267

«Ey îman edenler, kazandıklarınızın temizlerinden ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin. Kendiniz göz yummadan alıcısı olmadığınız pek âdi, bayağı şeyleri vermeye yeltenmeyin. Bilin ki şüphesiz Allah her şeyden müstağnidir, asıl hamde lâyık olan O'dur.»

Ey îman edenler, kazandıklarınızın en temizlerinden ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin, Allahü teâlâ, helâl kazançtan tasadduk edilmesini bu âyet-i celilesiyle emretmiştir. Yine bu âyet, haram maldan yapılan infakın Allah katında kabul edilmeyeceğine delâlet etmektedir. Allahü teâlâ, helâl ve temiz maldan tasadduk edilmesini sever. Temizliğinden ve helâllığından şüphe ettiğiniz mallardan infak etmeyin. Nefsiniz için hoş görmediğinizi, başkaları için de hoş görmeyin.

İslâm müçtehidleri, haram maldan sadaka verip, ondan sevap bekleyenler ile, haram olduğunu bildiği halde alan ve verene dua edenlerin kâfir olacağına dair fetva vermişlerdir. İslâm bilginleri bu hususta ittifak halindedirler. Bu gibi bir hareket îmanı tehlikeye düşürmektedir. Zira haram olduğunu bildiği halde alan, verenlere tazim etmiş. Yüce Allah'ın emirlerini hafife almış olur. Bu bakımdan verenin de, alanın da küfrüne hükmedilmiştir. Allah'uı emirlerini hafife almak, zatım hafife almaktır. Mü’minin görevi O'nun emirlerine itaattir. Yüce Allah, İman eden kullarına helâl kazançlarından sadaka vermelerini emretmiştir.

Bu yapılmadığı takdirde Allah'a itaat edilmemiş ve emirlerine muhalefette bulunulmuş olur. Allah rızası için tasaddukta bulunan mü’minlerin haramlardan ve haram olan şeyleri tasadduk etmekten kesinlikle kaçınmaları gerekir.

Allahü teâlâ îman edenlere sadece mallarından tasaddukta bulunmalarını değil, yerden onlar için rızık olarak çıkarmış olduğu mahsulden de infak etmelerini emretmiştir. Yüce Allah «benim rızam için, size rızık olarak verdiklerimden, siz de tasaddukta bulunun ki, size vermiş olduğum nimetimi artırayım. Size vermiş olduğum nimetlere nankörlük yaparsanız, benim azabım çok elimdir» buyurmuştur.

Vermiş olduğunuz sadakalar ve yapmış olduğunuz infaklar asla boşa çıkmaz, mükâfatı çok fazlasıyla verilecektir. Allah rızası için yapılan tasadduklar ve verilen sadakalar geride kalan malı her türlü felâketten korur, ona gelecek olan zararı önler.

Allahü teâlâ, ganidir, sizin vermiş olduğunuz sadakalardan, yapmış olduğunuz infaklardan Ona bir fayda olmadığı gibi, bir zarar da yoktur. Ancak sizin takva ile helâl maldan vermiş olduğunuz hayırları kabul eder. Habis maldan vermiş olduğunuz sadakaları asla kabul etmez. O'nun bütün fiili güzeldir. Bu bakımdan Allahü teâlâ temiz ve güzel olanı sever, ondan hoşlanır. Helâl olan maldan verilen az sadaka, haram olan maldan verilen çok sadakadan daha hayırlıdır. Zira Allah rızası için verilen sadakanın azı çoğu olmaz. Haram inaldan yapılan sadakadan, sahibine hayır gelmediği gibi imanını da tehlikeye düşürür.

Bu âyet-i celilenin nüzul sebebi şudur: Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) halkı sadaka vermeye teşvik etmişti. Peygamberin emrine uyan halk güçleri nisbetinde sadakalarını getirip mescidde topluyorlardı. İçlerinden biri yenmeyecek kadar kötü bir salkım hurma getirmiş, Peygamberimiz de bunu hoş karşılamamıştı. Bunun üzerine bu âyet-i celile nazil olmuş ve hükmünü beyan eylemiştir. Sadaka veren kimse aslında kendisi için âhiret hazırlığı yapmaktadır. Verdiğini orada bulacaktır. Aklı olan bundan ibret almah ve âhiret için en iyisini göndermelidir. Âhiret için hazırlık yapmayanlar, orada ebedi saadetten mahrum kalacaklardır. Çünkü dünya âhiretin tarlasıdır.

267 ﴿