21

«Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin, umulur ki takvaya ulaşasınız.»

Bu âyette Yüce Mevlâ bütün kullarına hitap etmiştir. İnanmayanlara, ey kâfirler; sizi yoktan var ettim. Rabbiniz birdir, O'na mülkünde ve ibadette ortak tutmayın. O ortaktan beri ve ortağa ihtiyacı olmayandır. Çünkü her şeyi yaratan O'dur. Münafıklar, imanlarına şek karıştıranlar, gönlünüzdeki şüpheyi giderin. İmanınızı ihlâsa döndürün. Sizi yoktan var eden Rabbinizin bir olduğuna hakkıyla inanın ki, bu imanınızdan istifade edesiniz.

Âsî ve günahkâr olan mü’minler, Rabbinize ibâdet edin, O'nun nimetlerine nankörlük yapmayın. Tevbe ile muvafakat yoluna girin, rızasını kazanın ki, necat bulaşınız. Mü’minlerin itaatkâr olanlarına, ey kullarım. Rabbinize ibadette devam edin, hak yoldan ayrılmayın. Ahiretinizi kazanın ki, cennet nimetiyle mükâfatlanıp ebedî saadete eresiniz.

Bu ilahi kitap, kâfilere tevhidi, münafıklara ihlâsı, âsî mü’minlere tevbe ve itaati, mutî olan mü’minlere de istikamet ve ibadete devamı buyurmaktadır. Düşünebilenler bundan büyük hikmetler çıkarırlar.

Kur'ân-ı Kerîm'deki «nida» edatı altı mânaya gelir:

l- Çağrılanı medhetmek, övmek. Şu âyet buna örnektir:

Nebi- Farsçada peygamber demektir. Yüce Allah onları medh ederek »benden haber verenler» diye peygamberlere hitap etti. Bunlar Allahü teâlâ'nın en sevgili kullandır. Allah ile kul arasında tercümandırlar. İlâhî emirleri kullara getirirler ve onların îmana girmesini sağlarlar, Allah katında imandan daha sevgili bir şey yoktur.

2- Çağrılanı zemmetmek için kullanılır. Şu âyetlerde olduğu Allah katında küfürden daha çirkin bir şey yoktur. Kâfirler hakkı bırakıp küfre daldılar. Bunun için de zemmedildiler, ilâhi rahmetten kovuldular. Yahudiler de haktan batıla döndüler. Onlar da zemmedilenlerden oldular. Yahudilerle kâfirleri zemmedip ey kâfirler, ey yahudiler diye hitap etti. Onları gafletten uyarmak için bu şekilde hitap etti. Onlar, kendinden habersiz uyuyan adam gibidirler. Şefkatli bir adam uyuyan adamı görür. Onu yılanın sokacağını, yabani hayvanın parçalayacağını, eşkıyanın öldüreceğini anlar. Bütün bu serlerden kurtulması için onu uyarır.

3- Tenbihtir. Yani gafletten uyarmaktır. Bütün insanların hepsi kendinden habersiz gaflet içinde uyuyan gibidir. Kendi durumlarından haberdar değillerdir. Kâfirler, münafıklar, âsîler, mutîler hepsi bir nevi gaflet içinde mağrur olmuşlardır. Şeytanlar, yilanlar ve yabaniler onları helak etmeye kast etmişlerdir. Allahü teâlâ rahmet sıfatıyla onlara acıdı ve buyurdu:

Tâ ki gaflet uykusundan uyanıp helak olmaktan kurtulsunlar. İki cihan saadetine ulaşsınlar. Gaflet uykusundan uyanıp kendilerini kurtaranlar ebedî saadete ulaşanlardır. Uyanmak için çağrıldığı halde gaflet uykusuna devam edenler iki cihan saadetini yitirip helak ve perişan olacaklardır.

4. İzafet nidasıdır. Bu nida edatıyla çağrılanların Allah katındaki şerefine ve kerametine delâlet eder. Allah katındaki derecelerine işaret eder ki Allahü teâlâ kendine itaat eden kullarını sevdiği için «Ey benim kullarım» diye çağırmıştır. Onlar Allahü teâlâ'nın emirlerini yerine getirmekle aziz ve mükerrem oldular. Yüce Allah da onları benim kullarım diye övdü. Diğer kulları da Allah yarattı ama onlara «kullarım» demedi. Zira onlar Mevlâlarının emirlerine itaat etmediler, isyan ettiler, neva ve heveslerine uyup şeytanın yolundan gittiler. Kendilerini hor ve hakir kıldılar. Şereflerini yitirdiler. Bunun için Yüce Mevlâ -Yâ İbâdî - benim kullarım- demedi.

5. Nidâ-i nisbiyye. Allahü teâlâ bazı yerde -Yâ benî Ademe- ey Âdem oğulları, -Yâ benî İsrâîle- ey israil oğulları diye atalarına isbet ederek çağırmıştır. İsrailoğulları Yâkub Peygamber'in soyundan gelmektedir, Yâkub Peygamber'in on iki oğlu vardı. Her oğuldan bir kabile geldiği için İsrailoğulları on iki kola ayrılmıştır. Ve her kabile kendi atasma nisbet edilmiştir.

6. Tesmiye nidası. Yüce Allah, yâ Dâvud, yâ İbrahim, yâ Musa, diyerek bazen isimlendirerek çağırır. Yüce Allah'ın seçkin kullarını bu şekilde çağırması onlara bir hürmettir.

Allahü teâlâ îman eden kullarının sânını yüceltmek için «Yâ ıbâdî» diye çağırmıştır. Bütün bunlar sana nasihat için açıklandı. Allah'a itaat et, kulluğuna gir. İsyan edip gadabına uğrama. Allah bir kuluna lütfetti mi onu adıyla çağırır, kendine döndürür, kullusuna kabul eder, Kul şayet itaat ederse rahmete nail otur, itaati terk ederse rahmetten koğulur.

Yüce Allah bana yönelip kulluk etsinler diye bütün kullarına diye nida etti. Daha sonra emir buyurup dedi. «Rabbinize itaat edin» Bu nida olunanlar dört sınıfa ayrılırlar: Allah'a itaat eden mü’minler, âsi olan mü’minler, kâfirler ve münafıklar... Yüce Allah'ın «U'büdû» emrinin mânası dört veçhe ayrılır. Her vecih bir sınıfa işaret eder. Birinci mâna «Vahhidû» demektir ki, kâfirlere hitaben Rabbiniz birdir, O'na şerik tutmayın demektir. İkinci mâna, «Ahlasû bittevhidi» demektir ki, münafıklara hitaben Rabbiniz birdir, O'na ihlâs ile îman edin, kalbinizden şüpheyi çıkarın. Üçüncü mâna, «Etîû» demektir ki, bu emir mü’minlerin âsi olanlarınadır. Onlara nefsinizin arzularına uyup Allah'a âsi olmayın, isyanı bırakın, der. Dördüncü mâna, 'Üsbitû» emridir. Bu mü’minlerin muti olanlarına hitaptır. Rabbinize itaat ve ibadete devam edin, O'nun emirlerinden ayrılmayın. Bu dört sınıfın ibadetini bildirdikten sonra Hâlikıyetini beyan edip buyurdu:

«Sizi ve sizden öncekileri yoktan var edip vücuda getiren Rabbinize itaat edin.- İtaatiniz sebebiyle, isyandan kaçar, Allah'tan korkarsanız necat bulmuş kullardan olursunuz. İlâhi azaptan kurtulanlardan olursunuz.

21 ﴿