RAHMAN SURESİ Mekke'de nazil olmuştur. Yetmişsekiz âyettir. 1 "Çok merhamet edici (Allah)" 2 "Kur'an'ı O öğretti." Allahü teâlâ bu âyeti indirince Mekkeliler; "Biz Rahmanı bilmeyiz. Ona secde etmeyiz. Ancak Müseylemetü'l-Kezzâb'ı tanırız", dediler. Bunun üzerine Allah, zâtını buradaki gibi tanıttı. 3 "İnsanı O yarattı." 4 "Ona beyanı (konuşmayı) öğretti." Sizin inkâr ettiğiniz Rahman sıfatlı Allah, Kur'an'ı Cebrail ile Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e indirendir. Cebrail'in okuduğu Kur'an'ı Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da ümmetine ve Ashabına okudu. Onlar da dünya ve ahretlerini mâmur etmek için okurlar, anlarlar. Rahman insanoğlunu yaratandır. Onları diğer canlılardan ayıran "konuşma" özelliği ile ayırdı. Boy-pos güzel surat, akıl-idrâk bakımından da onları üstün kıldı. 5 "Güneş de, ay da hesapladır." Ay ve Güneşin menzilleri var, felekleri var. Onlardaki seyri belli bir miktar ve hesapladır. Bu, şaşmaz bir ölçüdür. Yılların, ayların ve günlerin hep bir hesabı var. Her iş bu zaman dilimlerine göre ayarlanır. 6 "Sapı olmayan nebat da, ağaç da (Ona) secde ederler." Yıldızlar, ağaçlar da Allah'a secde ederler. Buradaki "en-necmü" kelimesi "kavun-karpuz, hıyar-kabak gibi dal-budak salmayan nebatlara" denir Dal-budak salan ve gölgesi olan ağaçlar da sabah-akşam Allah'ı tesbîh ederler. Nitekim başka âyet-i kerimede "Her şey hamdile Onu tesbîh eder. Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız," buyrulmuştur. Mücâhid (radıyallahü anh) İse şöyle yorumlamıştır: "Göklerin yıldızlan ve yerlerin ağaçlan sabah-akşam Allah'a secde ederler." Veya bütün varlıklar "hal diliyle" Allah'ı anarlar demektir. Yukardaki âyet-i kerime de buna işaret ediyor. 7 "Gök(e gelince) onu da (Allah) yükseltti. Bir de mizanı koydu," 8 "tartıda haksızlık etmeyin." 9 "Ve teraziyi adaletle doğrultun. Tartılanı eksik yapmayın diye." Yüce Allah gökleri yerlerden beşyüz yıllık bir mesafe yukarıda yarattı. Terâziyi Hazret-i Nûh zamanında indirdi. Onunla insanlar tartılacak şeyleri tartsınlar ve birbirlerine haksızlık etmesinler diledi. Alacağını ağırca tartıp, vereceğini hafif tartmasınlar diye. Sözlerini de ölçülü sarfetsinler diledi. Bâdl-/alan gıybet sözler söylemesinler. Utanmak ve korkmaktan dolayı doğru sözü konuşmaktan çekinmesinler. İhtiyaç kadar konuşsunlar. Fuzûlî-boş konuşmasınlar. Bunlar yerine (......) duâsını okusunlar. Anlamı: "Allah'ı her noksanlıktan uzak biliriz. Her çeşit övgü Allah'adır. Allah'tan başka (gerçek) ilâh yoktur." 10 "Yer(e gelince:) Onu da bütün yaratıklar(ın faydası) için alçalttı." 11 "Ki onda (türlü) meyveler, tomurcukta hurma ağaçları," 12 "samanlı taneler, hoş kokulu nebat(lar) vardır." 13 "O halde (ey insan ve cin) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" O, Rahman sıfatıyla yeri gezmeye, çalışmaya uygun halde yayıverdi. Ve yine yerden çeşitli, türlü meyvâlar yaraüverdi. Çok lezzetli yüce ağaçlı hurmayı da yarattı. Her biri başka tatta taneler bitirdi. Taneleri insana gıda olur. Saman, arpa yulaf da hayvanlara yiyecektir. Buğday, darı, baklagiller, vb.. ise insanın faydasınadır. Ve hoş kokulu bitkiler de yarattı. Böylece daha başka şekilde nîmetlensinler istedi. İnsan ve cin topluluğuna hitap ederek: "Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edersiniz?" buyurdu. "Allah'tan değil, diyebilir misiniz?" "Âlâ" (bütün nimetler) demektir. Mal cinsinden olan hizmetkârlara (hizmeti bakımından böyledir) ve altın-gümüş gibi şeylere de bu ad verilir. Ayrıca belâ ve musibetleri kaldıran, rahatlık veren keyfiyete de denir. Sık sık bu âyet-i kerîme tekrar edilecek. 