275 «Faiz yiyen kimseler (kıyamet günüj, şeytan çarpan kimseler (kabirlerinden) nasıl kalkarlarsa (onlar da) öyle kalkarlar. Bu, onların zaten alışveriş de faiz gibidir, demelerinden dolayıdır. Halbuki Allah, alış-verişi helâl, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizcilikten vazgeçerse, geçmiş olanlar kendisine ve hakkındaki hüküm Allah'a aittir. Kim de tekrar, (faize) dönerse, onlar cehennem yaranıdırlar. Ve orada ebediyyen kalacaktırlar.» Bu âyet-i celile, ümmet-i Muhammed'i ribadan, faizden men için nazil olmuş, faizin ne elim felâketlere sebep olacağını en açık bir surette bildirmiştir. Faiz ve riba yiyenler, bu dünyada perişan oldukları gibi, âhirette de en elim bir azab ile cezalandırılacaklardır. Onlar kabirlerinden kalkarken şeytanın çarpıp delirttiği kimseler gibi, delirmiş olarak kabirlerinden kalkacaklar ve mahşer yerine o şekilde geleceklerdir. Onlar kendilerinden habersiz, gözleri dönmüş olarak mahşer yerine getirilirler. Bazı tefsirciler şöyle demişlerdir: «Faiz yiyenler kıyamet günü kabirlerinden karınlan küp gibi şişmiş olarak kalkarlar. Bu halleriyle ayağa kalkmak isterler, fakat kalkamazlar, yere yıkılırlar. Mahşer halkı onların üzerine basıp geçerler. Faiz yiyenler bu şekilde diğerlerinden ayrılacaklardır,' Onların bu musibetlere uğramalarındaki sebep faizi, alış-veriş gibi helal görmelerindendir, Faizle, alış-verişi bir tutmuşlardır. Halbuki Yüce Allah alış-verişi helâl, faizi haram kılmıştır. İslâm'ın bidayetinde herhangi bir kimse vadeli bir şey sattığı zaman, vade müddeti içinde para ödenmezse, malı alan muayyen bir müddet vadenin uzatılmasını ister ve buna karşılık bir fark öder. Onlara, bu ödenen farkın faiz olduğu söylendiğinde, faiz olmadığını iddia ederler ve ticaret olduğunu söylerlerdi. Ticaret malını satarken üzerine konulan kâr nasıl helâlsa, bu da bir ticarettir. Bu bakımdan aradaki fark da helâldir, demişlerdir. Onlar sadece kendi çıkarlarını düşünerek hüküm vermişlerdir. Yüce Allah'ın emrini nazar-ı itibare almamışlardır. Yüce Allah, onların bu şekildeki iddialarını yalanlamak için şöyle buyurmuştur: «Allahü teâlâ alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de, faizcilikten vazgeçer, Allah'ın emirlerine itaat aderse, geçmiş olanlar kendisine ait ve hakkındaki hüküm de Allah'a aittir.» Riba âyeti gelene kadar aldıkları faizden Allah indinde mes'ul değildirler. Zira onlar henüz faizin haram olduğunu bilmiyorlardı. Bu bakımdan mes'ul değillerdir. Fakat riba âyeti geldikten sonra aldıkları her kuruş faizden Allah indinde mes'uldürler. Faizi ticaret sayıp, haram olduğunu kabul etmeyenler -Allah korusun- dinden çıkarlar. Müslümanın buna çok dikkat etmesi gerekir. Müslüman faize tevbe ettikten sonra, tevbesini bozup Allah'ın haram kıldığı faize döner, onu mubah görürse, onlar cehennem ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar. Faizi mubah görmeyenler zaten onu işlemezler. Onu işleyenler ne suretle işlerse işlesinler, ilâhi azaptan asla kurtulamayacaklardır. Çünkü bunda Yüce Allah'ın emirlerine muhalefet vardır. Faizle iştigal edenler Allah'ın emrine karşı gelmişlerdir. Emrine karşı gelenler elbette cezasını görecektir. İbn Abbas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: «Faiz alanın, verenin, şahidlik edenin ve kâtiplik yapanların hepsi mel'undur, onlar Allah'ın rahmetinden kovulmuşlardır.» Yine İbn Abbas, Peygamberimizden şöyle rivayet etmiştir: «Peygamberimiz öyle bir zaman gelecek ki faiz yemeyen kimse kalmayacak. Hattâ yemeyenlere de onun eserinden bulaşacaktır. Faizin yetmiş küsur günâhı vardır, bunların en küçüğü annesiyle zina etmiş adamın günahı gibidir. Mü’mine düşen faizden sakınmak ve fitnesine düşmemektir» (Buhârî ve Müslim). |
﴾ 275 ﴿