71

«(Musa şöyle) dedi: Rabbim buyuruyor ki, o ne boyunduruğa koşulup arazi sürecek, ne ekin sulayacak bîr inek değildir. Hiç ayıbı olmadığı gibi, hiçbir alacası da yoktur. Onlar, şimdi hakikati getirdin, dediler. Bunun üzerine o ineği bulup boğazladılar ki, az kaldı (bunu) yapmayacaklardı.»

Mûsa (aleyhisselâm) onlara dedi ,ki: Allahü teâlâ buyurdu: O, bir sığırdır, tarla sürmemiş ve ekin sulamamıştır. Yani hiçbir işte kullanılmamıştır. Hiçbir ayıbı ve kusuru yoktur. Rengi sadece sarıdır. Bu sözleri işitince dediler ki, şimdi bizim istediğimiz gibi sıfatı beyan oldu. Onlar bu sığırı bulup boğazladılar. Az kaldı onu terkedeceklerdi. Onlar katilin kendi kabilelerinden olacağından veya bu nitelikte bir sığırın bulunamayacağından korktukları için bundan vazgeçmek istemişlerdi.

Vehb (radıyallahü anh) demiştir ki: Bu sığır bir delikanlının idi. Mûsa (aleyhisselâm)'ın kavmi içinde salih bir zat varmış. Onun da küçük bir oğlu ile bir buzağısı varmış. O salih zat buzağıyı ormana salıverir ve: «Yâ Rabbi, onu sana emanet ettim, çocuğum kemal yaşına erdiği zaman bunu ona dönder» demiş. Çok geçmeden o salih zat ölür. Buzağı büyür, ama onu kimse yakalayamaz. Çocuk da zamanla büyür ve salihlerden olur. Delikanlı annesine karşı çok itaatliydi.

Geceyi üçe ayırmıştı, bir bölümünde namaz kılar, bir bölümünde uyur, bir bölümünde de annesinin başı ucunda otururdu. Sabah olunca ormana gider, arkasıyla odun getirir, satar ve parasını üçe taksim ederdi. Bir kısmını sadaka olarak verir, bir kısmını kendi ihtiyacına harcar, bir kısmını da annesine getirirdi.

Bir gün annesi o salih zata dedi ki: Ey oğlum, şu ormanda babandan sana miras kalan bir buzağı var. Sen çocukken baban onu şu meşeliğe bırakmış ve Allah'a emanet etmişti. Şimdi büyüdü, vahşi oldu. Onu kimse yakalıyamıyor, adam görünce kaçıyor. Git, İbrahim, İsmail ve İshak’ın Tanrısına dua et, onu sana musahhar kılsın. Senden kaçmasın, gelsin. Hayvanın özelliği şudur: Rengi altın gibi sapsarıdır. Bundan dolayı ona altın demiştik.

Yiğit delikanlı ormana gider, buzağının otladığını görür ve çağırır: Sana and veririm, ibrahim, İsmail ve İshak Peygamberlerin Tanrı'sı hakkı için bana gel, benden kaçma. Buzağı bu sözleri işitince hemen gencin yanına gelir. Delikanlı hayvanın boynuna sarılır, yelesine alıp getirirken - Allahü teâlâ'nın desturuyla - sığır o zata der ki: Ey anasına iyilik ve ihsanda bulunan genç. Üzerime bin, elinle çekme. Bu sana usanç verir. Her varlık lisanı haliyle konuşmaktadır. Genç de ona: Anam bana bin demedi, al getir, dedi, der. Bunun üzerine sığır gence: «Eğer üzerime binseydin, İbrahim'in Tanrısı için senin gücün ebedî beni yakalamaya yetmezdi, şimdi seninle istediğin yere gider ve nereden çağırırsan oraya gelirim.» Bu sana olan bağlılığım annene olan iyilik ve ihsanından dolayıdır, der.

Kendini Allah yoluna adamış olan genç, buzağıyı alır, annesine getirir. Annesi, «Oğlum, sen fakirsin. Elinde malın yok. Gece -gündüz arkanda odun getirip satıyorsun. Yorgun olduğun için gece ibadet etmek sana ağır geliyor. Bunu sat, elinde biraz sermayen olsun, der. Genç «kaça satayım?» diye annesine sorar. Annesi, «Üç altına sat ama bana danışmadan satma» cevabını verir. Bunun üzerine genç buzağıyı alır, pazara götürür.

Allahü teâlâ kudretini göstermek için ona bir melek gönderir. Melek o gence, «Ey yiğit bunu kaça satıyorsun?» diye sorar. Genç, «Üç altına satıyorum» der. Melek, «Annene sormamak şartıyla alırım» der. Genç, «Bunun ağırlığı kadar altın versen, annemin rızası olmadan olmaz» cevabını verir. Genç annesine döner, müşteri çıktı, ne yapayım?» diye sorar. Annesi, «Altı altına ver ve yine bana sormadan satma,» der. Genç pazara gelir, melek ona, «Annene danıştın mı? diye sorar. Genç, «Evet danıştım. Altı altından aşağı verme, dedi' der. Melek «On iki altına bana sat, yalnız annene sorma» der. Genç razı olmaz, annesine döner, durumu arz eder. Annesi, -Oğlum, sana gelen ve müşteri olan insan suretinde bir melektir. O seni sınıyor, eğer bir daha gelirse de ki: «Bu buzağıyı satayım mı, satmayayım mı?»

Genç tekrar pazara gider, meleğe annesinin sözünü iletir. Melek, «Bunu satmayın. Musa (aleyhisselâm), İsrailoğulları içinde ölü bulunmuş bir adamdan dolayı sizden bu buzağıyı alacak. Derisi dolu altın almayınca sakın satmayın» cevabını verir. Genç, melekten bu sözleri duyar duymaz buzağıyı alır, annesine gelir, olup bitenleri haber verir. Olay meydana gelinceye kadar buzağıyı saklarlar.

Allahü teâlâ'nın buzağının vasfını ve sıfatını açıklamasındaki sebep şudur: Annesine iyilik ve ihsanda bulunan bir gencin bu iyiliğinin mükâfatı ve karşılığı Allah tarafından bir buzağı vasıtasıyla verilmektedir.

İlâhi emir vâki oldu, hüküm onlara bildirildi. Bunun üzerine özellikleri zikredilen buzağıyı aramaya başladılar. Sadece adıgeçen gencin elindeki buzağı aranılan vasıfları taşıyordu, Gence buzağının derisi dolu altın vererek satın alırlar." Maktulün emri açığa çıksın ve katilin kim olduğu bilinsin diye buzağıyı keserler. Allahü teâlâ bununla ilgili olarak: buyurmuştur.

71 ﴿