14 "O, insanı bardak gibi kupkuru bir balçıktan yarattı." 15 "İblisi de yalın bir ateşten yarattı." 16 "O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Âdem (aleyhisselâm)'ı ses veren balçıktan yarattı. Cinlerin atası (İblîs'i) ise "dumansız bir alevden" yarattı. Gökten aşağı bir yufka bulut ile gök arasında bir ateş var. Yıldırım bundan çıkar. Arada bir perde var gibi göğe yakındır. Ey âdemoğlu! Allah hepinizi bir nefisten yarattı. O, Âdemdir. Ey cinler topluluğu! Allah sizin cümlenizi bir nefisten yarattı. O, iblisdir. Siz, bunların hangisinin Allahtan olmadığını söylersiniz? 17 "O, hem iki doğunun Rabbi, hem de iki batının Rabbidir." 18 "O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Ayın-güneşin, yazın-kışın Rabbidir, Bunun anlamı: Ey insanlar ve cinler! Siz ister doğuda olun, ister batıda olun, hepsi Onun mülküdür. Yedi kat gökleri sizin emrinize veren O'dur. Sizi yaratıp her işinizde yardımcınız olan Allah'dır. Buna göre Onun hangi nimetlerini inkâr edebilirsiniz? 19 "İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir." 20 "(Böyle iken) aralarında yek diğerine tecavüz etmeye mâni bîr perde vardır." 21 "O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Biri acı, öbürü tatlı su olan iki denizi yarattı. Bir arada olduğu halde birbirlerine karışmıyor! Aralarında gözle görülmeyecek bir engel yarattı. Bunda düşünen beyinler için büyük ibret vardır. Kimileri de, ortada hiçbir mâni olmadığı halde Allahü teâlâ, sırf kudretini böyle de göstermek için bu iki tatlı-acı suyu birleştirmiştir, derler. Bu denizleri sizin yararlanmanız için yarattı, Size bundan görülmemiş, hayret veren hikmetler verdi, gösterdi. Böylece Onun kudretinin neleri kuşattığını bilelim diye. Ayrıca Ona Tevhîd yönünden daha derin inanalım istedi. Bütün bu ibretlere ve hikmetlere rağmen siz Rabbinizin hangi nimetlerinin Ondan, Onun kudretinden olmadığını söyleyebilirsiniz? 22 "O iki (deniz) den (büyük-küçük) inci ve mercan çıkar." 23 "(Buna rağmen) siz Rabbinizin nimetlerinin hangisini yalan sayabilirsiniz?" Size bu, birbirine perdesiz olduğu halde karışmayan iki bitişik denizden iri iri inciler, ufak ufak mercanlar çıkaran o yüce Kudret sahibi Allah'dır. Bunlar size zînet olarak verilmiştir. Bütün bu acâib-garâib oluşumlara rağmen siz hangi nimetlerin Onun yaratması ve kudreti dışında olduğunu söyleyebilirsiniz? Bu, mümkün değildir. 24 "Denizde uzun dağlar gibi yükselen gemiler de onun." 25 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" O öyle bir kudretin sahibidir ki, denizde dağlar gibi gemileri bir iklimden bir kıtadan diğer kıtaya batmadan yürütür. Bütün bu dehşetengiz hâdiselere rağmen Rabbinizin hangi nimetlerinin Onun kudreti dışında olduğunu söyleyebilirsiniz? 