NÛH SÛRESİ Keremli Mekkede gelmiştir. Yirmi sekiz âyettir. 1 "Doğrusu, biz Nuh'u kavmine gönderdik. "Kendilerine elem verici bir azap gelmezden önce kavmini korkut" diye..." Biz Azîmüşşân Nuh'u (aleyhisselâm) kavmine "Süryânî dilince" hitap edecek bir donanımla gönderdik. Süryânî dilinde "Nûh" (sakin ol) demektir. Onları âhiret azabından korkutsun istedik. Onlan küfürden îmana, sapıklıktan aydınlığa çıkarması için görevlendirdik. Bir de Hakk'a dönmezlerse "Tufanla korkutmasını diledik. Gerçekten "boğulma", elem vericidir... 2 "De ki: Ey kavmim muhakkak ki ben sizi apaçık korkutan bir peygamberim." O Nûh (aleyhisselâm) bizim emrimizi onlara eriştirmek için gönderildi. "— Ben size apaçık bir öğütçü olarak gönderildim." dedi Nûh. Onlar da Nûh (aleyhisselâm)'a: "— Ne öğüt vereceksen ver de duyalım bakalım," dediler. 3 "Allah'a kulluk edin. Ondan korkun. Bana da itaat edin diye (gönderildim)." 4 "Tâ ki (Allah) sizin günahlarınızdan bir kısmını yarlığasın. Sizi (azapsız olarak) mukaddes bir müddete kadar geciktirsin. Şüphe yok ki Allah'ın (belirlediği) müddet gelince geri bırakılmaz. Eğer bilseydiniz..." Benim buyruğumu Allah'ın buyruğu bilerek tutarsanız sizi Allah şirk ve benzeri günahlardan anndınr. Allah'ın azabı gelince kimsenin onu önlemeye gücü yetmez. Nûh (aleyhisselâm) "azabı belli bir süre tehirden" bahsetti. Aslında "mukadder olan azabın geciktirilmesi" olmaz. Bu ikisi arasında "bir çelişki" var gibi gözüküyor. Ecelin hepsi gerçekleşir. Allahu Teâlâ, onlar îmana gelselerdi "ibn yıl ömür" tayin etmişti, Ancak küfür üzere olunca "dokuzyüz yıl "da helak etmeyi murat etmişti. Bu vahiyle Nûh (aleyhisselâm)'a bildirilmişti. Bunun için: "Ey kavmim îman ediniz. Eceliniz belli bir süre geciktirile böylece. Ama o takdir edilen ânınız gelse bir nefes bile ömrünüz geciktirilmez. Nûh (aleyhisselâm) tam dokuz yüzelli yıl kavmini Hakka çağırdı. Fakat hiçbir kimse ona inanmadığı gibi üstelik sürekli isyan ettiler, yalanladılar. Sonunda gördük ki hiç bunlardan hayır gelmeyeceğini anladı. 5 "De ki: Ey Rabbim, ben kavmimi gerçekten gece gündüz davet ettim." 6 "Fakat benim davetim (îmandan) kaçmadan başka (bir şeyi) artırmadı." 7 "Doğrusu ben, senin kendilerini yarlığaman için, onları ne zaman davet ettiysem parmaklarını kulaklarına tıkadılar. Elbiselerine hüründüler, ayak dirediler. Büyüklük tasladılar da tasladılar." Gerçekten ben bu azgın kavmi "Seni tam birlemeleri" için Hak yola çağırdım. Küfürden îmana gelmeleri için gece-gündüz uğraştım. Ama bunlar Hak sözü cankulağı ile dinlemedikleri gibi "duymamak için" parmaklanyle kulaklarını tıkadılar. Bunlar kibirlenerek "kişiyi azîz kılan Haktan" uzaklaştılar. 8 "Sonra ben onları hakîkaten en yüksek ses (im) le çağırdım." 9 "Sonra da onları hem Han ederek davet ettim. Hem kendilerine gizli gizli söyledim." Ben bunların küfürden, şirkten kurtulmaları ve îmana gelmeleri için her fırsatı değerlendirdim. Bunların îmana gelerek geçmiş günahlarından kurtulmalarını istedim. "Emri mâruf-nehyi anilmünker" (iyilikleri emretmek-kötülükleri yasaklamak) hususunda her yolu denedim. Gizli yolla Hakka çağırdığım gibi, açık olarak da Hakk'a çağırdım. 