136

«İşte onların mükâfatı, Rablerinden bir mağfiret ve ağaçlan altından ırmaklar akan Cennetlerdir. Orada ebediyyen kalacaklardır. Ne de güzeldir ecri, iş yapanların.»

Bu Ayet-i celileler fuhuş gibi büyük günahların da tevbeslnin kabul olacağını bildirmektedir, Allahü teâlâ bu âyeti inzal ederek şöyle buyurmuştur: «Onlar ki, fena, kötü bir şey yaptıklarında veya yabancı bir kadını öpmek, ellemek suretiyle kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar.»

Fuhuş, günahların en büyüğü ve en çirkinidir. İslâm dininin müsamahası fuhşa dalanları Allah'ın rahmetinden uzaklaştırmıyor. Yeter ki, onlar Allah'ı zikretsinler ve hatalarından dönsünler. Hatâlarını bildikleri halde onda ısrar etmesinler. Yani yaptıklarına pişman olarak tevbe, istiğfar etsinler. Tevbe, istiğfar ederek günahlarının bağışlanmasını Yüce Allah'tan istesinler. Onlar bilmelidirler ki, günahları ancak Allah bağışlar.

Onlar işledikleri günahlarda bile bile ısrar etmezler, hatâlarının ardından hemen tevbe ve istiğfar ederler, yaptıklarına gönülden pişman olurlar, işte onların bu samimî tevbelerine karşılık mükâfatları, Rablerinden bir mağfiret ve ağaçları altından ırmaklar akan Cennetlerdir. Orada ebediyyen kalacaklardır. Tevbe ve istiğfar edenlerin mükâfatı ne güzeldir.

Her insan günah işleyebilir. Yapılan günahlarda ısrar edilmeyip, dönülür ve sadakatle Allah'a tevbe edilirse, Yüce Allah bütün günahları bağışlayacağım va'd ediyor. Fakat tevbeler samimî olmalı, bir daha dönülmemek üzere gönülden yapılmalıdır. Gönülden yapılmayan dualar Allah indinde kabul olmaz. İnsan günahının çokluğundan veya azlığından değil, tevbesinin kabul olmamasından korkmalıdır.

Hasan-ı Basrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: «Bizim yapmış olduğumuz istiğfarlar, tekrar istiğfara muhtaçtır. Zira gönülden pişmanlık duyarak yapılmayan istiğfarlar günahtır. Onlar için de istiğfara ihtiyaç vardır.»

Görülüyor ki, tevbe ve istiğfarın kabul olması için gönülden pişmanlık duyularak yapılması şarttır.

136 ﴿