62 «Şüphe yok ki îman edenler, Yahudiler, Nasranîler ve Sâbüler, kim Allah'a ve âhiret gününe inanır, bununla beraber salih amelde bulunursa elbette onların Rableri katında ecirleri vardır. Hem onlara bir korku da yoktur. Onlar mahzun olacak değillerdir,» Bu âyette zikredilenler, Hazret-i Musa'ya îman edip Tevrat'ı kabul edenler, Hazret-i İsa'ya inanıp incil'i tasdik edenlerdir. Bunlar hem Musa'ya, hem İsa'ya inanırlar. Hiç birini yalanlamazlar. Hazret-i Musa'nın dinine intisap etmiş alanlara Yahudi, Hazret-i İsa'nın dinine intisap etmiş olanlara da Nasrani denilmiştir. Hazret-i İbrahim'in dini üzere bulunanlara da Sâbie denilmektedir. Bu zümrelerden biri, Allah'a, âhiret gününe iman ederse Allah'ın azabından ve âhiret korkusundan halâs olur, sevabı artar. Rableri katındaki dereceleri yükselir. Dünya ve âhiret saadetine ulaşırlar. İmam-i Kutbi demiştir ki, bu âyettri mânası şudur: Diliyle îman edip kalbiyle îman etmeyenler Yahudi, Nasrani ve Sâbiîlerdir, Sâbüler başlarını havaya kaldırıp meleklere taparlar, dinden dine geçerlerdi. İslâm bilginleri Sâbüler hakkında çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Bazıları onlar ehl-i kitap gibidirler, kestikleri yendiği gibi kadınlarıyla da evlenirler demişlerdir. Bu, Ebû Hanife'nin görüşüdür. Bazıları da bunlar Yahudilerle "Hıristiyanlar arasında bir kavimdir, Zebur'u okurlar demişlerdir. Bazılarına göre ise, onlar İslâm karşısında hüküm itibariyle ateşe tapanlar gibidirler, kestikleri yenmediği gibi kadınlarıyla da evlenmek caiz değildir. Bu, Hanefi mezhebinden İmam-ı Yusuf ile İmam-ı Muhammed'in görüşüdür, Çünkü onlar meleklere tapmaktadırlar. Meleklere tapanların durumu hüküm bakımından ateşe tapanların durumu gibidir. Buraya kadar izah ettiğimiz sınıfların hangisinden olursa olsun, Allahü teâlâ'ya ve âhiret gününe iman edenler, lâyıkıyla amel edenler, Allah katında büyük derecelere kavuşacaklardır. Onlar için âhirette azap korkusu da yoktur. Soru: Bu âyetten imanın altı şartından ikisi, yani Allah'a iman ile âhiret gününe îman zikredildi. Fakat peygamberimize îman zikredilmedi. Demek ki îmanın altı şartından ikisi zikredilip peygamberimiz zikredilmeden de îman sahih oluyor? Cevap: Allahü teâlâ ve âhiret gününe îman, îmanın altı şartını içine alır. Hazret-i Peygamber de buna dahildir. Zira îmanın aslı budur. Allahü teâlâ'ya îman, îmanın altı şartını kabul etmekle olur. Bunlardan bir tanesi kabul edilmezse hiçbiri kabul edilmemiş olur. Birini kabul etmeyen hepsini inkâr etmiş olur. Çünkü îman bir bütündür, cüz' kabul etmez. Buna göre âyetin mânası şudur; Allah'a, bütün peygamberlerine ve onlara indirilenlere îman eden, âhiret gününü tasdik edenler için sevap ve mükâfat vardır. Bütün bunlara inanıp amel-i şalinde bulunanlar için mutlaka sevap ve mükâfat vardır. Soru; Yukarıda geçen âyette -her kim îman ederse- sözü zikredilmiştir. Bundan maksat bir kişidir. Daha sonra âyette «Onlara ecir vardır' denilmiştir. Buradaki «onlar» çoğuldur. İman edenin müfret sigasıyla, ecir alanların da cemi sigasıyla zikredilmesinin hikmeti nedir? Cevap: Burada «her kim» denilmiştir. Fakat bu, lâfız itibariyle müfret, mâna bakımından ise cemidir. Çünkü tek kişi cemi olmaz. Bu ibarede çoğul mânası vardır. Allahü teâlâ İsrailoğullarından Tevrat'la amel edeceklerine dair söz almıştı. Onlar da Tevrat'ın hükümlerine göre amel edeceğiz diye söz vermişlerdi. |
﴾ 62 ﴿