10 "Artık, dedim, Rabbinizden mağfiret dileyin. Çünkü O çok yarlığayıcıdır." Nûh kavmi onu yalanladılar. Her türlü çılgınlık içinde ona karşı durdular. Bunca davet fayda vermeyince önce Allah yağmuru kesti. Sonra da kadınların çocukları olmaz oldu. Kırk yıl hiç doğan olmadı. Mallarını helak etti. Bağları-bahçeleri kurudu. Su kaynaklan soğuldu. Nûh (aleyhisselâm) onlara dedi ki: "Küfürden, şirkten tevbe edin ve Rabbinize dönün. O çok bağışlayıcıdır." 11 "(O sayede) O, üstünüze bol yağmur salıverir." 12 "Sizin mallarınızı, oğullarınızı da çoğaltır; size bağlar, bostanlar verir, size ırmaklar akıtır." Eğer siz içinde bulunduğunuz ve farkına bile varmadığınız ve bizim sizi uyarmamızla ancak bilebileceğiniz şirkten vazgeçerseniz muhtaç olduğunuz yağmuru size ihsan eder. Mallarınızı, çoluk-çocuklarınızı, bağ-bahçelerinizi size verir. Nîmetlerin bollaşması için ırmaklar akıtır. Ama maalesef bu Hak söıderi kabul edemediler. 13 "Ne oluyor size ki Allah'ın, sizi bir vakar (sahibi yapmasını) emel edinmezsiniz?" 14 "Halbuki O, sizi doğrusu türlü türlü tavırlar (haller) le yaratımıştır." Nûh dedi ki: Siz ne beyinsiz kavimsiniz ki Allah'ın büyüklüğünü hesaplayamiyorsumız? Halbuki O Allah sizi bir damla atılmış erlik suyundan yarattı. Sizi rahimlerde canlandırdı. Organlar, damarlar, kanlar ve canlar verdi. Sonra "en güzel bir biçim" ile diğer yaratıklardan ayırdetti: Akıl verdi. Sîzi değişik tavırlarda kıldı. Bu da kudretindendir. Bütün bu acâip hallerin üzerinde ibretle düşünün. 15 "Görmediniz mi, Allah yedi (kat) göğü birbiriyle âhenkdâr olarak nasıl yaratmış?" 16 "Onların içinde (Ay) ı bir nûr yapmış, (güneş)i de bir kandil (olarak) asmıştır." Bu göklerde ibretâmiz bir şeyler vardır. Bu gökleri tabaka tabaka ve birbiriyle ahenkli olarak, uyumlu olarak yaratmıştır. Her tabakanın öbürüne olan uzaklığı "beş yüz yıllık yol"dur. Ay'ı bu göklerin içinde nûr kıldı. Bütün gökyüzünü aydınlatır... Yeryüzünü de aydınlatır. Güneşi de bir kandil kıldı. Gündüz onun sayesinde hayat canlı olarak sürer. 17 "Allah sizi yerden ot (gibi) bitirdi." 18 "Sonra sizi yine onun içine döndürecek, sizi (yeni) bir çıkarışla (tekrar) çıkaracak." Allah sizin atanız Âdem (aleyhisselâm)'i topraktan yarattığı gibi sizi de dolaylı olarak (Gıdanın kana, kanın erlik suyuna dönüşümüyle) topraktan yarattı. Tekrar siz, o ilk mayanız olan toprağa ölünce karışacaksınız. Sizi kudretiyle O tekrar diriltecek. Toprakta "kuyruk sokumu hâriç" hiçbir parçanız kalmadığı halde sizi yeniden canlandıracak... 19 "Allah yeri sizin için bir döşek yapmıştır." 