107

'Göklerin ve yerin mülkü (tasarrufu) hakikaten Allah'ın olduğunu ve sizin için Allah'tan başka ne bir yâr, ne de hakikî bir yardımcı bulunmadığını bilmedin mi?'

Yâ Muhammed, bilmiyor musun? Gökler Allah'ın mülküdür.

Orada kimsenin tasarrufa yetkisi yoktur. Yer de onundur. Göklerde ve yerde bütün tasarruf yetkisi Allah'ındır. Allah neyi dilerse onu yapar. Onun tasarrufuna kimse müdahale edemez. Herkes ona muhtaçtır. Yeryüzünde insanların menfaatine ne uygunsa onu kor, müfsid olan şeyleri nesheder. Yani insanların menfaatine uygun olmayan şeyleri nesh eder.

Allah düşmanı Yahudiler, bu âyetin nesh edildiğini ve hükmünün kaldırıldığım inkâr etmişlerdir. Kıble Kudüs tarafından Kabe cihetine döndürüldüğü zaman Yahudiler «Eğer şimdiye kada) durduğunuz kıble hak değil ise, niçin Kudüs'e doğru durdunuz? Şayet şimdiki döndüğünüz hak ise, şimdiye kadar döndüğünüz kıbleniz bâtıldır.. Bu şeriatlardan hayır görmez. Bir âyetin hükmüyle amel edip dururken onun hükmünü kaldıran başka bir âyet gelir bu kez onunla amel ederler. Önceki yanlışmış, hüküm etmemiş, sonra o hükmü geri dönderir» demişlerdir. Onların bu iddiası Allah hakkında reva değildir. Zira Yüce Allah vaadinden asla dönmez. Biz onlara cevap olarak deriz ki: Allah işinde muhayyerdir. Neyi dilerse onu yapar. Nitekim bu insanlar yokken var ettiklerini yok etmiş, öldürmüştür. Bundan sonra tekrar diriltecektir. Allah'ın her isinde bunca hikmet vardır. Yüce Allah'ın bu emrinde de hikmetler vardır. Allah'ın hiçbir emri ve hiçbir hükmü boşuna değildir. Nitekim Musa (aleyhisselâm)'a gelen Tevrat kendinden öncekileri neshetmiştir. Bundan bir müddet sonra Hazret-i İsa (aleyhisselâm)'a gelen İncil Tevrat'ın hükümlerini neshetmiştir. Yani Hazret-i Musa'nın şeriatım kaldırmıştır. İncil'den sonra gelen ve son kitap olan Kur'ân-ı Ketim ise kendinden önceki şeriatların hükümlerini neshetmiştir. Ancak Allah'ın diledikleri sabit kaldı ki, bunlar da tavhid, haberler ve kıssalardır. Bir kısmını da bu ümmete tesiri olsun diye değiştirerek Kur'ânı Kerim'de zikretmiştir. Zira her asırda kurtuluş ve salâh neyle oluyorsa, Allah ona göre o asra uygun hüküm beyan etmiş ve inzal buyurmuştur. Böylece o asırda yaşayan insanlar o hükümlerle kurtuluşa erip salâh bulmuşlardır. Yüce Allah'ın fiilleri hükmüne uygundur.

Allahü teâlâ Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hitaben şöyle buyurmuştur: «Yâ Muhammed, sen göklerin ve yerin Allah'ın mülkü olduğunu bilmiyor musun? Bu insanların durumunu en iyi bilen O'dur, Her asırda insanların kurtuluşu ve salâhı neyle oluyorsa onu en iyi bilen Allah'tır.»

Yüce Allah, ona göre kullarının kurtuluşunu ve salâhını temin edecek hükümler indirmiştir. Nasih ve mensuh âyetleri inkâr edenlerin, kıyamet günü ne bir yardımcıları, ne de onları Allah'ın azabın dan kurtaracak bir dostları olacaktır. Onlar, inkarlarının cezasın? mutlaka göreceklerdir. Onların inkârları Allah'ın hükmüne karş) gelmektir, Allah'ın hükümlerine karşı gelenler ve inkâr edenler mutlaka cezalarını göreceklerdir.

107 ﴿