19 «Yahut - onların benzeri gökten şiddetle boşanan bir yağmur gibidir ki, onda karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek çakışı vardır, ölüm korkusuyla yıldırımdan parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kafirleri çepeçevre kuşatandır.» Soru: Bu âyetin başında Allahü teâlâ «ev» edatını zikretti. Halbuki bu edat şek ve şüphenin olduğu yerde kullanılır. Hâşâ Allah hakkında şüphe etmek mümkün değildir. O, bütün gayıbları bilir. İlmiyle her şeyi ihata etmiştir. Durum böyleyken «ev» edatını zikretmesinin hikmeti nedir? Cevap: Bu edat iki hakikatten birini tercih etmek için kullanılmıştır. Ya onu işle veya bunu işle, ya onu yap veya bunu yap gibi. Allahü teâlâ münafıklar hakkında iki türlü misal getirdi. Bunlardan biri ateş misali, diğeri de yağmur misalidir. Bu misalleri vermesinin sebebi, onlar hakkında Allah kelâmının açık olmasıdır. Durumlarını iyice anlasınlar diye bu misalleri getirdi. Mü’minler bu iki misalden örnek alsınlar, istediklerini tercih ederek kendilerine yön versinler diye «ev» edatı kullanılmıştır. Yüce Allah bunu şek için kullanmamıştır. Bu âyetten anlaşılan mâna şudur: Yâ Muhammed, münafıkların durumu, karanlık bir gecede şimşek ve yıldırımlarla yağan yağmurun altında kalan boş bir arazideki adamın durumu gibidir. Yağmurdan maksat Kur'an'dır. Yağmurların hayat daman ve bütün nebatatın var oluş sebebidir. Kur'an da itaat mezra'ıdır. Bu mânada bir münasebet olduğu için Yüce Allah Kur'ân'ı yağmura benzetmiştir. Kur'an ölü ruhların hayat kaynağıdır. Zulümatı yani karanlığı da, dünyanın mihnet ve meşakkatine benzetmiştir. Dünyanın meşakkati karanlıktan farksızdır. Teşbih yani benzetme Kur'an'da mevcuttur. Ancak mânasını ilimde zirveye ulaşanlar bile anlayamazlar. Bu teşbihlerden neyin murad edildiğini ancak Allah bilir. Ra'd korku âyetleridir. Kur'an-ı Azîmüşşân'da münafıklar, kâfirler ve mü’minlerin âsîleri için zikredilmiştir. Bunların acıklı bir azaba uğrayacaklarını bildirmek için zikredilmişlerdir. Berk, Hazret-i Peygamber'in peygamberlik delilleri ve alâmetleridir. Peygamberliği ile zuhura geldi. Bu açıklamadan sonra musan-âyetini zikretti, «ölüm korkusuyla o korkunç sesi işitmemek için parmaklarını kulaklarına tıkarlar,- Kâfirler ve münafıklar Allah kelâmı iner, durumumuzu açığa vurur da rezil oluruz diye parmaklarını kulaklarına tıkarlardı. Bunu Allah kelâmını duymamak için yaparlardı. Halbuki Yüce Allah buyuruyor. «Allahü teâlâ kâfirlerin ve münafıkların gizli ve aşikâr hallerini bilir.» Hiç bir şey O'ndan gizli değildir. |
﴾ 19 ﴿