TEKVÎR SÛRESİ Mekke-i Mükerremede inmiştir. Yirmi dokuz âyettir. 1 "Güneş durulduğu zaman," 2 "yıldızlar düştüğü zaman," Kıyametin kopmasıyla ortaya çıkacak ilk şey her şeye aydınlık veren ve mahsûlün yetişmesini sağlayan Güneş'in ışığı bir lambanın düğmesine basınca söndürüldüğü gibi ziyası gidecek. Yıldızlar da o günün dehşetinden patır patır dökülecek. 3 "Dağlar yürütüldüğü zaman," 4 "gebe develer salıverildiği zaman," 5 "vahşî hayvanlar bir araya toplandığı zaman," 6 "denizler ateşlendiği zaman." O gün dağlar yerinden kopardır ve tuz-buz olur. Buharlaşır sanki. On aylık hâmile develer de karınlarındakini düşürecekler. O gün orada deve olmayacak ve fakat bu bir misâldir. Arapların en iyi tanıdıkları varlık devedir. Onların zihinlerine meseleyi böyle yaklaştırıyor. Yüce Allah Sûr'a üfürülünce dağdaki canavarlar, vahşî hayvanlar şehre -o günün heybetinden- inecekler. Denildi ki: Ne kadar vahşî hayvan varsa her cinsten haşrolunur. Hatta sinek bile... Onlara aralarında geçen haktan dolayı kısas yapılır. Sonra da hepsi toprak olur. Ancak insanın bakmayı sevdiği kuşlardan 'Tavus, kumru, Tûti" kalacaklar. Gökten Güneşin ve yıldızların düşmesi denizleri tutuşturacak. Bütün yanm-adaları kaplayacak, insanlar değişik işler yaparlarken (çarşıda alışveriş, evde uyuma ve denizde plajda yıkanma gibi) her yeri su kaplayacak... Henüz yer-gök yerliyerinde dururken, büsbütün batmadan gerçekleşecek... İbn Abbas (radıyallahü anh) bu hususta şu yorumu" yapıyor: "Kıyamet günü olduğu zaman, Allahü teâlâ Güneşi, Ayı ve yıldızların nurlarını söndürmeden (dürülerek). Bunlar denizlere dökülecekler. Onlara bir baü rüzgârı estirecek. O rüzgâr onların tutuşturacak, müthiş ateşler olacak." 7 "Ruhlar çiftleştiği zaman," O gün ruh ile vücutlar birleşir. Mü’minler mü’minlerle, kâfirler de kâfirlerle haşrolunurlar. Sâlihler sâlihlerle facirler de fâcirlerle diriltilir. Her kişi ameliyle buluşur. Hesap görüldükten sonra mü’minler cennete hurilerle buluşmaya giderler. Kâfirler de cehennemde şeytanlarla buluşmaya giderler. Herkes lâyıkıyle buluşur. 8 "Diri diri gömülen kızın sorulduğu zaman" 9 "hangi suçtan dolayı öldürüldüğü" Araplar kız çocuklarını büyüyünce fahişe olacak diye ve fakirlik korkusuyla diri diri toprağa gömme canavarlığını gösterirlerdi. Bu suçsuz yavruların hesabı orada sorulacak. Bunu "Seelet" okuyanlar da var.Buna göre mânâ söyler: "O kız çocuğu beni hangi suçumdan dolayı diri diri gömdünüz?" diye babasına soracak. 10 "Defterler açılıp yayıldığı zaman," 11 "Gökyüzü koparıldığı zaman" O gün gökyüzünden kar yağar gibi amel defterleri havada uçarak yere inecek. Kimi onu sağ elinden alacak, kimi de so! elinden alacak. O gün gökyüzü yerinden, bir evin tavanı ve başka bir nesnenin başı koparıldığı gibi koparılacak. Müthiş hâdise! 12 "O alevli ateş daha ziyâde kızıştırıldığı zaman," 13 "cennet (mü’minlere) yaklaştığı zaman," 14 "(Her) nefis ne hazırlamıssa bilecektir." Cehennemin o çılgın, kızgın ve alevli ateşi kâfirler için kızıştırılacak. Cennet te; bütün nimetleriyle ve hepsine baskın, tümünü unutturacak "Cemâlullâh'ı görmekle" Lutûflandınlan muttaki mü’minler için yaklaştırılacak. Bütün bu dehşetli oluşumlar şunun içindir: Herkes, hayır-şer ne işlediyse, âhirette onun karşılığını ya "cennet ve nimetleri" olarak veya cehennem ve azapları' şeklinde görecektir. Her kişi önden gönderdiğini eksiksiz tam bilecektir. 15 "Andederim o (geceleri) geri dön (üp aydınlık yayan)," 16 "akıp akıp yuvalarına giden (yıldız) lara," 17 "karanlığa yöneldiği zaman geceye," 18 "nefeslendiği zaman sabaha ki..." Allahü teâlâ beş yıldızın Rabbi de olarak andiçiyor. Bunlar: "merîh, zühal, müşteri, zehre, utâridir. Bunlar, diğerleri gibi, gündüzleri gizlenirler, geceleri görünürler, aydınlatırlar. Bu ve öbür yıldızlar gök feleklerinde seyrederler. Kâh doğarlar, kâh dolanırlar. Bunların Rabbi hakkına yemin olsun. Gecenin Rabbi hakkı için (Gecenin sahibi olan hakkına yemin olsun) ki gecenin evvelinde karanlık kaplar. Sonunda geri döner... Gece nefesini toplamak için gizlenen ve günüzün yükselen sabah vaktinin bereketi için yemîn olsun ki... 19 "Şüphesiz, muhakkak o (Kur'an) çok şerefli bir elçinin (getirdiği) kelâmdır," 20 "(o) çetin bir kudrete mâliktir. Arşın sahibi yanında çok itibarlıdır." 