2 "O, kitaplılardan küfredenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkarandır..." Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Medîne-i Münevvereye geldiği zaman, etraftaki kabilelere "sulh için" elçiler gönderdi. Üç ayrı yere üç elçi gönderdi. Emrindeki on kişiyle "Mürsed ibn Ebî Mürsed"i bir yerlere gönderdi. Onlar "Batnurracîy" bölgesine gelince bir ağacın altında mola verdiler. Yanlarındaki hurmadan yediler. Hurma çekirdeklerini de oraya attılar. Gündüz dinlendiler. Gece serinlikte yürüdüler. Gece bir yerde mağarada gizlendiler. Oralarda "Huzeyl" kabilesinden olan bir kadın koyun güdüyordu. O kadın ağacın altına geldi. İnceledi. Hurma çekirdeklerinin küçüklüğünden "Medine hurması" olduğunu anladı. Hemen kavmine koştu: "Ey kavmim, gelin, gelin! Medîneli bir takım kimseler burdan geçmişler. Siz ne gafil insanlarsınız," dedi. Onlar hemen etrafı kol-koçan ettiler. Dağlara sığınmış elçileri ve mücâhitleri buldular. Onlara: "Gelin, inin ordan. Size güvence veriyoruz. Bîr kötülük yapmayacağız," dediler. Bu hâlin Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e malum olması için "Âsim ibn Sabit" Allah'a niyazda bulundu. Fakat müşriklerin hamlesi ile Müslümanların yedisi şehîd düştü. Âsım’ın etinden bir parça getirmek için adamlar gönderdiler. Fakat Âsım'a yanaşırken o herife "arılar" üşüştü. O, parça alamadı. Sağ kalanlardan "Habîb ve Zeyid" onların sözlerine kandılar. Müşrikler bunları bağlayarak Mekke'lilere sattılar. Habîb'in Uhud savaşında (Haris bir Âmir); öldürdüğü unutulmamıştı. Onu oğulları esir aldı. Birkaç gün sonra öldürmek üzere Harem-i şerife götürdüler. Araya Haram Ayları girdi. O aylarda câhîliyye döneminde bile adam öldürmezlerdi. Bitiminde onu îdam etmek istediler. İki rekat namaz kıldı. Sonra bu namaz, idamlıklar için âdet oldu. Arabî kısa bir şiir söyledi: Anlamı şu: "Müslüman olarak ve müslürnanlık uğruna öldürüldükten sonra, ne suretle öldürülsem öldürüleyim, önemsizdir. Bunların hepsi Zât-ı Kibriya uğrundadır. O isterse tarumar olan vücûdumu toplar ve diriltir" İkinci esir (Zeyid), "Safvan ibn Umeyye" tarafından tutsak oldu. İdam olunacağı zaman Mekkeli ileri gelen kodamanlar toplandılar. Ebû Sufyân ona: "— Doğru söyle, senin yerinde Muhammed öldürülse daha memnun olmaz mısın?" deyince, şu cevâbı verdi: "— Sen ne diyorsun! Ben öleyim de Onun ayağına bir diken bile batmasın!" Safvanın kölesi tarafından öldürüldü, şehîd edildi. Şehîd edilmeden önce şunu da söylediği rivayet olunur: "Allah'ım! Burada benim selâmımı Peygamberim (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ulaştıracak bir güvenilir adam yoktur. Ben bu emaneti sana bırakıyorum, Selâmımı ona sen ulaştır." Müşriklere dönerek de şöyle dedi: "Allah'ım! bunları helak eyle. Mü’minleri de galip eyle!" Tabiî bu söz üzerine onu derhal şehîd ettiler... Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'yi teşrif edince; orada Ensâr üzerinde hâkim olan, "ticâret, kuyumculuk ve cengâverlik" mesleklerinde ileri giden, Ehl-i Kitaptan olan yahûdilerden "Benînadîr, Kureyzâ ve Kaynûka" kabîleleri vardı. Medînede bulunan (Benînadîr)'le önce bir anlaşma yaptı. Bu sözleşmeye göre; "Onlar Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) karşı gelmeyecekler. Zarar da vermeyecekler. Müşterek düşmanlara karşı işbirliği yapacaklar." Yahudilerin tînetsizlikleri gereği anlaşmaya bağlı kalmadılar. Müşriklere karşı da müslümanlara yardıma olmadılar. Üstelik "Münafıklarla işbirliğini gizlice yaptılar. Şartları kendi aleyhlerine çevirdiler. Bu yahudiler halka faizle borç para vererek onların her şeyine ipotek koyarlardı. Bunlara bir ders vermek zamanı gelmişti. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın etraf kabilelere gönderdiği elçilerden ikincisi, "Muhammed ibn Seleme" başkanlığındadır. Irak yolunda onları da şehid eylediler. Üçüncü grup gönderme şu şekilde oldu: Benî Âmir'den ve Necîd bölgesinde "Ebüberâ Âmir b. Mâlik b. Cafer" hicretin dördüncü yılında safer ayında Medîneyi Münevvereye geldi. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile görüştü ve: "— Ey Muhammed! Eğer Necîd halkına ashabından İslâm'ı öğretmek için Muallimler gönderirsen, umarım ki müslümanlığa girerler," dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) "— Ben Necîd halkından endîşe ederim. Dostlarımın hayatlarından da mes'ûlüm," buyurdu. Fakat Ebûberâ bu hususta garanti verdi. Onların kendi himayesinde olduğunu söyledi. Buna güvenerek Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) "Ehli Suffa'dan yetmiş kişi seçti. Onları "Münzır ibn Amrin maiyetine verdi. Suffe Ashabı kimseye yük olmamak için gündüzleri odun toplayıp geçimlerini sağlarlardı. