7 «Sana kitabı indiren Odur. Ondan bir kısım âyetler muhkemdir ki, bunlar Kitabın esasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar fitne çıkarmak ve te'viline yeltenmek için müteşabih olanlara uyarlar. Halbuki onun te'viüni ancak Allah bilir. İlimde derinleşenler ise: «Biz ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır» derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilir.» Sana kitabı indiren Allahü teâlâ'dır. O kitabın bazı âyetleri muhkem ve açıktır. Helâl ve haramı açıklayan ve kendinden önceki kitapların hükmünü nesh ederek, kaldırandır. Onun âyetleri muhkemattan olup, bütün kitapların aslıdır, O da üç âyettir. Biri En'âm süresinin 151. âyetidir. Yüce Allah onda şöyle buyuruyor: «De ki: Gelin üzerinize Rabbinizin neleri haram ettiğini ben size okuyayım.» İbn Abbas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: -Bir kişiden Fâtiha'nın Ümmü'l-Kur'ân olduğunu işittim, ben de, ona Ümmü'l-Kitap En'âm süresindeki âyetlerdir, dedim.» O âyetlerin bir kısmı müteşabihdir, surelerin evvelindeki gibi harflerdir. Bunlarla neyin kast edildiğini ancak Allahü teâlâ bilir. O'ndan başkası müteşabihlerden neyin kast edildiğini bilmez. Bazı tefsirciler, mânası açık ve te'vile ihtimali olmayan âyetlere muhkem âyetler demişlerdir. Müteşâbih âyetler ise, lâfzı başka bir lâfızla aynı olup, mânası farklı olan âyetlerdir. Yani, mânası açıkça anlaşılmayan mecazî kelimelerdir. Bunlara da müteşabih âyetler demişlerdir. Soru: Kur'ân-ı Azimüşşân'ın bütün lâfızları anlaşılmak için nazil olduğu halde, neden bazı âyetleri müteşabihdir, neden mânası açıkça anlaşılmamaktadır? Cevap: Bunun hakikatini ancak Allah bilir. Fakat, bazı âyetlerin müteşabih oluşu, âlimlerin faziletini ve birbirinden üstünlüklerini açıklamak içindir. Eğer hepsinin mânası anlaşılır şekilde açık olsaydı bazı bilginlerin üstünlüğü ortaya çıkmazdı. Yani, ilimde derinleşenlerin üstünlüğü ortaya çıkmazdı. Şurası da muhakkak ki, musannifler kitaplarının bazı yerlerini açık, net yazarlar ve bazı yerlerini de okuyucunun üzerinde düşünmesi için kapalı geçerler. Okuyucu mânası kapalı olan kısımlarda daha fazla gayret sarfeder, inceliklerini anlamak için çabalar. Bu bakımdan ilâhi kelâmın bir kısmı açık, bir kısmı da kapalıdır, ilimde kemal sahibi olanlar mânasını iyice düşünsünler diye. Üim sahipleri bu gibi âyetlerin mânasını öğrenmek için daha fazla gayret göstereceklerdir. Allahü teâlâ şöyle buyuruyor: «Kalblerinde eğrilik bulunanlar fitne çıkarmak ve te'viline yeltenmek için müteşabih olanlara uyarlar. Halbuki onun te'vilini ancak Allah bilir.» Haktan ayrılıp küfrü tercih edenler müteşabih âyetlere tâbi olarak fitne çıkarmak için çeşitli mânalar vermişlerdir. Bu vesile ile küfürlerini artırmışlar, o küfürleri üzere ebedi kalmışlardır. Hattâ daha da ileri giderek Muhammed ümmetinin arasına fitne ve fesad sokmak için müteşabih âyetleri tevile kalkışmışlar, kıyametin ne zaman kopacağı hakkında tarih ileri sürmüşler ve çeşitli yalanlar sergilemişlerdir. Kıyametin ne zaman kopacağını ancak Allah bilir. Zira bu kâinatın sahibi O'dur. Yahudilerden bir grup Peygamberimizin huzuruna gelerek şöyle derler: «Yâ Muhammed, Cebrail'in sana indirdiğini işittik. Eğer bu doğru ise senin ümmetinin ömrü yetmiş bir senedir.» Onlar âyet-i celileyi bu şekilde te'vil etmişlerdir. Bunun geniş izahı Bakara süresinde geçmiştir. Allahü teâlâ, onların iddialarını reddetmek için âyet-i celilesinde şöyle buyuruyor; «Onun te'vilini ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar «biz ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır» derler. 'Bu ümmetin ne kadar ömrünün olacağını ancak Allah bilir. Allah'tan başka kimse bilemez. İlimde kemal sahibi olanlar -biz ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır- derler. Allah'a îman edenler, Yahudilerin Allah'a şirk koştuklarını ve Allah'ın âyetlerini yalanladıklarını işitince, Yüce Allah'ın kelâmiyle şöyle dua etmişlerdir: |
﴾ 7 ﴿