2 «İçlerinden birine, "İnsanları uyar ve iman edenlere Rablerl katında yüksek makamlar olduğunu müjdele" diye vahyetmemiz insanların tuhafına mı gitti ki? Kafirler "Bu apaçık bir büyüdür" dediler.» Allahü teâlâ, kullarının içinden dilediği birini peygamber seçip insanlara göndermiştir. Peygamberlik çalışmakla elde edilen bir makam değildir. Yalnız Allah vergisidir. Yüce Allah onu dilediğine verir. Mekke'nin ileri gelenleri Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) 'in peygamber olarak gönderilmesini hazmedememişler, nübüvvetini inkâr ederek «Allah başka birisini bulamadı da Ebû Talib'in yetimini mi insanlara peygamber olarak gönderdi?» diye amiyane sözler savurmuşlardı. Yüce Allah onların bu sözlerini reddetmek için yukardakî âyeti inzal ederek şöyle buyurmuştur: -Mekke halkının tuhafına mı gitti, içlerinden bir kulumuzu peygamber olarak seçip insanlara hakkı, bâtılı, imanı, küfrü, haram ve helâli, emir ve yasaklarımızı bildirmek için göndermemiz. Bizim ona "İnsanları uyar ve iman edenlere Rableri katında yüksek makamlar, sonsuz mükâfatlar olduğunu müjdele" diye vahyetmemiz insanların tuhafına mı gitti? Ki kâfirler "Bu apaçık bir büyüdür" dediler.- Kâfirler Peygamber'in göstermiş olduğu mucizelere ve kendisine vahyedilen Kur'an âyetlerine inanmayarak -Apaçık bir büyü» demişlerdi. Allahü teâlâ, Kur'ân-i Kerim'de onların sözlerini Peygamberine bildirmiştir. Soru: Kâfirlerin söylemiş oldukları sözlerin Kur'an'da zikredilmesinin hikmeti nedir? Cevap: Bunda birçok hikmetler vardır ve bir kısmı şöyledir: 1- Kâfirlerin aralarında konuştuklarını Yüce Allah Peygamberine haber vermiş, Peygamber de onlara açıklamıştır. Bu, Peygamber'in hak Peygamber olduğunun alâmetidir. 2- Allahü teâlâ kâfirlerin inkâr ve zulümlerine karşı Peygamber'in sabretmesi için onların sözlerini bildirmiştir. 3- Onların alay ve istihzalarına üzülüp emr-i bi’l-ma'rûf ve nehy-i ani'l-münkeri terk etmemek için bir tembih olarak bildirilmiştir. |
﴾ 2 ﴿