266

«Sizden herhangi biriniz arzu eder mi ki hurmalardan, üzümlerden onun bir bahçesi olsun, altından ırmaklar aksın, orada kendisinin her çeşit meyveleri bulunsun da, kendisi ihtiyarlamış olup, çocukları güçsüz kalmışken bahçeleri ateşli bir kasırga ile yanıversin. İyi düşünürsünüz diye Allah size âyetlerini böyle açıklar.»

Sizden herhangi biriniz arzu eder mi ki, hurma ağaçlarından ve üzüm bağından bir bahçesi olsun da, altından ırmaklar aksın, içinde rengârenk meyveler bulunsun, gönlünün arzu ettiğini yemekte iken ihtiyarlık gelip çativersin. Çocuklarınız güçsüz kalmışken, geçinmekten âciz iken, güvendiğiniz bahçeniz ansızın bir ateş kasırgasıyla yanıp yok olsun. Bağın yok olmasıyla bütün ümitler suya düşsün, sahibi perişan olsun, artık tutunacak bir şeyi kalmasın. Yeniden böyle bir bağ kurması mümkün değil, güçlü ve kuvvetli çocukları da yok ki, kendine yardımda bulunsun, düşmüş olduğu bu halden kurtulsun. Böyle bir insanın halini düşünün, varlıktan yokluğa düşmüş, kurtulma imkânı yok, büyük bir çaresizlik içinde kıvranır durur. Yüce Allah kâfir ve münafıkların durumunu buna benzetmiştir.

Onlar dünya menfaatini sağlamak için infakta bulunmuşlar, fakat âhireti hiç düşünmemişlerdir. Yarın Allah'ın huzuruna vardıkları zaman büyük bir ihtiyaç içinde olacaklarını hiç akıllarına getirmemişlerdir. Onları bu azaptan kurtaracak hiç bir infaklan yoktur. Zira küfürleri ve nifakları, yaptıkları infakın hepsini yok etmiştir. Onlan âhiretin dehşetinden ve ilâhi azaptan kurtaracak, hiç bir yardımcıları ve amelleri yoktur. Tıpkı üzüm bağını ateş kasırgasının bir anda yok ettiği gibi, onların intaklarını ve amellerini, küfür ve nifakları yok etmiştir. Âhiretin dehşetim ve ilahî azabın şiddetini gören kâfir ve münafıklar; bağ-bahçesi harap olan ihtiyarın tekrar bağına kavuşmayı arzu ettiği gibi, onlar da tekrar dünyaya gelmeyi arzu ederler. Fakat onların arzu ve istekleri asla yerine getirilmez. Çünkü onlar bu dünyada iken âhiretin varlığını inkâr etmişlerdi.

İçine düştüğünüz dalâletten kurtulup, hidayete erişesiniz, fırsat elden gitmeden tedbir alasınız diye Allahü teâlâ âyetlerini böylece size açıklıyor.

Düşünebilen mü’minler bütün bunlardan ibret alarak amellerini Allah rızası için, ihlâsla yapmalıdırlar. Amellerine riya ve gösteriş karıştırmamalıdırlar. Yüce Allah'ın verdiği nimetlerin şükrünü hakkıyla eda etmelidirler. Bu nimetlerden Allah yolunda tasadduk ederek, O'nun rızasını kazanmaya çalışmalıdırlar. Mü’minlerin gayesi ebedi saadeti kazanmak ve o yolda çalışmak olmalıdır. Bunu yapamayanlar ebedi hüsrandadırlar.

266 ﴿