180

«Sakın Allah'ın fazl u kereminden verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu zannetmesinler. Bilâkis bu, onlar için bir serdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Ve Allah işlediğiniz şeylerden haberdardır.»

Ey mü’minler, Allahü teâlâ'nın kendilerine ihsan ve ikram ettiği şeylerde cimrilik ederek, zekâtlarını vermeyenler, Allah yolunda tasaddukta bulunmayanlar, bunun kendileri için hayırlı bir iş olduğunu zannetmesinler. Zira cimrilikleri kendileri için bir serdir. Çünkü cimrilik ettikleri şey kıyamet günü bir yılan gibi boyunlarına dolanacak, o şekilde mahşer yerine geleceklerdir. Nitekim İbn Ab bas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: «Zekâtını vermediğiniz mallarınız kıyamet günü bir ejderha olup, sahibinin boynuna dolanacak ve yakalarını ısıracaktır. Onlara diyecek ki: 'Ben, dünyada cimrilik yapıp da zekâtını vermediğiniz mallarınızım.»

Zekâtı verilmeyen malın sahibi için ne büyük bir felâket olduğu İbn Abbas'ın sözlerinden anlaşılmaktadır. Zekât, Allah yolunda fedakârlığın bir nişanesi ve verilen nimetlere karşı bir şükürdür. Mükâfatı büyük olduğu gibi, vermeyenler için mes'uliyeti de çok ağırdır.

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de şöyle demiştir:

«Gökler ve yer, hepsi helak olup, bütün canlılar öldükten sonra. Yüce Mevlâ nida edip 'bugün mülk kimindir?' diye soracaktır. Kimseden cevap gelmeyince, âlemlerin Rabbi kendi kendine cevap verecek 'bugün mülk Kahhâr olan Allah'ındır' diyecek- (Nesei).

Çünkü O, yerlerin ve göklerin, mirascısıdir. Âyette geçen miras, ölünün malından varislerin aldığı miras anlamına değildir. Mirasın Yüce Allah'a izafeti mecazîdir. Zira O, bütün mevcudatın sahibidir. Dünyada mülk iddiasında bulunanlar, tıpkı bir kiracı gibidirler. Mal sahibi dilediği zaman, kiracıyı mülkünden çıkarır. Bu mülkün hakiki sahibi de dilediği zaman mülkünü, saltanat iddiasında bulunanlardan alır. Kimse buna müdahale edemez. Bunun için Yüce Mevlâ «göklerin Ve yerin mirası Allah'ındır» buyurmuştur. O, bu mülkün son sahibidir.

Ey mü’min, buna göre hareket et, aklını başına al. Allah'ın sana verdiğinden, sen de Allah yolunda tasadduk et. Zekâtını ver, Allah yolunda harcamaktan korkma. Bu senin için bir kurtuluş reçetesidir. Felâkete düşmek istemiyorsan Allah yolunda harcamaktan sakınma.

Bu âyet-i celileden bir de şu mâna istinbat edilmiştir: Allahü teâlâ, kullarına ölüm gelip çatmadan önce, kendi yolunda infak etmelerini, zekâtlarını vermelerini, hayra koşmalarını emrediyor. Geride bırakmış oldukları mallar Allah katında onlara bir menfaat sağlamıyacaktır. Zira Allah yolunda tasadduk edilmeyen malın sahibine hiç bir faydası olamaz. Ancak ellerinizle verdikleriniz Allah indinde karşınıza çıkacaktır.

180 ﴿