92

«Bir mü’minin diğer bir mü’mini, yanlışlık eseri olmayarak, öldürmesi olamaz. Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, mü’min bir köleyi âzad etmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça ona diyet ödemesi gerekir.»

Bu âyet-i celîle Ayyaş ibn Ebî Rebîa hakkında nazil olmuştur. Ayyaş Müslüman olup, Medine'ye hicret eder. Ayyaş Medine'ye hicret ettikten sonra Müslüman olduğu Mekke'de duyulur ve anadan kardeşleri olan Ebû Cehil İbni Hişşam ile Haris İbni Hişşam yanlarına Haris ibn Zeyd'i de alarak Ayyaş'ı takibe koyulurlar ve Medine'de kendisini yakalarlar. Onlar, Ayyaş'a «Anan senin Müslüman olduğuna çok üzüldü, dönüp gelmezsen analık hakkını helâl etmiyor. Çocuklarının da en sevgilisi sen olduğunu söylüyor. Sen gelene kadar eve girmeyeceğine, yemek yemeyeceğine ve su içmeyeceğine yemin etti. Gel bizimle dön, ananı bunlardan mahrum etme ve dinini de elden bırakma» derler. Ayyaş onların sözlerine inanarak Medine'den geri döner ve yolda bir müddet beraber gittikten sonra onlar Ayyaş'ın ellerini bağlarlar ve iyice döverler. Ayyaş'ı böylece Mekke'ye getirirler ve orada da ağır bir işkence yaparlar. Elleri bağlı olarak anasına teslim ederler. Anası onun Müslüman olduğuna çok kızar ve «Allah'ı inkâr etmedikçe, bunun ellerini kimseye çözdürmem» diye yemin eder. Ayyaş onlardan kurtulmanın mümkün olmadığını anlayınca, dediklerini yapar ve elleri çözülür. Ayyaş Mekke'de dolaşmaya başlar, bir gün Haris ibn Zeyd ona şöyle den «Ey Ayyaş, senin kabul ettiğin din eğer hak din ise niçin onu terk ettin? Şayet bâtıl bir din ise niçin kendini sapıklığa bıraktın, senin bu yaptığın nedir?» Ayyaş bu sözlerle kendisiyle alay edildiğini anlar, çok zorlanır ve Haris ibn Zeyd'i tenhâ bir yerde yakaladığı zaman öldüreceğine yemin eder. Bir müddet sonra bir fırsatım bulur. Mekke'den Medine'ye kaçar ve Resûlüllah'ın yanına varır, oradaki Müslümanlarla beraber yaşamaya başlar. Bir gün Medine sokaklarında gezerken Haris ibn Zeyd ile karşılaşır. Meğer o da Müslüman olmuş. Ayyaş onun Müslüman olduğunu bilmeden öldürür. Öldürdükten sonra Müslüman olduğunu öğrenir ve yaptığına çok pişman olur, durumu gelip Peygamberimize bildirir. O zaman bu âyet-i celîle nazil olarak şöyle buyurulur: «Bir mü’minin diğer bir mü’mini, yanlışlık eseri olmayarak, öldürmesi olamaz. Bir mü’mini yanlışlıkla öldürenin bir mü’min köleyi âzad etmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça ona diyet verilmesi gerekir,' Bir mü’min hata ile bir mü’mini öldürürse, keffaret olarak bir mü’min köle âzad etmesi gerekir. Şayet kâfir bir köle âzad ederse bu caiz değildir. Aynı zamanda öldürülenin ailesine veya velisine öldürenin diyet vermesi gerekir. Eğer öldürülenin ailesi veya velisi diyeti bağışlar, öldüreni affederse buna gerek kalmaz. Bu âyet-i celile her ne kadar Ayyaş hakkında nazil olmuş ise de, hükmü umûmidir. Âyetin devamında Yüce Allah şöyle buyuruyor:

«Eğer o mümin, size düşman bir kavimdense mümin bir köleyi âzad etmek gerekir.»

Bu âyet Üsâme İbni Zeyd hakkında nazil olmuştur. Mirdas isminde bir zat Müslüman olmuş, henüz Müslümanların tarafına geçmemiş, müşrik olan kavmi içinde yaşamaya devam ediyordu. Üsâme Mirdas'ı kafir zannederek öldürmüştü. Daha sonra onun Müslüman olduğunu öğrenmişti. Bunun üzerine yukardaki âyet nazil olarak şöyle buyurulmuştur: «Eğer öldürülen o mü’min, size düşman bir kavimdense, keffaret olarak mü’min bir köleyi âzad etmek gerekir.» Öldürülen zatın ailesi veya velisi kafir ise onlara diyet verilmez. Ancak öldürülen zatın keffareti olarak mü’min bir köle âzad edilir. Müslümanların kâfirlere diyet vermesi caiz değildir. Mezhep sahipleri bu mevzuda ittifak etmişlerdir. Allahü teâlâ âyet-i celîlenin devamında şöyle buyuruyor:

«Şayet aranızda anlaşma bulunan bir kavimdense, ailesine diyet ödemek ve mü’min bir köleyi âzad etmek gerekir.»

Eğer hata ile öldürülen zat, aranızda anlaşma bulunan bir kavimdense, yani zimmi ve size vergi veren bir kavimdense, ailesine diyet vermeniz ve keffaret olarak bir mü’min köle âzad etmeniz gerekir.

Rivayete göre iki zimmi emniyet içimle Peygamberimizin yanına gelirler. Peygamberimiz onların halini - hatırım sorar, üstlerini - başlarını giydirir ve ata bindirip yolcu ede:. Yolda giderken Amir İbni Umeyye ite karşılaşırlar. Âmir onların zimmi olduğunu bilmediği için ikisini de öldürür. Bu âyet, bu olay üzerine nazil olur. Bu âyet nazil olunca Peygamberimiz, Âmir'e ikisinin de diyetini vermesini ve keffaret olarak bir mü’min köle âzad etmesini emreder. Fıkıh bilginleri zimmi ile mü’minin diyetinin aynı olduğunu söylemişlerdir Yüce Allah bu âyetin devamında şöyle buyuruyor «(Bunları) bulamayana, Allah tarafından tevbesinin kabulü için ard arda iki ay oruç tutmak gerekir. Ve Allah alimdir, hakimdir.»

Hata ile bir mü’mini öldüren, şayet köle âzad edecek durumda değilse, peşi peşine iki ay oruç tutar. Eğer ara verirse orucu tutmaya tekrar baştan başlar. Yani hiç ara vermeden iki ay oruç tutar. Allah tarafından tevbesinin kabulü için bunu yapar. Yüce Allah, alimdir, kullarının niyetlerini bilir, hakimdir, adaletiyle hükmeder.

92 ﴿