26 "(Yer) üzerinde olan her canlı fanîdir." 27 "(Ancak) azamet ve ikram sahibi olan Rabbinin zâtı baki kalacaktır." 28 "Böyle iken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Yeryüzünde ne varsa, canlı ve cansız, hepsi yok olacaktır. Tek birisi bile kalmayacaktır. Bâki olan ölümsüz olan azamet ve ikram sahibi Allah'tır. O, günahları -şirkten başka- tevbe edilince bağışlayan kerem sahibidir. Bu âyet-i kerîme gelince Melekler: "İnsanoğlu helak olduğu gibi biz bile yok olacağız, Bu, kesin" dediler. Ancak bu oluşda bile bir nîmet gözüküyor. Böylece insan gafil olmaya. Bu konup göçülen yere gönüllerini bağlamayalar. Sanki yüce Allah şöyle buyurur: Sizin yardımcınız ancak Allah'tır. İşlerinizi Ona ısmarlayınız. Hiç bu halka itimat etmeyin, gerçekten dayanmayın. Çünkü bunlar da sizin gibi ölümlüdür. Size kalıcı bir faydaları olamaz. Ölümsüz olan Allah'a yönelin. Tevbe-istiğfâr edince sizin günahlarınızı bağışlar ve size yardımını gönderir. O ki sizi yarattı, nice nimetler ihsan etti. Buna rağmen Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edebilirsiniz? 29 "Göklerde ve yerde kim varsa Ondan ister. O, her gün bir işdedir." 30 "O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Yerde, gökte olan her canlı ondan ister: Allah kendilerini bağışlasın, rahmet etsin. O Allah hergün bir iştedir" Yani: Kimini aziz kılar, kimini zelil... Kimini diriltir, kimini ise öldürür. Kimine ihsan eder, kimine ise vermez. Bu âyet-i kerîmenin nüzul sebebi şudur: Yahudiler Hak teâlâ cumartesi hiçbirşey yapmaz, dinlenir, dediler. Bu, onları yalanlamak için geldi. Bütün ihtiyaçlarınızı Ondan istersiniz O nimetlerinin hakkını veremediğinizden -ki asla veremezsiniz- ötürü inkâr mı ediyorsunuz? Şu olay zikredilir: El-Haccac ibn Yusuf es-Sakafî, büyüklerden "Muhammed ibn el-Hanefî'ye kendisine birçok izzet ve ikramlarda bulunacağına dair haber gönderdi. Muhammed b. Hanefiyye şu karşılığı verdi: "Allahü teâlâ (Levh-i Mahfuza) günde 360 kez nazar eder. Hergün kimini azîz eder, kimini zelîl kılar. Kimine ihsan eder, kimine de etmez. Buna göre Allah'ın beni doğrudan rıziklandırmasmı ve seni bana sahte sultan kılmamasını niyaz ediyorum." El-Haccâc bu sözü Abdülmelîk ibn Mervân'a yazdı. O da hazînesinin üstüne bunu levha olarak yazdırdı. Rûm meliki kendinden bir şeyler istedikleri zaman Muhammed b. Hanefiyyenin bu vecîz sözünü yazardı, Rum Kralı da buna karşılık şöyle yazdı: "Vallahi, bu senin hazînen, babanın da mülkü değildir. Fakat Peygamber evinin ehlinin hazinesidir!" 31 "Ey insanlar ve cinler! İlerde siz(in hesabınızı görmey)e yöneleceğiz!" 32 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Ey cinler ve insanlar! Biz sizin işlediğiniz amelleri koruyacağız. Kıyamet günü onlara göre sizi ya mükâfatlandırırız veya cezalandırırız. Dahhâk bu âyet-i kerîmeyi şöyle yorumladı: "Bu, bir tehdittir. Ama Allah hiçbir şeyle meşgul olmaz." Dilci Zeccâc ise, "Arap dilinde "elferağ" kelimesi iki anlama gelir. Birisi bir işten el çekme, ondan kurtulma. Diğeri ise birşeye yönelmedir. Burada yönelme manâsına gelir," demektedir. Hepsinin ortak görüşü şöyledir: Allah sizin amellerinizi koruyacaktır. İşletiklerinize göre de sizi mücazâtlandıracakür: İyi ise iyi, kötü ise kötü olarak. Yaptıklarınızı muhafaza eden, size ihsan eden, menetmeyen, düşmanlarınıza üstün olmanız için yardımda bulunan ve bütün bunlara karşı sizden sâdece kavlî ve fiilî şükür isteyen Rabbinizin hangi nimetlerini Ondan başkasından görebilirsiniz? Bu, mümkün değildir. 