KIYÂME SÛRESİ

Keremli Mekkede inmiştir. Kırk âyettir.

1

"Kıyamet gününe andederim."

Kıyamet gününü de inkâr eden kâfirlerin sözlerini reddetmek için yüce Alları bunun kesinlikle olacağını vurgulamak için ona yemin ediyor.

2

"Kendisini alabildiğine kınayan nefse yemin ederim."

Ben Azîmüşşân, günahlarından dolayı kendini suçlu gören kişinin "nefs-i Levvâmesine yemin ederim. İbn Abbas (radıyallahü anh) in nakline göre Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) der ki: "İyi olsun, kötü olsun herkes Kıyamette pişman olacak. İyiler daha çok iyilik yapamadıklarından; kötüler de yaptıkları kötülüklerinden dolayı hasret içindedirler." İbadet yapsa bile Allah'ın nimetleri yanında yaptığını az gören nefis.

3

"İnsan zanneder mi ki herhalde biz onun kemiklerini toplayıp bir araya getirmeyeceğiz?"

Übeyy b. Halef eline bir kemik parçası alarak onu ufalar ve: "Biz de böyle toprak olunca mı Allah bizi yaratacakmış? " diye tekrar dirilmeyi inkâr eder. Buna işaret vardır. Adiyy b. Rebia da: "Kıyameti gözümle görsem bile inkar ederim," demiştir.

4

"Evet, biz parmak uçlarını bile derleyip iade etmeye kadiriz."

Suçluların "parmak ucu"yla tanınması bakımından ondan bahsedilmesi de anlamlıdır. Yani bırakın kemikleri yaratmamızı, onların en küçüğü olan parmak uçlarını bile kesinlikle yaratacağız!

5

"Fakat insan, önündeki (o kıyameti) yalanlamak diler."

6

"Kıyamet günü ne zaman (diye) sorar?"

Yâni insan günah işlemeyi öne alır. Tevbeyi ise geciktirir. Saîd ibn Cübeyr (radıyallahü anh): "Tevbe edeceğim, der" şeklinde açıklar. (Fücur) burda (küfür) demektir. Küçümseyerek ve iğneleyici inkâr edâsıyle sorar: "Kıyamet dedikleri olay ne zaman olacakmış?"

7

"İşte göz kamaştığı,"

8

"Ay tutulduğu,"

9

"Güneşle Ay bir araya getirildiği zaman;"

Kıyameti sana sorup-duruyorlar. O kıyamet geldiği zaman gözler hayretle ve dehşetle açılır. Çünkü o günün heybetinden acâip halleri çoktur. Kimse gözünü yummağa yeltenemez. Yine o gün o ışık veren Ay tutulur. Çifte koşulmuş iki öküz gibi Güneş ile Ayın ışıkları söner. Yâni: Bu dünyânın düzeni allâk-bullak olur...

10

"(Evet) o gün insan "kaçış nereye?" diyecek."

11

"Hayır, hiçbir sığınak yok."

O gün inkarcılar dehşete kapılacaklar. Dört bir yana bakacaklar, hiçbir kaçış yeri bulamayacaklar. .

12

"O gün herkesin (varıp) duracağı yer ancak Rabbin(in huzuru)dur."

Doğrusu o gün onları (inkarcıları) gizliyecek ne bir kovuk ve ne de bir dağ-mağara vardır. Ne de bir kale var ki ona sığınsınlar. Böylece o günün azabından kurtulsunlar. Başka değil: O gün ancak hükmü her şeyin üstünde olan Allah'ın huzuru vardır. Kâfirler de O huzura varamazlar.

13

"O gün insana, önden yolladığı şeylerle geri bıraktığı haber verilecek."

O ceza gününde insanoğlunun hayattayken işlediği iyi-kötü ameller, işler, hayırlar ona bildirilecek. Ayrıca "sünnet-i hasene" olarak bıraktığı hayır kurumlan, ilmî faydalı kitaplar, bir de kendisine hayır duada bulunabilecek iyi evlât bu cümledendir. Bir de "sünnet-i seyyie" kötü bir yola düşmüş ve başkalarını da bu kötülüğe sürükleyen kimsenin bâtıl yolu vardır. Allah'ın yasakladığı "içki, kumar, zina ve faiz gibi şeyleri" yapan ve yaptıran kimseler kötü ve çirkin bir çığır açmış demektir. İşte bütün bunlar o kimseye haber verilecek...

