|
8 "(Yemeğe olan) sevgi (lerine ve iştihâlarına) rağmen yoksulu, yetimi, esîri doyururlar (di)." Yalınız kendilerine yetecek kadar ve arzuladıkları yemeklerini kapılarına gelen yoksula verirler. Kimsesiz yetimlere verirler ki haklarını gözeten yoktur. Kâfirlerin ellerinde tutsak olan kişilere verirler... Müfessirlerin çoğu, bu âyet-i kerîme Hazret-i Ali (radıyallahü anh) ile Hazret-i Fatıma (radıyallahü anh) hakkında nazil olmuştur demişlerdir. Oğulları Hasan-Hüseyin hasta olmuşlardı. Rasûlullah Hazret-i Ebûbekir ve Ömerle onları yoklamaya gittiler. Ve bütün diğer sahâbiler de ilgilendiler. Dediler ki: "Yâ Ebel-Hasan (ey Hasanın babasî), keşki bu çocukların iyileşmeleri için bir adak adayaydın. Böylece ikisi de iyileşmiş olurlardı." Hazret-i Ali, Hazret-i Fâtıma ve Fıdda veya Fızza" adlı cariyeleri beraberce üçgün nezir orucu tuttular. Bunun sonucu, yüce Allah onlara şifâ ihsan eyledi. Hazret-i Fatıma (radıyallahü anh) nın yanında hiçbir yiyecek yoktu. Hazret-i Ali (radıyallahü anh) "Şem'ûn" denen yahûdiden "üç sa'arpa" ödünç aldı. Fatımâ onun bir sa'ını un yaptı. Rasûlullah o akşam namazından sonra ziyarete geldi. Yemek önlerine getirildi. O sırada kapıya bir yoksul geldi ve "Esselâmüaleyküm ey Muhammed ailesinin ev halkı! Ben Müslümanlardan bir miskinim. Bana bir yiyecek verin ki Allah da size cennet sofralarında ikramlar yapsın." Bunu işitince derhal o yemeği o yoksula tereddütsüz verdiler. Kendileri su ile iftar ettiler. Aç yattılar. Ertesi günde o arpanın üçte birinden un ve yemek yaptı. Yine akşam sofrada iftarı beklerken kapıya "Esselâmü aleyküm ya Muhammed ailesinin evinin halkı! Ben babası Akabe gününde şehid olan birinin yetimiyim. Beni doyurun ki Allah da cennet sofralarında size ihsanda bulunsun," dedi. Bu söz onları duygulandırdı. Hemen önlerindeki yemeği ona vererek, kendileri iki günlük aç oldukları halde, onu nefislerine tercih ettiler. Aç olarak yattılar. Ertesi günde oruç tuttular. Hazret-i Fâtıma (radıyallahü anh) kalan arpayı da öğüttü, un yaptı ondan da uygun ve uyduruk bir yemek yaptı. Fakat ilahî cilve yine kapıya bir esîr geldi ve "Esselâmüaleyküm Muhammed ailesinin ev halkı ikram etsin," dedi. Kalanı da ona verdiler. Su ile oruçlarını açtılar. Sonra da aç yattılar. Dördüncü günü Hazret-i Ali (radıyallahü anh) Efendimiz Hasanla Hüseyin'in ellerinden tutarak Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize gitti. Onlar "açlıktan kuş yavrusu gibi çırpınıyorlardı. Bu durumu gören Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) "Ya Hasan'ın Babası! Bu gördüğüm beni çok üzdü. Bu sizin hâliniz nedir?" dedi ve kızı Fâtıma (radıyallahü anh)'ya vardı. Gördü ki Fâtıma köşesinde "karnı arkasına geçmiş" büzülmüş oturuyor. Bu arada Cebrail (aleyhisselâm) geldi ve şöyle dedi: "— Yâ Muhammed! Hak teâlâ senin Ehlibeytin hakkında lutûfda bulundu." Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: "— Ne lutûfda bulundu ey Cibril kardeşim?" dedi. "— Bu Dehr Sûresinde onları övdü. İhsanlarını da kabul etti. Çok çok ecirler de ihsan etti," dedi. Bu âyet-i kerîmeden şu işareti de alıyoruz: İhlâsla bir kişi aç birini nefsine tercih ederse ona da ulu ecir-sevâp Allah katındandır... |
﴾ 8 ﴿