20 "Onun geniş yollarını gezip dolaşasınız diye..." Allah yeryüzünde yerleşesiniz orada bağ-bahçe dikesiniz, dağlar-dereler içinde yürüyesiniz diye yollar yarattı. Bu yüce Padişah size sayısız nimetler ihsan ettiği halde Onu bırakıp da âciz putlara tapmak reva mıdır? Onu birleyin. Bana uyunuz. Böylece azap gelmesin. Onun bu çağrısına uymamakla kalmadılar. Bir de daha da şirredeşerek ona sövmeye başladılar. Bunu gören Nûh kesin olarak onların îmana gelmeyeceğini anladı. Allah'a yöneldi. Ona şöyle seslendi: 21 "Nûh dedi: Ey Rabbim, doğrusu onlar bana isyan ettiler. Malı ve evlâdı hüsrandan başkasını attırmayan kimselere uydular." 22 "Ve çok büyük bir hileye giriştiler, (Nûh’a eziyete kalkıştılar)." Onların başlan, önderleri dîne karşı peşlerinden gelenlere hileler öğretirlerdi. Onları Nûh (aleyhisselâm)'ı dövmelerini ve sövmelerini öğrettiler. Böylece onun sözünü dinlemeyip îmana gelmesinler isterlerdi. 23 "(Halk tabakasına): Sakın taptıklarınızı bırakmayın. Hele (Ved) den, (suvaa) dan, (yegûs) dan, (yeûk) dan ve (Nesr) den sakın ola vazgeçmeyin, dediler." 24 "Gerçekten onlar birçoklarını baştan çıkardılar. Sen (ey Rabbim) o zalimlerin şaşkınlığından başka şeylerini artırma." O reisleri halka: "Nûhu işitip de bu büyük putlarımızı terketmeyin," dediler. Nûh onların kesin inanmayacağını anlayınca beddua etti. 25 "Bunlar günahlarından dolayı suda boğuldular. Ardından da (büyük) bir ateşe atıldılar. O vakit kendileri için Allah'tan başka yardımcılar da bulmadılar." Suda boğulurken gerek önderleri ve gerekse putları onları batmaktan, boğulmaktan kurtaramadılar. Âhirette de aynı acziyet içinde, daha beter olacaklar. Kalp gözleri kapanmıştı. İmana gelme ihtimali yoktu. Bir kişiyi bile imanlılara katacak hâli kalmadı. İşte bu hengâmede Nûh (aleyhisselâm) un onlara beddua ettiğini şu âyet-i kerîmeden öğreniyoruz: 26 "Nûh (şöyle) demişti: Ey Rabbim, yeryüzünde kâfirlerden yurt tutan hiçbir kimse bırakma!" 27 "Çünkü eğer sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar. Kötüden, öz kâfirden başka da evlât doğurmaz (lar)." Rasûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Şakî, anasının karnında şakîdir." Bundan sonra Nûh (aleyhisselâm), babası, anası, hanımı oğulları ve bütün mü’minler için bağışlanma diledi. Nitekim 28 "Ey Rabbim, beni, anamı, babamı îman etmiş olarak evime giren kimseleri (kıyamete dek gelecek) erkek mü’minleri ve kadın mü’minleri sen yarlığa, zâlimlerin helâkından başka bir şeyini de artırmamızla cezalandırma." Dînime giren bütün mü’minlerin de günahlarından dolayı onlara azâp etme. Onlan da bağışla. Kıyamet günü Nûh (aleyhisselâm)' in ümmeti için geçerli duâsıdir. İkrime, İbn Abbas (radıyallahü anh)'ın şöyle dediğini anlatır: Gece Kur"an okuduğu zaman bu âyeti gelince çok sevinirdi. Burada Nûh peygamberin kâfirlere bedduası kabul edildi. Mü’minler hakkında da yaptığı duâ kabul edildi. Onlar bağışlandılar." Ashabdan birinin rivayetine göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Mü’minlerin kurtuluşu üç şeyledir: "Nuh'un duası, İshâk'ın duası ve Muhammed'in şefaati" (Allah hepsine salatü selam eylesin).. |
﴾ 0 ﴿