14

"Daha doğrusu insan kendisine karşı bir şahittir."

15

"Velevki o, mazeretlerini atmış olsun."

16

"Onu acele etmen için dilini onunla depretme."

O gün her insan kendi aleyhine bir tanık olacak. Ne işlediyse, ne söylediyse onun Allah tarafından zapdedildiği gerçeğini unutmamak gerektir. Çünkü her insan organı diğerine denetçidir. Bir işi gizlice yapmak veya yapılan bir şeyi inkâr etmek gerçeği değiştirmez. Yapılan herşey "ilâhi bir metotla" tesbit edilmiştir. Kâfirlerin hiçbir özrü kabul edilmeyecek.

17

"Onu toplamak, onu okutmak şüphesiz bize aittir."

18

"Öyleyse biz onu okuduğumuz vakit sen onun kıraatine uy."

19

"Sonra onu açıklamak da gerçekten bize aittir."

Bu âyet-i kerîmenin sebebi şöyle: Cebrail (aleyhisselâm) vahiy olarak getirdiği Kur'an'ı Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a tâlim ediyor. Fakat peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ezberlenmesini beceremem diye acele ediyor. Böyle yapmaması isteniyor. Ne zaman Cebrail (aleyhisselâm) okusa o bitirmeden sen olcuma. Böylece helâli-haramı iyice ayırdetmiş olasın. Onun hükümlerini açıklamak Bizim işimizdir.

20

"Yok yok, siz çarçabuk geçen (bu dünyay)ı seversiniz."

21

"Âhireti bırakırsınız."

Bu kâfirlerin öldükten sonrayı inkâr etmelerinin temel sebebi bu geçici dünya hayatım sevmelerindendir. Şu hayatı bırakıp da olmayacak şeye mi inanacağız? derler. Böylece âhiret amellerini terkederler. Kıyameti de inkâr ederler.

22

"Yüzler (vardır) o gün ter ü tazedir."

23

"Rablerine bakacaktır."

O kıyamet gününde birçok yüzler dünyâda işledikleri güzel ameller, zikir ve ilim öğrenmek için uğraştıkları için gözleri parpar parlar. Bu halde Rablerine kavuşmanın huzurunu yaşarlar.

24

"Yüzler (vardır), o gün burtarıktır."

25

"Anlar ki, kendisine bel kemiklerini kıracak çok belâ yapılacak."

Bu kâfirlerin yüzleri tutulmuş Ay gibi" kapkara olacak. Başlarına gelecekler onların bel kemiklerini kıracak çapta şiddetli olacaktır.

26

"Gözünüzü açın (can) köprücük kemiğine bir dayandığı zaman,"

27

"tedavi edebilecek kim? denilecek."

28

"Ve hakîki bir ayrılış olduğunu anlayacak."

Bu kâfirler şöyle bir zanna kapılacaklar: Ölüm onlara geldiği zaman o kişinin oymağı onu çevreleyecekler ve onu kurtaracaklar... Onu efsûnlayıp okuyarak güya iyileştirecekler. Kimileri de şöyle yorumlar: Ölüm hâlinde "rahmet meleklerinden bir grup" ile "azap meleklerinden bir grup" aralarında "bunun canını siz mi alacaksınız, yoksa biz mi?" derler. Bu konuşmayı duyan kâfir kişi kesinlikle kavminin kendisine bir faydası dokunmayacak. Artık onlarla arası kesin ayrılır...

29

"(Tedavi edebilecek kim? denilecek) Bacak da bacağa dolaştı mı,"

30

"o gün sevk yalnız Rabbinedir."

İbn Abbas (radıyallahü anh) der ki: "Dünyanın son gününde ölüm meleğini görünce, o gün ona dünyâ günlerinin en şiddetlisi olur. Âhiretin de ilk günüdür. Bundan bacakları birbirine dolacak." Hasan-ı Basrî'ye (radıyallahü anh) göre ise şöyledir: "Öldüğü zaman ve kefene sarıldığı zaman (o ölü dehşeti anlayacak)" Veya bir başka yorumda bu hal Münker-Nekîr meleklerinin gelerek "Rabbinden, peygamberinden, dininden, milletinden" kişiyi sorguladıkları zaman o günün zorluğundan ölü bunalacak da bacakları birbirine dolaşacak. Bu ahvâlin olduğu zaman senin sevkedileceğin huzur Rabbindir yalnız. Başka sığınak yoktur.