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebûberâ'nın kardeşinin oğlu "Âmir b. Tufeyl'e de bir mektup gönderdi. Bu grup Medîneye dört konak mesafedeki (Bi'ri Mauna) ya vardılar. Konakladılar. Mektup (Âmir)' e gönderildi. O, mektubu okumadan yırttı. Hücum için kabilesini kandıramadı. "Benî Süleym" den bir takım kişilerle (Mauna)' ya ansızın geldi. Onları gaafıl avladı ve maalesef hepsini şehit etti. Yalnız (Kaab b. Zeyd) yaralı olarak Medîneye kaçtı, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu, Ebûberâ'nın işidir. Ben bunu onun ısrarıyla istemeyerek yapmıştım," buyurdu. Tam bir ay sabah namazından sonra bu zulmü yapanlara "bedduâ" etti. Ebû Berâ da üzüntüsünden öldü. Peşinden de Âmir b, Tufeyl öldü. Yahudilerin Medine'de konumu ve ekonomik durumu çok iyiydi. Her bir yahûdi kabilesi bir Arap kabîlesinin himayesine girmişti. Medînenin bir mahallesinde oturan Kaynukalılar Hazreç kabilesiyle ittifak etmişlerdi. Evs ile de Nadiroğulları ile Kurayzoğulları birdi. Bunlar (Buâs) mevkiinde çok şiddetli bîr savaş yapmışlardı. Kaynukalılar "kuyumculuk" yaparlardı. Rasûlullah "Evs-Hazrec-muhâcirler arasında kardeşlik" kurmuştu. Hiçbir birlikten hoşlanmayan yahûdinin bu, işine gelmedi. İslâmın "cihanşümul çağrısı" onları mahvediyordu. Bir de İslâmın "tefecilik" gibi gayrimeşru kazançları reddetmesi işlerine geliyordu. Bütün bu ve benzeri sebeblerden dolayı Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in prestijini sarsıcı her hileye başvurdular. Bir noktadan sonra da açıkça tavır koydular. Bedir Savaşından sonra daha da hırçinlaştılar. Benî Nadir'in reisi "Kaab ibn Eşref'di. Bu adam: "Vallahi Muhammed Kureyşin ileri gelenlerini öldürmüşse eğer, yerin altı bize yerin üstünden daha hayırlıdır," dedi. Daha da şirretleşerek, müslüman kadın ve kızlara aşk şiirleri okumaya başladı. Bu iflah olmaz herifin gövdesini ortadan kaldırtmak için Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) "Muhammed ibn Mesleme"yi gönderdi. Onu gebertti. Bu hengâmede Kaynûka yahûdileri daha da ileri giderek bir Müslüman kadının örtüsünü açtılar. Bunun üzerine bir fırtına koptu. Çıkan olayda bir müslüman ile bir yahûdi öldürüldü. Rasûlullah onlara nasihat etti. Fakat: Ya Muhammed! Biz savaş bilmeyen Kureyş değiliz. Bizimle savaşırsan cesaretin ne olduğunu görürsün!" dediler. Bu anlaşmayı bozmak demekti. Onbeş gün mahalle ablukadan sonra orayı ettiler. Uhud savaşından sonra cesaretleri artmaya başladı. Benînadir Hazret-i Peygambere suikast tertipledi. Fakat bu olay gerçekleşmedi. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara şu ültimatomu gönderdi. "On gün içinde Medîneyi terkedin. Kim kalırsa öldürülecektir!" Münafıkların başı "Abdullah ibn Übey b. Selûl" onlara destek çıkınca bu emre karşı koydular. Rasûlullah 4. hicrî asırda Rebîulevvel ayında onları birkaç gün kuşatmadan sonra silahlarını bırakarak göçe zorlar. Bu sûre bu olayları ayrıntılı anlatır. "... Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Allah (in azabı) da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi..." O öyle kudretli bir Allah'tır ki, kâfir olan yahûdileri evlerinden ve yurtlarından çıkardı. İlk defa yurtlarından çıkarılan onlardır. İkrime (radıyallahü anh)'ye göre "Mahşer yeri Şam'dır. İsteyen bu âyeti okusun, der. Onlar dediler ki: "— Nereye çıkalım, gidelim" dediler. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "— Mahşer yerine çıkın. Yâni Şamdan tarafa gidin," dedi. İkrime Mahşerin de Şam civarında kurulacağını bildirir. O evleri muhkem kale gibi olan Benî Nadirler Allah'ın azabından bu evlerin kendilerini koruyacağı vehmine kapıldılar. Müslümanları evlerinden çıkardılar. "... yüreklerine korku salıverdi. Öyle ki, evlerini kendi elleriyle ve mü’minlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ey basiret sahipleri ibret alın." Yahudiler yenileceklerini anlayınca Müslümanlara evleri kalmasın diye içerden onlar, dışardan da mü’minler evlerini yıktılar. İyi düşünenler için bu olay, baştan sona ibretlerle, hikmetlerle doludur. |
﴾ 2 ﴿