11

"Ey iman edenler, bir topluluk diğer topluluğu alaya almasın. Belki de onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi kendinizi ayıplamayın ve birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. Ne kötü addır imandan sonra fasıldık. Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir."

Bu âyet-i celile, evlerinin arkasından kendilerine alaylı bir şekilde çağrılan mü’minlerin fakirleri ve kimsesizleri hakkında nazil olmuştur. Bazı tefsirciler Said ibn Kays hakkında nazil olduğunu söylemiştir. O bir gün peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna gelir, oturacak yer bulamaz, bir zatın yanına oturmak ister, o müsade etmeyince Sabit alay etmeye ve azarlamaya başlar. Bunun üzerine bu âyet nazil olup mü’minleri ikaz ederek şöyle buyurulmuştur:

"Ey iman edenler, bir topluluk diğer topluluğu alaya almasın. Belki de onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi kendinizi ayıplamayın ve birbirinizi kötü lâkaplarla çağırmayın. Ne kötü addır imandan sonra fasıklık. Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir." Kim bir mü’min kardeşine fasıklıkla, kötü lâkapla ta'n ederse kendisini ta'n'etmiş olur. Muhammed ibn Ka'b, kötü lâkabı şöyle tarif etmiştir:

İman eden bîr mü’mine küfür kelimelerini takmak, Yahudi, Hıristiyan, kâfir ve insanı dinden uzaklaştıracak kelimeleri ona takarak söylemek, çağırmak gibi. "Ey kâfir, hey dinsiz" gibi. Bir insanın hoşlanmadığı kelimeler de kötü lâkaptır. Mü'min, mü’min kardeşini sözlerle, hareketlerle, kelimelerle incitmemelidir. Müslümanın hoşlanmadığı ismi takıp onu incitmek haramdır. Mü’minin kanını dökmek, malını gasbetmek, namusuna göz dikmek nasıl haramsa, onu incitmek de o şekilde haramdır, Mü’min için isimlerin en kötüsü kendisine küfür kelimesini isnad etmektir. Buna her müslümanın azami şekilde dikkat etmesi gerikir.

11 ﴿