14

«Onlar kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Şayet belirli bir süre için Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan kitaba vâris kılınanlar da mutlak ondan bir şüphe ve tereddüt içindedirler.»

Müşrikler, Yahudiler ve Hıristiyanlar Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e peygamberlik gelene kadar ayrılığa düşmemişler, ona peygamberlik geldikten sonra, kendi kavimlerinden ve soylarından gelmediği için hırs ve kinlerinden dolayı ayrılığa düşmemişlerdir. Halbuki onlar Tevrat'ta ve İncil'de Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in son peygamber olarak gönderileceğini ve vasıflarını öğrenmişlerdi. Buna rağmen sadece hırs ve kinlerinden dolayı onun peygamberliğini yalanlamışlardır. Böylece kendi heva ve arzularına uymuşlardır. Bununla da kalmayarak «biz, dedelerimizin ve babalarımızın dininden asla dönmeyiz ve onların yolundan ayrılmayız» demişlerdir. Bugün müslümanların çoğu da bâtıl örf ve âdetlerini, dinin fevkinde sayarak «örf ve âdetlerimizden asla vazgeçemeyiz» diyerek, bir nevi cahüiye devri insanının yaptığını yapmaktadırlar. Bu tip müslümanlar örf ve âdetlerine uyarak nice günahlar ve hatalar işlemektedirler. Bundan dolayı onlar ilâhî azaba uğrayacaklardır. Hiçbir örf ve âdet ilâhî nizamın fevkine çıkamaz. Dine zıd düşen her şey bâtıldır, memnudur. Yüce Halik bu âyeti inzal ederek şöyle buyurmuştur: «Şayet belirli bir süre için ezelde bu ümmetten azabı geciktirmeseydik, şirndi bunların hepsi helak olup giderdi.» Allah, küfür ve zulümleri yüzünden onların azabını hemen vermemiş, belki iman edip tevbe ederler diye geciktirmiştir. Onlardan kitaba vâris olanlar da mutlak ondan bir şüphe ve tereddüt içindedirler.»

14 ﴿