NÂZİÂT SÛRESİ Mekke-i Mükerremede inmiştir. Altmış dört âyettir. 1 "Andolsun, boğulmuş olan ruhlarını tâ derinliklerden söküp koparak," Allahü teâlâ yemin ediyor. Nâziât hakkı için Hakîm-i mutlaktır. Ne dilerse yapar. Yaptığından da sorulmaz. Ama yaratıklar yaptıklarından sorumludur. Allah'tan başkası kendi yaptığına -gerçek anlamda- andiçemez. Onun yemîn etmesinden amaç ise şudur: Yemin ettiği varlıkların kendi katında saygınlığı ve şerefinin olduğunu bildirmek içindir. Böylece işitenler onları yüce bitsinler ve saysınlar. Zîra hiçbir kimse basit, hor, değersiz şeye andiçmez. O şey o kişinin yanında belli bir değerde olmadıkça. Bu "Nâziât" kelimesinde ihtilâf edilmiştir: Kimileri "bu ölüm meleğidir. Demir budaklı çengelli bir nesneyi; organlarının, sinirlerinin, oymaklarının içine tâ parmak uçlarına kadar salıverip onu hızlıca bir biçimde çıkaran. Kâfire ölümü bütün hücrelerine kadar acısını duyurarak hissettiren Azrail (aleyhisselâm)'e Allah yemîn ediyor, Öyle ki suda boğulan bir şeyi çıkaran gibi... Şöyle de denmiş: "Nâziât" şu halde olan gaziye derler: Okunu doldurmuş ve yay gerilim hâlinde, tetikte- Ok yayın içinde kaybolmuş. Hiçbir kâfir yoktur ki ölümü ânında cehennem gösterilmemiş olsun. O buna kerhen katlanır. Fakat o müthiş cehennemi görünce "canı sıçrar ve gövdesine garkolur. Canı gövdesinde boğulur. Şöyle de diyen olmuş: Suya dalan bir kişinin onda boğulması ve çibnıayf gözden çıkarması gibi. Şu da denmiş: Kendilerini şehvetlerden çekip çıkaran yüce ruhlar. |
﴾ 1 ﴿