11

«Ateşin yanına gelince kendisine: 'Ey Musa' diye seslenildi.»

Allahü teâlâ sevgili peygamberini teselli etmek için Musa (aleyhisselâm)'nın başına gelenleri vahyederek şöyle buyurmuştur: «Ya Muhammed, Musa'nın haberi sana gelmedi mi?» Musa (aleyhisselâm) uzun müddet kayınpederi Şuayb (aleyhisselâm)'in yanında kaldıktan sonra Mısır'da bulunan anasının ve kavminin yanına dönmek için izin ister. İzin aldıktan sonra aile efradı ve davarlarıyla beraber yola çıkar. Mevsim kış ve çok soğuktur. Yol kesicilerin şerrinden emin olmak için ana yoldan gitmez ve bilmediği bir bölgede yoluna devam eder, yolu şaşırır fakat yine de devam eder. Soğuğun şiddetli olduğu karanlık bir gecede Tur dağının bulunduğu Tuvâ vadisine gelirler. Hanımı da hamiledir ve doğumu yaklaşmıştır. Oraya gelince şiddetli soğuğun ve karanlığın hâkim olduğu cuma gecesi bir oğlu dünyaya gelir. Bazılarına göre, Musa (aleyhisselâm) kendisini tanıtmamak için yolda çok dikkatli hareket eder, gündüz yalnız gider, gece aile efradıyla devam ederdi. Soğuğun şiddetli olduğu karanlık bir gecede yolunu kaybeder, yolu bulmak ve ateş yakmak için elindeki çakmağı çakar, uğraşmasına rağmen tutuşturamaz. Ümitsiz bir vaziyette sağa sola bakmaya başlar, tam o sırada Tur dağında bir ateş görür ve yanındakilere «siz burada bekleyin, ben gidip oradan ateş alayım veya ateşin yanında bulunanlardan yolumuzu öğrenip geleyim» der ve ateşin bulunduğu istikamete doğru gider. Ateşe yaklaştığı zaman yeşil bir ağacın parlak nûr ile kaplandığını görür. Gördüğü bu parlaklığın ateş olmadığım anlar. Çünkü bu ziya ağaçta hiçbir değişiklik yapmamıştır. Şayet ateş olsaydı ağaçta bir değişiklik yapacak, yeşilliği yok olacaktı. Tefsircilere göre Musa (aleyhisselâm)'nın gördüğü nurdur. Fakat o ateş zannettiği için «nâr» lafzıyla zikredilmiştir. Halbuki gördüğü nûr, nûr-u ilâhîdir.

Said ibn Cabir de şu açıklamayı yapmıştır: Musa (aleyhisselâm)'nın ateş demesinin hikmeti Yüce Allah'ın hicablarından birisinin de nâr olmasındandır. Nitekim Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) «Allahü teâlâ'nın hicablarından biri de nârdır.» buyurmuştur. Eğer o nârı hicab örtmeseydi O'nun mukaddes zatının nuru nazar edenleri yakardı. Musa (aleyhisselâm) onu görünce ateş zannetmiş ve ondan ateş almaya gitmişti. Ona yaklaştığı zaman kendisinden uzaklaştığını, uzaklaşınca da kendisine yaklaştığını görür. Bu olay karşısında şaşakalır ve o anda meleklerin sesini işitir. Kendisine «Ey Musa» diye seslenilir, Yüce Allah «şüphesiz ki ben senin Rabbinim. Pabuçlarını çıkar. Zira sen mukaddes vadide, Tuvâ'dasın» buyurmuştur. Bu ses Musa (aleyhisselâm)'yı kaplamıştı, o bu sesin hangi taraftan geldiğini anlayamamıştı. O sesin nereden geldiğini öğrenmek için şöyle diyordu «ben senin sesini işitiyorum, fakat bulunduğun yeri bilmiyorum, bana nereden nida ediyorsun» Allahü teâlâ tekrar nida edip şöyle buyurmuştur: «Ben senin fevkindeyim, seninle beraberim ve sana canından daha yakınım.» Musa (aleyhisselâm) nidanın Allah'tan geldiğini anlar şek ve şüphesi gider, o zaman sakinleşir. .

11 ﴿