33 "Ey cinler ve insanlar cemaat(ler)i, göklerin ve yerin bucaklarından geçmeye gücünüz yetiyorsa -ki (Allah'ın bahşedeceği) bir kudretle olmadıkça asla geçemezsiniz- haydi geçin!" 34 "O halde Rabbinizin hangi nîmetlerini yalan sayabilirsiniz?" Hak teâlâ hitap ederek buyuruyor ki: "Ey cinler ve insanlar topluluğu! Ölümden kurtulmak mümkünse, buna gücünüz yeterse, göklerin ve yerin etrafına kaçın. Fakat bunu yapamazsınız. Çünkü gitseniz bile ölüm sizi bulur. Bütün mülk ve hükümranlık Allah'ındır. Nitekim İbn Abbas (radıyallahü anh) der ki: "Bu hitap kıyamet gününde olacak. Gökler yarılacak. Melekler inecekler. Onların çevresini saracaklar. Sonra (Rûh) isimli Onların en büyüğü olan melek gelir, onları saf düzenine kor. Ululuk bakımından yalnız Allah'ın büyüklüğü hissedilecek. Ey cinler ve insanlar topluluğu: Gücünüz yeterse bu yerlerin ve göklerin bucaklarına kaçınız. Böylece bizim azâbımızdan kurtulursanız kaçınız bakalım. Ama ancak bir hüccet, bir delîl ile bu azaptan kurtulabilirsiniz. Allah bunları bize dehşetiyle bildirdi ki, O'nun tevbe kapısına vuralım, Günahlardan soyunalım diledi. Bunlara rağmen Allah'ın hangi nimetlerini yalanlayabiliriz? 35 "Üzerinize ateşten (dumansız) bir yalınla (kara) bir duman salıverilecek. Öyle ki birbirinizi kurtaramayacak, yardımlaşamayacaksınız." 36 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Cinlerin kâfirlerine ve insanların da münkirlerine, dumansız alev ve erimiş tunç ile azap veririz. Veya bir rivayette bunlar, kabirlerinden çıkan bu kâfirleri çepçevre saracaktır. Bu ateşten işkencelerle cehenneme götürülecekler. Dünyâda bu durum size bildirilmişti. Fakat siz habercilerimizi (peygamberlerimizi) tanımadınız. Sizi bu işkencelerden Allah'tan başkası değil. Buna rağmen Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edersiniz? Ona Tevhîd ölçüsü içinde inanmazsınız? 37 "Artık gök yarılıp da kırmızı sahtiyan gibi bir gül olduğu zaman," 38 "Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Meleklerin inmesi için gökler yarılacaktır. O gün gök korkudan asıl rengini kaybedecek, solgun ve ölgün bir gül rengine bürünecektir. Veya zeytinyağının tortusu rengini alacak gökler. Bir başka yorumda ise şöyle denilmiştir: Göklerin böyle görünmesi, bu günün heybetinden ileri gelecektir. O gün hüküm yalnız Allah'ındır. Siz buna rağmen Onun vahdaniyetini Onun istediği gibi tanımıyorsunuz. Ondan başka hükümrân var mı? O günün bu dehşetengiz korkularından sizi ancak o kurtarır. Buna rağmen Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz? 39 "İşte o gün ne insana, ne cinne günâhı sorulmayacak." 40 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Kıyamet gününde bu günâhları işlediniz diye cinlere ve insanlara sorulmayacaktır. Çünkü günahı işledikleri zaman yazılmıştır. Sormak gereksizdir. Cinlerin ve insanların kâfirleri alâmetlerinden dolayı bilineceklerdir. Fakat ba iki zümrenin günahkârlarına suâl açılacaktır. Suâle iyi cevap verene Cennet müjdelenecektir. 