258

«Allah kendisine mülk verdiği için ibrahim ile, Rabbi hakkında çekişeni görmedin mi? Hani İbrahim: Benim Rabbim hem diriltir, hem öldürür deyince o, ben de diriltir, öldürürüm demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getiriyor. Haydi sen de onu batıdan getir deyince o kâfir şaşırıp kalmıştı. Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez.»

Yâ Muhammed, sana Allahü teâlâ'nın vahdaniyeti hususunda İbrahim (aleyhisselâm) ile muhasama ve mücadele yapanın haberi gelmedi mi? Allah, ona kimseye vermediği dünya saltanatını vermiştir. Nemrud kadar dünya saltanatına sahip kimse yoktur. Dünya saltanatının vermiş olduğu şımarıklıkla hâşâ Allahlık iddiasında bulunmuştur. Buna rağmen Nemrud ve avanesi puta taparlardı. Bu yüzden İbrahim (aleyhisselâm) ile mücadelede bulunmuştur ve kendisinin ma'bud olduğunu iddia etmiştir.

Nemrud ve kavmi bayram günlerinde toplanıp belirli bir yerde şenlikler yaparlardı. Yine böyle bir bayram gününde toplanıp bayram yaparlarken Hazret-i İbrahim, onların puthanesine girer, bütün putlarını kırar ve en büyük putun başına baltayı asar, çıkar gider. Onlar bayramlarından döndükleri zaman bütün putlarının kırıldıklarını görürler ve bunu İbrahim (aleyhisselâm)'in yaptığını anlarlar. Çünkü bayram yerinde, aralarında yalnız İbrahim (aleyhisselâm) yoktu. Nemrud, İbrahim (aleyhisselâm) "i çağırır ve «niçin ma'budlarımızı kırdın?- der. İbrahim (aleyhisselâm) cevaben: «Ma'budlarınızı şu balta kendisinde olan put kırmıştır» der. Hazret-i İbrahim'in bu cevabına şaşıran Nemrud, «o nasıl bizim ma'budlarımızı kırar? O hiç bir güce sahip değildir» der. Bunun üzerine İbrahim (aleyhisselâm) onlara: «Ellerinizle yaptıklarınız, hiç bir gücü bulunmayan ve kendini koruyamayan nasıl ma'bud olur» der, Nemrud ve avanesi yapmış oldukları putları ma'bud olarak kabul eder ve onlara taparlardı. Hazret-i İbrahim ise onlara tamamen muhalifti. Nemrud, İbrahim (aleyhisselâm)'in neye taptığını sorar. Cevaben Hazret-i İbrahim «her şeye gücü yeten, yoktan var eden, dirilten ve öldüren Rabbime taparım' der.

Bir kısım tefsircilere göre bu münazaa'nın sebebi şudur: Nemrud çok zengin olduğu için yiyecek depo ederdi. Halk ondan yiyecek satın almaya geldiği zaman önünde secdeye kapanır, ondan sonra ihtiyacını alırmış. İbrahim (aleyhisselâm) da ihtiyaçlarını almak için Nemrud'un yanına gider, halkın yaptığı gibi secdeye varmadan doğrudan ihtiyacını ister. Herkesin önünde eğilmesini isteyen Nemrud, İbrahim (aleyhisselâm)'in önünde eğilmediğini görünce sebebini sorar. İbrahim (aleyhisselâm) de «ben beni yoktan var eden, dirilten, muhafaza eden ve öldüren Rabbime secde ederim- der. Bunun üzerine Nemrud -ben de diriltir ve öldürürüm» der. İbrahim (aleyhisselâm), bunu nasıl yaptığını sorunca Nemrud zindandan iki kişi çağırtır, birini serbest bırakır, birini de öldürür. «Gördün mü? Birini dirilttim, diğerini öldürdüm» der.

Bu manzarayı gören Hazret-i İbrahim, ona şöyle der: «Sen ölüyü diriltmedin, diri olanı salıverdin. Halbuki benim Rabbim ölüyü diriltir.» İbrahim (aleyhisselâm) bu sözü söyledikten sonra, Nemrud'un bunu değiştirip kavmine karşı «ben ölüleri diriltirim» demesinden endişelendiği için, Nemrud'a ikinci hücceti getirmisitr. İbrahim (aleyhisselâm), ona «Allahü teâlâ güneşi maşrıktan doğduruyor. Sen de gücün yeterse mağripten doğdur» demişti. Bu sözü duyan Nemrud donakalmıştı.

Soru: İbrahim (aleyhisselâm) birinci hüccetle yetinmeyerek, neden ikinci hüccete ihtiyaç duydu? Halbuki münazaralarda bir delili bırakıp başka bir delile geçmek hoş görünmez.

Cevap: Bir delili bırakıp başka bir delil getirmek iki türlü olur. Biri ilzamdan sonra olduğu için hoşa gider, beğenilir. Biri de muhatabını ilzam etmeden önce olduğu için beğenilmez, hoşa gitmez. Yani muhatabını susturmadan önce olduğu için hoşa gitmez.

İbrahim (aleyhisselâm) Nemrud'a «benim Rabbim ölüleri diriltir, halbuki sen ölü olmayan birini salıvermekle dirilttim dedin» diyerek, onu ilzam edip getirmiş olduğu delili iptal etmiştir. İbrahim (aleyhisselâm) bundan sonra ikinci delilini getirerek hüccetini kuvvetlendirmiştir. Nemrud ise susakalmıştır, çünkü söyleyecek bir şey bulamamıştır. Allahü teâlâ zâlimleri asla muvaffak etmez. Onların delillerini ve iddialarını her zaman boşa çıkarır. Zira hak gelince batıl yok olur.

Yüce Allah «güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmayacaktır» buyurmuştur. İbrahim (aleyhisselâm)'in hücceti karşısında şaşkına dönen Nemrud, kavmi içinde mahcup olunca çok kızmış ve Hazret-i İbrahim'in ateşe atılarak yakılmasını istemiş, zira başka çıkış yolu bulamamıştı. Çünkü zalimlerin âdeti budur, başa çıkamadıkları yerde kaba kuvvete başvururlar. Zannederler ki kaba kuvvetle hak gizlenecektir. Hazret-i İbrahim'in Nemrud'la olan mücadelesi yeri gelince izah edilecektir.

258 ﴿