ENAM SÛRESİ Bu sûre-i celîle Kur'an-ı Kerîm'in altıncı sûresi olup, 165 âyettir ve hepsi Mekke'de nazil olmuştur. Ancak bir rivayete göre (91, 92, 93, 151, 152 ve 153. âyetleri) Medine'de inmiştir. Sûrenin Mekkî olan âyetleri yetmiş bin melâikenin tesbih ve tehlilleriyle bir gecede nazil olmuş, bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ta'zîm secdesine kapanarak Allahü teâlâ'ya çok hamd ü sena etmiştir. Sûre-i celileye en'am sûresi denmesinin hikmeti şudur: Allahü teâlâ bu sûrede insanlara bir lütuf olmak üzere deve, koyun, sığır gibi bir çok hayvanları yarattığını zikretmiş, bundan dolayı bu ismi almıştır. Ayrıca bu sûrede haramlara ait hükümler de geniş olarak zikredilmiştir. 1 «Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Öyle iken hakkı tanımayanlar, bunları kendilerini yaratana denk tutuyorlar.» Yüce Allah bu âyet-i celîlede «hamd»'in kime mahsus olduğunu beyan ediyor. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «En'am sûresinin başından üç âyet okuyan kimseye Allahü teâlâ kırk melek vekil tayin eder, kıyamete kadar kendilerinin ibadetince ona ibadet yazarlar. Başka bir melekle de şeytanı ondan uzaklaştırır ve şeytan ile arasında yetmiş perde bulunur. Kıyamet günü Allahü teâlâ ona «Rahat ol, cennetimin nimetlerinden ye, kevserimden iç, selsebil suyu ile gusül et. Sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim» der. Übey ibn Kâ'b Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'den şöyle rivayet etmiştir: «En'am sûresini okuyan kimseye Allahü teâlâ azametiyle rah-Tnetini neşreder ve bu sûrenin inzalinde hazır bulunan yetmiş bin melek sûrenin âyetlerinin sayısınca, gece gündüz Allah"dan mağfiret dilerler. Yüce Allah bu sûreye şükür lâfzı olan “Elhamdülillah” ile başlamış, âyetlerinin kulları için büyük bir nimet olduğunu beyan etmiştir. İsmi geçen sûreyi okuyan kimse büyük sevaba nail olur ve derecesi yükselir. Mü’minlerin bu büyük nimete karşılık hamd etmeleri üzerine vaciptir. Yüce Allah, kullarına tâlim etmek için ilk önce şükür lâfzı olan “Elhamdülillah” zatına hamd etmiştir. Kulları da bu sûreye “Elhamdülillah” başlayarak Allah'a hamd ü sena etmelidirler ki Kur'an'dan hasıl olan sevaba nail olsunlar ve ebedî saadeti elde etsinler. Allahü teâlâ bundan sonra nimetin kime ait bulunduğunu ve hamde lâyık olanın kim olduğunu bildirmiş ve şöyle buyurmuştur: «Hamde lâyık yalnız Allah'dır. O, yerleri, dağları, denizleri, ağaçları, bütün nebatları, madenleri ve gökleri yaratandır, Ay ve yıldızlarla yeryüzünü zinetlendirmiş, güneş ile aydınlatmıştır. Bunların her biri bir ölçüye göre yaratılmış olup bir yörüngede hareket etmektedirler. Yerde ve gökte olanların hepsi insanlar için yaratılmış" ;ve onların emrine verilmiştir. Bütün bu nimetler insanların Allah'a ibadet etmeleri için kendilerine verilmiştir. Her insanın bu nimetlerin sahibini bilip O'na hamd etmesi ve nimetlere karşı şükretmesi üzerine vaciptir.» Bundan sonra «Nuru ve karanlığı yaratan Allah'a hamd edin.» Bununla ateşe tapanların sözleri reddedilmiştir. Onlar şöyle demişlerdi: «Nuru yaratan Allah, karanlığı yaratan ise şeytandır.» Halbuki nuru da, karanlığı da yaratan Allah'tır. O, yaratmakta da, mülkünde de birdir. O'nun şeriki, ortağı yoktur, mutlak yaratıcı O'dur. |
﴾ 1 ﴿