41 "Günahkârlar sîmâlanyle tanınacak da perçemlerinden ve ayaklarından tutulacak." 42 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" O kâfirler, kıyamet günü simsiyah yüzleri ve fırlamış gömgök gözleriyle tanınacaklardır... Cehennemin görevli zebanileri hesap verdikten sonra onların ellerini boyunlarına kenetleyip onu da saçlarıyla bağlayacaklar. Bu başlan da ayaklarına bağlayacaklardır. Sanki "bir top gibi" olacaklar. Bu hacîl, bu rezîl, bu rüsvây halde cehenneme sevk olunacaklardır. Yüzükoyun cehenneme atılacaklardır. O sizi bu azabtan kurtarır. Mutluluk verir. Rabbinizin hangi nimetlerini gözardı edersiniz? 43 "İşte bu, o günahkârların yalan saydıkları cehennemdir." 44 "Onlar bununla kaynar su arasında (bocalayıp) dolaşacaklar." 45 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" O cehennemin bekçileri ona yaklaşınca siz dünyada bunu yalanlamıştınız. İşte peygamberlerin bildirdiği, tahakkukuna inanmadığınız cehennem! Cehennemin ateşinden mahvolunca bir açlık hissedecekler. Onlar (zakkum) ağacına götürülecek. Onun yiyeceği acı olduğu için müthiş susayacaklar, O zaman kaynar su içmeleri için başka yere götürülecektir. Bu gitme-gelmeler bitmeden sürecek,.. Feryâd ve figânlar edecekler. Kaynar sular yüz etlerini dökecek. Karınlarında ne varsa dışarı çıkaracaklar. Bu, tahayyülü bile zor azaplarla ordan hiç çıkmamacasına vakitleri geçecek... Sanki Allahü teâlâ şöyle diyor: Ey cin ve insan kâfirleri, dünyada bu manzarayı size haber vermemiz bir nimettir. Böylece küfürden dönüp îmana gelesiniz. Bu helâktan kurtulasınız... Benim hangi nimetlerimi inkâr edebilirsiniz? 46 "Rabbinizin huzuruna durmaktan korkan kimseler için iki cennet vardır." 47 "O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Bir kimse bir günah işlemeye azmetse ve fakat âhiretteki çetin azabın dehşetini gözönüne alarak ve öncelikle Allah'tan korksa, bu azimli tutumundan dolayı ona iki cennet vardır. Bu cennetin mana bakımından bir olduğunu ve fakat ikramları yönünden bir fazlalık taşıdığını belirten bilginler de vardır. Kelâm bakımından ise ikidir. Mü’min olarak işlediğiniz sâlih amelleriniz ve işleriniz karşılığı size Cennet ve Cemâlullah ihsan eden Allah'ın hangi nimetlerini inkâra gücünüz yetebilir? 48 "(Bu cennetler) çeşit çeşit ağaçlar(la doludur)" 49 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" O iki cennetin binbir türlü ağaçları vardır. Bu ağaçların da türlü türlü meyvalart olacaktır. Dalları birbirine geçmiş koyu gölgeli ağaçlar mevcuttur. Size bu huzurlu ortamı vaadeden Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edebilirsiniz? 50 "Bu iki (cennet) de akar iki kaynak vardır." 51 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Yâni o iki cennette gürül gürül akan iki ırmak vardır. Öyle eşsiz vasıflı suyu vardır ki onların. Ne beklemekle tadı bozulur, ne de kokusu vardır. Onları sırf sizin daha ferah olmanız için çıkardı. Buna rağmen siz Onun nimetlerinin ondan olduğunu unutur, hattâ inkâr eder, Onu şanına yaraşır biçimde Tevhîd ölçüsüyle tanımazsınız. 