27

«O kimseler ki, Hak teâlâ'nın ahdini tevsik - yemin ile tekit -ettikten sonra bozarlar. Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler. Yeryüzünde fesat çıkarıp bozgunculuk yaparlar. İşte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.»

Sapıklığa düşüp helak olan 'fasıklar, Allah ile ahidleştikten sonra ahidlerini yerine getirmeyip bozanlardır.

Allahü teâlâ Tevrat'ta Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'ya, Âhirzaman Peygamberinin geleceğini haber vermiş ve adının Mahmud olduğunu bildirmiştir. Hazret-i Musa, Hazret-i Peygamber İslâm'ı tebliğ için ortaya çıktığı zaman kavminin O'na îman edip hak peygamber olduğunu tasdik etmesi için onlarla ahidleşmesini emretmiştir. Hazret-i Musa bu şekilde onlarla ahidleşti. Ve Hazret-i Peygamber gelince O'nu tasdik edeceklerine, iman edip peygamberliğini kabul edeceklerine dair onlardan söz aldı. Fakat Hazret-i Muhammed peygamber olarak geldikten sonra, sözlerinden döndüler. O'nun peygamberliğini kabul etmediler. O'nu yalanladılar. Dolayısıyla Hazret-i Musa'ya verdikleri sözden döndükleri, Peygamberi yalanladıkları için fasıklardan oldular.

Bazı tefsirciler ise şöyle demişlerdir: Bu ahidden maksat, Yüce Allah ruhları yarattığı zaman onlara, -Ben sizin Rabbiniz değil miyim» demişti. Bunun üzerine ruhlar da «Belâ»: «Evet, sen bizim Rabbimizsin» demişlerdi. Bunlar Allah'ın rubûbiyetini, kendilerinin ise ubudiyetlerini izhar için «belâ» dediler. Sonra ahidlerini unutup, nefs-i hevalarına uyup, O'na Rab diye ibadet etmediler, fasıklardan oldular.

Soru: Yahudiler Allah'ın birliğini ikrar ederler. Bu ikrar edenlerden kaç tanesi ahidlerinden dönmüşlerdir?

Cevap: Onlar Muhammed'in risaletini kabul edip tasdik etmediler. Halbuki Allahü teâlâ, O'nun hak peygamber olduğunu onların kitabında beyan etmiştir. Onlar Allah'ın kitabına da inanmadılar. Allah'ı yalanlayıp müşrik oldular. Yahudiler Kur'an'a da inanmadılar. O, Muhammed'in sözüdür, dediler. Kur'ân'a inanmayıp şüphe edenler, o Allah kelâmı değildir diyenler Allah'a şirk koşup ahidlerini bozmuş olurlar. Ayetiyle onlara buyurdu ki: «Bütün peygamberlere iman edin. Zira onların hepsi Allah'ın peygamberleridir. Peygamberlikte beraberdirler. Ancak derece itibariyle birbirlerinden farklıdırlar.» Yahudiler peygamberlerin bir kısmına iman edip bir kısmına etmediler. Onları yalanladılar.

Bu âyetin manasıyla ilgili olarak bazıları da şöyle demiştir: Allah anaya, babaya, hısım ve akrabaya ziyarette bulunmayı ve sıla-i rahim yapmayı emretmiştir. Onlar da bundan vazgeçmişler, sıla-i rahimi terketmişlerdir. Böylece ilâhi emre karşı geldiler, ahdi bozup münafıklardan oldular. Allahü teâlâ fasıkların vasıflarını zikredip şöyle buyurdu:

«Onlar yeryüzünde fesat çıkarırlar. Kendileri îman etmedikleri halde, îman edenleri küfre davet ederler. İman etmek isteyenleri ise bundan alıkoymaya çalışırlar.» Onlar ahdi bozup ziyana uğradılar, İslâm'ı birakıp küfre daldılar.

Kelbî İbn Abbas'tan rivayet edip demiştir ki: «Her mü’minin cennette yeri, aile ehli ve hizmetçisi vardır. Kâfirler îmana gelselerdi onların durumu da aynı olacaktı. Kâfir îmana gelmediği için ona verilecek makam mü’mine geri verilir. Böylece onlar ziyankâr ve gazaba uğrayanlardan oldular. Yüce Allah onların inkârlarına hayret ederek şu âyeti indirdi:

27 ﴿