MÜMTEHİNE SURESİ Nurlu Medine'de inmiştir. Onüç âyettir. 1 "Ey îman edenleri Benîm de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dostlar edinmeyin. Siz onlara sevgi yöneltiyorsunuz. Oysa onlar Haktan size gelene küfretmişlerdir. Peygamberi de, sizi de Rabbiniz olan Allah'a iman ediyorsunuz diye (yurtlarınızdan) çıkarıyorlardı onlar. Eğer siz benim yolumda savaşmak, benim rızâmı aramak için çıkmışsanız (nasd) onlara karşı hâlâ muhabbet mi gizliyeceksiniz? Halbuki ben sizin gizlediğinizi de, açıkladıklarınızı da çok iyi bilirim. İçinizden kim bunu yaparsa muhakkak ki yolun ta ortasından sapmış olur." İbn Abbas, Mücâhid, Katâde başta olmak üzere tüm müfessirlere göre, bu âyet-i kerîme "Hatip ibn Ebî Beltea" hakkında nazil olmuştur. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) in bir âdeti de şuydu: Bir savaşa çıkacağı zaman, birkaç sahabe hâriç nereye gideceğini gizlerdi. Münafıklar düşmana ulaştırır korksundan Hudeybiye Antlaşmasını ihlâl eden Mekkeli müşriklere bir ders vermek gerekiyordu. Onun için Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) "Mekkeyi fethi" gizledi ve orduya sâdece gazaya gidildiğini bildirdi. Bu arada şöyle bir gelişme de oldu: Mekke'de şarkıcılık yapan ve fakat Medine'de bu işi yapamayan (SARE) isimli bir cariye Allah'ın Rasûlünden biraz yardım ve izin istedi. O da verdi. Bu arada "Hatib ibn Ebî Beltea" ona gizlice bir mektup verdi. Mekkedeki yakın akrabasının zarar görmemesi için bu hareketi haber veriyordu. Fakat Cebrail bu gizli ihaneti Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e haber verdi- Hemen Peygamberimiz Hazret-i Ali, Zübeyr ve Mikdat'ı" o kadını yakalamaları için üzerine gönderdi. "Mekkeye 22 mil uzaklıkta Mekke yolunda bir kadın göreceksiniz. Onda Hatib'in müşriklere verilecek mektubu vardır. Mektubu verirse kadını serbest bırakın. Vermezse onu öldürün!" diye Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir de talimat verdi. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) in buyruğu doğrultusunda hareket ettiler. O kadına ulaşırlar. Hazret-i Ali mektubu vermek istemeyen kadın'a "Vermezsen seni soyacağız. Böylece buluruz" deyince kadın çaresiz mektubu verdi. Onlar da kadını serbest bıraktılar. Aralarında hafif bir tartışma geçti. Mektubu bulamayınca, Hazret-i Ali hâriç, diğerleri "dönelim. Bulamadık" dediler. Hazret-i Ali (radıyallahü anh) "Allah bunu Cebrâile bildirdi. O da Peygamberimize bildirdi. Hiç birisi yalan söylemez. Bu kadında mektup var" demişti. Bu da, Hazret-i Ali'nin daha imanlı, daha âlim olduğunu gösteriyor. Sonunda mektubu aldılar, Peygamberimize ulaştırdılar. Mektubu Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) okudu. Hatib'i de çağırttı huzuruna. Allah'ın Rasûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "— Bunu nasıl yaptın?!" deyince Hatib şöyle dedi: "— Ya Rasûlallah! Ben içimden kafirlere sevgi beslemiyorum, Mürtet de olmadım. Benim Mekke'de yakın akrabam var. Ben Kureyş'ten değilim. Onlara bir zarar dokunmasın istedim. Hedefim bu idi. Allah Peygamberine elbette yardım edecektir." Onu münafık sayıp kellesini uçurmak isteyen Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'e Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "— Bedir Savaşında bu Hatip bizimle beraberdi. Allah Bedir'e katılanlara rahmet kılıyor. Hatta: (Ey Bedir ehli, dilediğinizi işleyin. Biz sizi bağışladık) buyurmuştur" dedi. Tam bu hengâmede bu âyet-i kerime nazil olmuştu. Hazret-i Ömer hatasını anladı. Ağladı. "Onlar ki îman ettiler benim de -sizin de müşterek düşmanımız olanları dost tutmayınız." Sen ona yardım üstüne yardım edersin. Beni nasihat için gönderirsin. Halbuki onlar Hak'tan gelen Kur'an'a ve Peygambere inanmadılar. Sizi ve Rasûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'den sürenler de onlardır. Allah'ın birliğine îman ettiğinizden dolayı, eğer siz benim rızamı kazanmak için gazaya çıkıyorsanız, gizlice bunlara dostluk gösterip haber ulaştıranı, sizin gizlediğinizi de-açığa vurduğunuzu da bilirim. Aşikardan kiminiz îman ediyor gözükmekle beraber gizli de ise kâfirleri dost tutanı elbette Ben Azîmüşşân bilirim... Eğer sizden biriniz şimdiden sonra bunu işleyecek olursa o şüphesiz doğru yoldan çıkmış olur. Bundan sakınınız. Bu âyet-i kerime açık tehdittir. Mü’minlerle kâfirler dost olmasınlar diye. Onlara rıza gözüyle bakmayanlar. O düşmanları ataları, kardeşleri ve oğulları da olsa... |
﴾ 1 ﴿