AHZAB SÛRESİ

Bu sûre-i celîle Kur'ân-ı Kerîm'in 33. süresidir. Medine'de nazil olmuştur ve yetmiş üç âyettir. Hendek muharebesinde birçok düşman birlikleri gelip müslümanlara karşı cephe aldıkları için, o muharebeye «Ahzab» ismi verilmiştir. Bu sürede o muharebeye ait birçok âyet bulunduğu için 'Ahzab sûresi» adını almıştır. Sûrenin ihtiva ettiği başlıca konular şunlardır:

1- İslamiyete karşı düşmanların nasıl çalıştıkları ve sonunda nasıl hüsrana uğradıkları.

2- Aralarında din kardeşliği bulunan mü’minlerin Hakk'a nasıl tevekkül ettikleri ve temiz kalble yakın akrabalığa nasıl riayet ettikleri.

3- Resûl-i Ekrem'in mü’minlere kendi nefislerinden daha evlâ ve mübarek zevcelerinin mü’minlerin mânevi annesi olduğu.

4- Allahü teâlâ’nın sevgili Peygamberinden almış olduğu ahdü mîsak.

5- Ahzab muharebesinia başlangıcında müslümanların büyük bir ordu karşısındaki tereddütleri ve neticede galip gelmelsri.

6- Hendek muharebesinde mü’minlerin ne büyük bir imana sahip olup mükâfata nail oldukları, kâfirlerin ise ne elim bir hezimete uğradıkları ve cezaya müstehak olacakları.

7- Resûl-i Ekrem'in zevcelerinin ne gibi şerefi, vasfı ve ahlâkı haiz oldukları.

8- İslâm ile müşerref olan erkek ve kadınların Allah katında ne büyük mükâfata nail olacakları.

9- Resul-i Ekrem'in Hatemü'l-Enbiyâ olduğu.

10- Müslümanların nasıl bir zikir, tesbih ve tehlil ile mükellef bulundukları.

11- Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ne gibi yüksek vasfı haiz olduğu ve müslumanlara neleri müjdelediği.

12- Hanımlarını boşamış olan müslümanların nasıl hareket edecekleri.

13- Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Allahü teâlâ'nın, meleklerin ve mü’minlerin salât-ü selâm getirmeleri.

14- Mü’minlerin, Peygamber'in evine nasıl girecekleri ve kimlerin evlerine girmede bir mesuliyetin bulunmadığı.

15- Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ve mü’minlere zulmedenlerin na büyük bir azaba müstehak olacakları.

16- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in muhterem zevcelerinin ve mü’minlerin hanımlarının tesettüre nasıl riayet edecekleri.

17- Kalbleri nifak içinde olanların ne gibi bir cezaya müstehak olacakları.

18- Kıyametin ne zaman kopacağını Allah'tan başkasının bilemeyeceği ve o gün kâfirlerin ne elîm bir azaba uğrayacakları.

19- Allah'ın emir ve yasaklarına riâyet eden mü’minlerin ne büyük bir mükâfata nail olacakları.

20- Göklerin, yerin ve dağların kabul etmediği bir emâneti insanların kabul ettiği.

1

«Ey peygamber, Allah'tan kork. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz ki Allan hakkıyle bilendir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.»

Bu âyet-i celîlenin nüzul sebebi şudur: Ebû Süfyân, İkrime ibn Ebûcehl ve Ebûlâveri Süllemî Uhud muharebesinden sonra Medine'ye gelirler ve münafıkların reisi olan Abdullah bîn Übey'e uğrarlar. Abdullah da bunları alıp yine münafıklardan olan Abdullah ibn Serah ve Tûmetübni Abayrak'a getirir. Bunlar hep beraber Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelirler ve şöyle derler: «Yâ Muhammed, san bizim ilâhlarımızı inkâr etme, onları da an. Çünkü onlar da kıyamet günü kendilerine tapanlara şefaat edeceklerdir. Biz de senin Rabbini zikredelim.» Onların bu teklifine Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) çok üzülür. O anda yanında Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) de vardır. O da bunların, teklifine çok kızar ve onları öldürmek için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den izin ister. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem «ben, bunlara dokunmayacağıma söz verdim, ahdimi bozmak olmaz» diyerek Hazret-i Ömer'e izin vermez. Fakat onların Medine'den çıkarılmalarına izin verir. Hazret-i Ömer de «Ey Allah'ın düşmanları, Allah'ın laneti ve gadabı üzerinize olsun, buradan çıkın» diyerek, onları Medine'den çıkartır. Bunun üzerine Yüce Hâlık bu âyeti inzal ederek şöyle buyurur: «Ey Peygamber, Allah'tan kork. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz ki, Allah hakkıyle bilendir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.» Bazı tefsircilere göre, müslümanlar kâfirlerle aralarındaki antlaşmayı bozmaya karar vermişler ve Peygamber'den bu hususta izin istemişlerdir. Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) de müşriklerle aralarındaki antlaşmanın bozulmasına meyletmiştir. Bunun üzerine bu âyet nazil olarak Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'i antlaşmanın müddeti bitene kadar bozmaktan men etmiştir. Yüce Halik, Hakîm'dir, antlaşmayı tek taraflı bozmaktan men eder ve ahde vefa göstermesini emreder. Alîm'dir, kullarının ne yaptığını bilir. O'nun bilgisinden hiçbir şey gizli kalmaz.

1 ﴿