52 "Bu iki (cennet) de her meyveden çifte çifte (nevî) ler vardır." 53 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" O iki cennette her meyveden biri (tatlı) ve biri (ekşi) olmak üzere iki cinsi vardır. Ki bunlar dünyada da hoşlanılır iki tattır. Kimine göre de, bu iki türlü, (kuru) ile (yaşı) dır. Bunca nimetler vermesi sizi daha rahat ettirmek, daha hoş vakit geçirtmek içindir. Buna rağmen Rabbinizin nimetlerinin tam kıymetini bilmiyor veya hepten nankörlük ediyor. Onun birliğini yalanlıyorsunuz. 54 "Hepsi de, astarları atlastan olan döşemelere yaslanarak (nimetlenirler). Her iki cennetten devşirilen meyve(ler, ehlicennete) yakındır." 55 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Cennetlikler bağlar-bahçeler içinde tahtlar üzerindeki astarlan zümrüt yeşilli döşeklerde nîmetlenirler. İbn Abbas (radıyallahü anh) dedi ki: "O döşekleri ve diğer nimetleri şimdiye kadar hiçbir göz görmemiştir. O kadar enfes! Hiçbir kulak işitmemiştir. Hiçbir insanın hayal edemediği güzelliktedir!" Meyvelerden yemek zahmetsizdir. İçi-dışı her yönden görünen tertemiz döşekler. Abdullah ibn Abbas yüce Allah'ın: "Bütün bu nimetleri size hazırlatan keremi bol Allah'a itaat etmez, nankörlük yaparsınız." 56 "Oralarda gözünü yalınız zevçlerine hasretmiş (öyle dilber) ler vardır ki bunlardan evvel ne bir insan, ne bir cin asla kendilerine dokunmamıştır." 57 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" O cennette öyle hatunlar vardır ki gözlerini yalnız kocalarına dikmişlerdir. Hiçbir kimsenin gözü onlara değmemiştir. El değmemiştir. Size gönülden bağlı, itaatli hanımlar ihsan eden Allah'ın hangi nimetlerini inkâr edebilirsiniz? 58 "Şimdi onlar (birer) yakuttur, mercandır." 59 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Yüzleri pembe, ciltleri beyaz hatunlar vardır. Gözü ve gönlü büyüleyen hanımlar... Buna rağmen Allah'ın vahdaniyetini gereği gibi kavrayamıyor musunuz. Allah'ın nimetlerini inkar mı edersiniz? 60 "İyiliğin karşdığı iyilikten başka mıdır?" 61 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Yani, Tevhîd (Lâilâhe illallah)ın karşılığı ancak cennettir. Kim dünyâda bir iyilik yaparsa, Allah da ona cenneti ihsan eder. Rabbinin korkusuyla haramlardan kaçınana cennetler var. Size iyiliklerinizin karşılığı olarak cenneti ihsan eden Rabbinizin nîmetlerine nankörlük yapmayın. Onun birliğine tam inanın. Daha fazla muttaki yaşayarak bu nimetlere kavuşun. 62 "O İki (cennet) ten başka iki cennet daha vardır." 63 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" İlk iki cennet, (Naîm) ve (Adn) dir. Son iki cennet ise (Firdevs) ve (Me'vâ) cennetleridir. Allahü teâlâ zâtından korkarak haramlardan sakınan, farzları yerine getirenlere bu cennetleri hazırlamıştır. Daha başka ikramları var, yüce Rabbimizin. Bütün bu nimetlere erişmek için şükrederek Rabbinize kulluk etmez misiniz? Bunların hangisini biz insanlar var edebiliriz? 64 "(Bu cennetler) koyu yeşil (renkte) dirler." 