18 «Allah, adaleti ayakta tutarak şehadet etti ki, gerçekten O'ndan başka ilâh yoktur. Melekler de, ilim sahipleri de O'ndan başka hiç bir ilâh olmadığına şehadet ettiler. O, Azizdir, Hakimdir.» Allahü teâlâ, bu âyette kendi vahdaniyet-i ulûhiyyesini zikretmiştir. Yüce Allah mahlûkatı yaratmadan önce kendi zatından başka ma'bud ve ilâh olmadığına tanıklık etmiştir. Melekleri ve insanları yarattıktan sonra, onlar da Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına, Ma'bud-u Mutlak O olduğuna, Allah'ın adaleti ayakta tuttuğuna, kimseye zulüm ve haksızlık etmeyeceğine şehadet etmişlerdir. Bu âyetin nüzul sebebi şudur: Abdullah İbn Selâm (radıyallahü anh) ve arkadaşları, Yahudilerin reislerine «gelin Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in dinine girin. Hak din budur» demişlerdir. Yahudilerin reisleri ise «bizim dinimiz, sizin dininizden daha üstündür. Biz niçin sizin dininize girelim?» cevabını vermişlerdir. Bunun üzerine Allahü teâlâ bu âyeti indirerek buyurmuştur ki: «Allah, adaleti ayakta tutarak şehadet etti ki, gerçekten O'ndan başka ilâh yoktur. Melekler de, ilim sahipleri de O'ndan başka hiçbir ilâh olmadığına şehadet ettiler.» Yüce Allah adliyle kullan üzerine kaimdir. Allah katında hak din İslâm'dır. Allah katında ondan başka din yoktur. İmam-ı Kelbi'ye göre bu âyetin nüzul sebebi başka bir olaya dayanmaktadır ve şöyledir: «Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'de iken, iki Yahudi bilgini Peygamberimizi görmek için Şam'dan yola çıkarlar. Medine'ye geldikleri zaman biri diğerine «ne mutlu bize, bu şehir Âhirzaman Peygamberinin şehridir» der. Doğruca Peygamberimizin huzuruna gelirler ve Peygamberimize, «sen Muhammed misin?- derler. Peygamberimiz de cevaben, «evet, ben Muhammed'im» der. Tekrar onlar, Peygamberimize, «sen Ahmed misin?» derler. Peygamberimiz de «evet, ben Ahmed ve Muhammed'im» der. Peygamberimizin incil'deki ismi Ahmed, Tevrat'daki ismi da Mahmud'dur. Bunun üzerine Yahudi bilginleri Peygamberimize şöyle derler: «Sen bize Allahü teâlâ'nın kendi vahdaniyeti üzerine şahitlik yaptığını, meleklerin ve insanların, O'nun vahdaniyeti ve ulühiyyeti üzerine tanıklık yaptığını bildiren bir âyet göster.» Bu âyet onlara cevaben inzal olmuştur. Bunu gören Yahudi bilginleri Peygamberimizi tasdik edip, İslâm'ı kabul etmişlerdir (Müslim - Tîrmizî). Yüce Allah'ın yaratmış olduğu bütün varlıklar O'nun birliğinin delilidir. Melekler O'nun vahdaniyyetine, azametine, kudretine tanıklık etmişlerdir, ilim ehli de, bütün mevcudatın sahibi, halikı, mâliki ve mürebbisi olduğuna şehadet etmişlerdir. Allahü teâlâ bu âyette önce kendi zatına şehadetini zikretti. Sonra meleklerin, daha sonra da ilim ehlinin şehadetlerini zikretmiştir. Bundan sonra şehadetini te'kid için «Ma'budü Hak O'dur. O'ndan başka hiç bir ilâh yoktur» buyurmuştur. Yüce Allah'ın hükmü, bütün mahlûkatının üzerine galipdir. Ve hâkimdir, O'nun fiilinde hiçbir noksan ve abes yoktur. Her şeyi yerli yerince yaratmıştır. Said İbni Cebir (radıyallahü anh) bu âyet hakkında şöyle demiştir: «Beytullah'ın içinde ve etrafında, her kabilenin bir veya iki putu olmak üzere üç yüz altmış put vardı. Bu âyet nazil olunca, onlar bu âyetin kerametinden yere yıkılmışlardır.» |
﴾ 18 ﴿