187 «Oruç (günlerinizin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl edildi. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libassınız. Allah nefislerinize karşı zaaf göstermekte olduğunuzu bildi ve tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık (Ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın hakkınızda yazdığını isteyin. Sizler için fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden seçilinceye kadar yeyin, için, sonra orucu ertesi geceye kadar tutun. Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın. Bu Allah'ın sınırlarıdır. Sakın onlara yaklaşmayın, İşte Allah âyetlerini böylece insanlara açıklar. Tâ ki korunsunlar.» Bu âyetin iniş sebebi şöyledir: Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) ruhsat verilmeden önce bir Ramazan gecesi, yatsı namazından sonra hammıyla münasebette bulunur. Sabahleyin durumu Peygamberimize haber verir. Ramazan gecelerinde hanımlarla görüşmeye henüz müsaade edilmediği için Peygamberimiz şöyle der: «Yâ Ömer, yaptığın iş hatâdır. Sana lâyık bir hareket değildir.» Bu sözleri duyan Ömer çok üzülür ve bu üzüntü ile evine döner. Allahü teâlâ, Âhirzaman Peygamberi 'nin ümmetine lütfedip bu âyeti celileyi indirmiştir. Bu, Yüce Allah'ın kullarına bir ruhsatıdır. Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur: «Ramazan gecelerinde zevcelerinizle görüşmeniz size helâl kılındı. Siz onların, anlar sizin elbiselerinizdir. Zira onlar sizi haramdan ve cehennem ateşinden korumaktadırlar. Siz de onları nikâhınıza almakla haramdan ve cehennem ateşinden koruyorsunuz,. Onların gönlü sizinle, sizin gönlünüz onlarla rahat eder.» Allahü teâlâ, mü’minlerin Ramazan gecelerinde zevcelerine yaklaşmakla emaneti muhafaza edip nefislerine zulüm ve ihanet edeceklerini biliyordu. Bunun için mü’minlerden bu güçlüğü giderdi. Ramazan gecelerinde zevceleriyle görüşmelerini helâl kıldı. Allah, bu ruhsattan önce yapılan hataları bağışlar, çünkü Allah bağışlayıcı ve affedicidir. Bu âyet-i celile için, 'sahabeden İbn Kays hakkında geldi diyenler de olmuştur. İbn Kays (radıyallahü anh), bir Ramazan günü hurma bahçesinde çalışmış, çok yorulmuş, evine gelince yorgunluğu sebebiyle iftardan önce uykuya dalmıştı. Uyandığı zaman yatsı namazının geçtiğini görmüş, yemek vakti geçtiği için bir şey yemeden sabah etmişti. Bu âyet gelmeden önce yeme, içme müsaadesi ancak yatsı namazına kadardı. Yatsı namazından sonra yemek yasaktı. Oruçlular ancak iftar ile yatsı arası yemek yiyebiliyorlardı. Bu âyet gelene kadar eski şeriatle amel ediliyordu. İbn Kays'ı açlık çok hırpalamış ve yola gidecek takati kalmamıştı. Tam o sırada Peygamberimiz Kays'ı gördü ve «Yâ Kays, sana ne oldu ki, böyle kendinden geçmişsin? Kays başından geçenleri anlattı. O gece yemek yiyemediğini, iki gün aç kaldığını söyledi. Peygamberimiz Kays'ın haline acıdı ve üzüldü. Allah yukarıda geçen âyeti indirerek buyurdu ki: «Gecenin karanlığından gündüzün aydınlığı fark edilinceye kadar yeyin, için ve zevcelerinize yaklaşın. Bunlar tâ imsak noktasına kadar size helâl kılındı.» Böylece orucun başlangıç ve bitiş noktaları belirlenmiş oldu. Bazıları bu âyetin zahirî mânasına göre hükmederek ellerine bir miktar beyaz iplik, bir miktar da siyah iplik alırlar, onları birbirinden ayırt edinceye kadar yerlermiş. Adî İbni Hatem eline iki çeşit iplik almış, bunların birbirinden ayrılmasına kadar yemiş. Bunlar tanyeri ağarıncaya kadar birbirinden seçilmemiş, Gelip durumu Peygamberimize bildirmiş. Peygamberimiz de tebessüm ederek demiş ki: «Yâ Adî, bundan maksat beyaz iplikle siyah iplik değildir. Asıl maksat gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığıdır.» Âyetin hakikî mânası budur. Allahü teâlâ iftardan fecr-i sadıka kadar yemeyi, içmeyi ve diğer hususları helâl kılmıştır. Bazı sahabeler Ramazan ayında camilerde itikâfa giriyorlardı. Ramazanda camilerde îtikâfa girmek sünnettir. Sahabeler gece çıkıp evlerine giderler, hanımlanyla cinsi münasebette bulunurlar, yıkandıktan sonra tekrar camiye gelip îtikâfa girerlerdi. Yüce Allah itikâfta olanların hanımlanyla görüşmelerini bu âyet-i celileyle yasaklamıştır. Bu yasaklar Allah'ın hududlarıdır. Allah'ın emrine muhalefet ederek haddi aşmayın. Emirlerine uyup yasaklarından kaçının. Allahü teâlâ'nın ahkâmını size açıklamasının hikmeti, emirlerini gücünüz nisbetinde yerine getirmek yasaklarından korkup kaçınmak içindir. |
﴾ 187 ﴿