31

"İşte o, tasdik etmemiş, namaz da kılmamış."

32

"Fakat yalanlamış, arkasını dönmüş."

33

"Sonra da çalım sata sata yürüyerek ehline gitmiştir."

Bu âyet-i kerîme Ebû Cehil melunu hakkında gelmiştir. O Ebû Cehil bizi tanımadı, Kur'an'ımızı yalanladı. Namaz da kılmadı. Bizim taatımızdan yüz çevirdi. Bir de üstelik ailesine böbürlene böbürlene, çalımlı çalımlı yürüyerek gitmiştir.

34

"(Hoşlanmadığın her şey) sana yaklaşsın."

35

"Çünkü (sen buna başkalarından daha çok) lâyıksın."

Bu ilâhî bir tehdittir. Anlamı "kahrol" demek. Yazıklar olsun sana ki her şer sana lâyıktır. Gerçekten her türlü kötülük senin cibilliyetinin, küfrünün sonucu tıpatıp senin için biçilmiş kaftandır. Şerlerin "şer-modeli" sensin. Sana uygun...

36

"İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor?"

Bu Ebûcehil ve yolunda giden "manevî dölleri" kendilerinden hesap sormayacağımızı mı sanırlar. Onlar demek, Peygamberimize "dünyayı dar etsinler" hem de biz onları kıskıvrak yakalamayalım? Bu, eşyanın tabiatına aykırıdır. Bizim sünnetüllahımıza uymaz. Biz Peygamberlerimizin ve onların yolunda "istikâmet ölçüsüyle" gidenlerin intikamını almaya elbette kadiriz!

37

"O, dökülen meniden bir damla su değil miydi?"

38

"Sonra o bir kan pıhtısı olmuş, derken insan biçimine koyup yaratmış (uzuvlarını) düzenlemiştir."

Onun aslı -boşuna büyüklük taslamasın- "bir damla atılmış pis su"dur. Bunu insan unutmasın. O derken (kan)a ve sonra da (can)a dönüşüyor. Bizim kudretimizle bütün organları yerli yerinde düzenlenir. İki göz, bir dil, iki dudak ve yürümek için ayaklar-dizler-bacaklar veririz. Daha birçok uzuv veririz. Herbirinin görevleri ayrı ayrıdır. Şu "göz" nimetimizi bir iyice düşünün. Ne hârika vazgeçilmez riîmettir. Gördüğünün hemen fotoğrağını çekiyor, beyne gönderiyor ve orda banyo yapılıyor. Bütün bunlar birkaç saniyecikte oluyor. İmandan sonra en büyük nîmet göz. Gerisi de böyle...

39

"Hülâsa, ondan erkek-dişi iki sınıf çıkarmıştır."

40

"(Bütün bunları yapan Allah) ölüleri tekrar diriltmeye kadir değil midir? (Elbette kadirdir)"

Allahü teâlâ kudretiyle dünyâda öldükten sonra dirilmenin birçok örneğini hep boyuna göstermektedir. Erkeğin "bir damla erlik suyunun" ana rahminde canlanması. Yani "ölü menînin dirilmesi". Sonra ölü durumunda kabir hayatım andırır düzeyde bir canlılıkta olan cenin dünya hayatında tam faaliyete, gerçek hayata geçmesi de bir yeniden diriliştir. Sonra insanı öldüren Allah bütün bu oluşumlar bize gösteriyor ki tekrar diriltmeye elbette gücü yeten "Vâcibülvücûd" olan Rabbimizdir. Hem olan bir şeyin yaratılması söz konusudur. Yoktan vâr eden Allah için bu daha kolaydır. Daha doğrusu göklerin yaratılması bizim açımızdan da zordur. Allah için zorluk yoktur. Bunları anlatabilmek için söylüyoruz. Bu hususta söylenecek kelâm çoktur. İlgili yerlerde açıklanacaktır.

Übeyy ibn Kaabın rivayetine göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Kim kıyâme sûresini okursa, ben ve Cibril (aleyhisselâm) kıyamet gününde onun kıyamete inandığına şahit olurum. Kıyamet günü bütün yaratıkların yüzleri üzerine onun yüzü parlayacak..."

0 ﴿