. Cevap: Allahü teâlâ'nın bunların kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemesi küfür ve isyanlarının mükâfatıdır, karşılığıdır. Nitekim bir âyette şöyle buyurulmuştur: . «Allah küfürleri sebebiyle onların kalblerinin üzerine mühür vurdu» (Nisa: 155). Çalışıp kazansınlar diye Allahü teâlâ herkese hidayet yolunu asan kıldı. Çalışanlara tevfik edip hidayete yürüttü. Çalışmalarının karşılığını verdi. Demek ki insanlara verilecek olan mükâfat ve ceza çalışmalarının karşılığıdır. Yüce Allah yemin ederek bu gerçeği bir âyetinde şöyle beyan etmektedir: «Bizim dinimizde çalışsalar, and olsun ki, yolumuzda onlara ruhsat verip hidayetlerini artırırız» (Ankebût: 69). Fakat onlar küfrü tercih ettiler. İslâm dininden uzaklaştılar. Allahü teâlâ da mühür basıp kalblerini, gözlerini ve kulaklarını mühürledi. Ne hakkı anlarlar, ne işitip kabul ederler, ne de görüp ibret alırlar. Bunun bir neticesi olarak âhirette azaba müstehak olurlar. Bu azap onlara va'd olunmuştur. Dünyada da, âhirette de Allah'ın va'dinde hilaf yoktur. Allah va'dinden dönmez. Yüce Allah yarattığı kullarını îman bakımından üçe ayırmıştır: Hâlis mü’minler, hâlis kâfirler, münafıklar... Mü’minler, îmanlarına asla şüphe karıştırmayanlardır. Mü’minlerin inançları tamdır. Kâfirler, küfürlerine iman karıştırmayanlardır. Kâfirler, imana hiç yaklaşmayanlar ve îmandan nasibini almayanlardır. Münafıklar, görünüşlerinde îman eseri var, fakat kalbleri küfürle dolu olanlardır. Münafıklar içleri başka dışarı başka olanlardır. Onların dışı iman ile yaldızlanmış, içleri ise küfürle doludur. Tıpkı dışı altınla yaldızlanan bir bakır parçası gibi. Gören altın zanneder, fakat ehli onun dışının altınla kaplandığını, içinin bakır olduğunu hemen anlar. Münafıklar tıpkı bunun gibidirler. Yüce Allah bu sûrenin başında dört âyette hâlis mü’min olan kullarını zikretti. İki âyette de îman etmeyen kâfirleri zikretti. Kâfirlerin kalbleri mühürlenmiştir, Hak onların kalbine girmez. Hâlis mü’minler onların özelliklerini bilip onlardan imanlarını saklasınlar ve onlardan uzak dursunlar diye, mü’minle kâfiri zikrettikten sonra iman ile küfrü karıştırmış olan münafıkları da on üç âyette sıfatlarıyla beraber zikretti. Yüce Allah şu âyetlerde münafıkların durumunu ne güzel beyan etmiştir: |
﴾ 7 ﴿