65 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Bu cennetler o kadar zümrüt renkli yeşilliktedir ki bakanın gölünün nuru artıyor. Gönlüne hoş geliyor. Bu eşsiz nimetleri bize bahşeden yüce Rabbimize çok şükretmemiz gerekir. Onun vahdaniyetini niçin lâyıkıyla anlamazsınız? Hattâ inkâr edeniniz de var... 66 "İçlerinde (suları) durmayıp fışkıran iki pınar vardır." 67 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Bu fışkıran kaynaklar serinleticidir. Artık nîmetler bu kadar çok olunca şükür de çok olacak. Ama insanların çoğu pek nankördür. Hatta Onun vahdaniyetini inkâr edenler de var. Bu nimetlerin hangisini Ondan başkası yaratabilir? Yine yüce Allah beyan ediyor: 68 "İçlerinde her nevi meyveler, hurma ve nar vardır." 69 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Bu cennetlerde türlü türlü meyvalar vardır. Hurma ve nâr da var. Hangi ağacın dibine varırsanız onun dibinde hoş vakit geçirirsiniz. Şekli ve tadı hiç birbirine benzemeyen meyveler. Fakat hiç benzemez. Hattâ her meyve yeyişde kul değişik tat alacak. Yüce Rabbimiz "hurma ile nar"ı ayrıca zikrediyor. Bunların üstünlüğünden dolayı. Hem meyve sayılırlar. Hem de gıda yönü var. Bu ikramlara kavuşabilmek için dünyada Allah'a kullukta dâim olmak gerek. Onun birliğini gereği gibi kavrayın. Ona şükredin. 70 "İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır." 71 "Buna rağmen Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Dünya kadınlarının çoğunun huyu kötü olur. Ama bütün bu dört ve diğer cennetlerde olan kadınlar çok çok güzeldir. Halbuki dünya kadınlarının hepsi güzel değildir, Dünya kadınlarından huy ve güzellik bakımından farklı olan bu ikramların sahibine şükretmezsiniz. İnkâr edeniniz de vardır. Ve vasıflarını yüce Rabbimiz açıklıyor: 72 "Çadırlar içinde ehl-i perde huriler vardır." 73 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Huri, gözünün beyazı çok beyaz, karası çok kara kadın demektir. Havrâ'nın çoğuludur. Bu nimetleri nasıl inkâr edebilirsiniz. Allah, kendine, itaat karşılığı bu huyu ve kendi güzel hurileri hazırlamıştır. Naîm cennetleri ile beraber. Öyleyse ona kulluk edin. Onu birleyiniz. Onu inkâr eden kâfirler gibi olmayınız. 74 "Bunlara onlardan evvel ne bir insan, ne bir cin dokunmamıştır." 75 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" Bu tertemiz durumları önceki iki cennette bulunan hurilere benzemektedir. 76 "(Kocaları) yeşil yastıklara ve güzel döşemelere yaslanarak (nîmetlenirler)." Tahtlar üzerinde yeşil yastıklara ve Hakkın kudretiyle işlenmiş yastıklara yaslanmışlardır. Orda sâdece nîmet var. Belâyı defetmek, yoketmek zahmeti yok. Dünyada her (nîmet) bir (külfet) getirir. Halbuki öte dünya da (külfetli dünyada çekilmiş (nîmet) var. Bunların hepsini bizim için bize ikram etmiştir. Bunların kadrini bilmemiz gerekir. Dünyada her nîmetin şükrünü o nîmet cinsinden vermek gerek. Bunların hangisinin Onun ikramı olmadığını söyleyebiliriz? Bu, asla mümkün değildir sızlığa götüren, üstüste günah işleyip de "o günahları hoşgörme" tehlikesine düşmesin yeter. Bilâkis, hayırlı amellerin her çeşidini işlesin. Allah'ın rızasının hangi amelde gizli olduğu bilinmediği için onların hiçbirini kaçırmasın. 77 "Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?" 78 "Azamet ve ikram sahibi olan Rabbinin ismi, ne yücedir aşikâr!" |
﴾ 0 ﴿