21 "Orada kendisine itaat olunandır, bir emindir." Şüphesiz bu Kur"an; Allah katında şerefli bir elçi olan Cebrail (aleyhisselâm) in Muhammed (aleyhisselâm)'a getirdiği, içinde tenakuz (çelişki) olmayan Allah kelâmıdır. O Cebrail ki bir saat içinde gökten yere iner, yerden de göğe çıkar. Böyle süratlidir. Öyle bir kuvveti var ki, misâl: Azgınlaşan Lût kavmini kanadı üzerine aldı ve göklere yükseltti, ordan yere bırakıverdi. Onlar da param parça oldu. Allah katında mertebesi olan Cebrail (aleyhisselâm)'e bütün meleklerin itaat etmeleri onlara vaciptir. Bütün melekler onun hükmünden dışarı çıkmazlar. Yüce Allah buyurdu ki: "O, emindir. Bizim kelamımıza bir harf eklemez, Cebrail gökyüzünün emîni, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) yeryüzünün eminidir. Bize silsile usûlü dayanan "âlimler, velîler de emindirler" Emin olmayan hâin olur. 22 "Sizin sahibiniz bir mecnûn değildir." Hak teâlâ yemin eder ki: Kur'an bizim kelâmımızdır. Rasûlümüz onu kendi uydurmadı. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) sizi tevhide, İslâmın dosdoğru yoluna çağırıyor. Sizin iftiranız olan "mecnûn" sıfatı onun yakınından ve uzağından geçmez. Sizin en akıllınız odur. 23 "Yemin olsun ki o, onu ufukta apaçık görmüştür." 24 "O, gaybdan dolayı asla cimri (suçlu) değildir." O, Cebrail'i aslî suretinde vahiy getirirken Allah kelâmı diye söylüyor" diye suizan ediyorsunuz. O bizim kelamımızı size ulaştırmasa "çok cimri" olur. Halbuki o, olduğu gibi vahyi size ulaştırandır. Asla cimri değildir. O size bir saat okusa, bir saat okumasa (kimisini sizden çekinerek söylemese) o takdirde cimri olur, Rasûlümüz en cömerdinizdir. Siz acizliklerinizden iftirayı meslek edinmişiniz.:. 25 "O (Kur'an) da taşlanmış bir şeytanın sözü değil." 26 "O halde nereye gidiyorsunuz?" O Mekke kâfirleri: Bu Kur'an Muhammede şeytanın öğrettiği sözlerdir, dediler. Bunu Allah reddediyor. O, kâhinlerin, şeytanların sözleri değildir, buyuruluyor. Şeytan kovulmuştur. Çünkü Kur'a)n da hep İslâm yolu öğütleniyor. Siz ve şeytanlar hep sapıklık yolunda inatla yürüyorsunuz. Bu gi diş kurtuluşa gidiş değildir. Öyleyse ey kâfirler topluluğu: "Nereye gidiyorsunuz?" 27 "O âlemler için bir hatırlatmadır." Bu Kur'an herkese bir Hakkı hatırlatma ve öğüttür. İnsanlara, cinlere, iyilere, kötülere ve her kesimden olan kişilere bir nasihattir. Her haysiyetli insan ondan şeref alır, Onunla hükmeden yöneticiler hükümrân olur. Dünyâda da azız olurlar. Ona önem vermeyenlerin dünyâları da berbat olur. Düşmanların boyunduruğu altında maddî ve manevî bakımdan zilleti, sömürgeyi yaşarlar. Târih, bunun yüzlercesine şahittir... 28 "(O) sizden doğruluk isteyenler için (bir öğüttür)" Biz bu Kur'anda doğru yolu açık seçik gösterdik. Dileyen o yolda sebatla yürür. Bu âyet-i kerîme indi, Ebûcehil mel'ûnu dedi ki: "Senin bize gösterdiğin bu yolda biz yürümek istemiyoruz. Bize bu yolda başarılı olmak gerekmez. 29 "Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz." Hak teâlâ buyurdu ki: Siz îman etmek istemiyorsunuz. Âlemlerin Rabbinin irâdesini gözardı edemezsiniz. Siz "Onu devre dışı bırakarak" inkâr da edemezsiniz. İman da edemezsiniz. Bütün irâde Onundur. Size sorumlu olmanız için "cûz-i irâre" verdi. Kim Onun yolundan içi-dışı doğru yürürse başarılı olur. Başarı asıl Ondandır. İnsana dönük yönü izafîdir... Kimi dilerse küfre çalıştığını ezelde bildiğinden dolayı onu da rüsvây eder. Mutlak hâkim O'dur. Her yaptığı hikmetlidir. Kul Ona dayandıkça o da bundan nasib alır. Übeyy ibn Kaab (radıyallahü anh) Rasûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) in' şöyle buyurduğunu bize rivayet ediyor: "Kim Tekvîr sûresini okursa, Allah onun (kıyamet gününde) ayıbını ifşa ederek rüsvay etmekten korur. Sahîfesi ona gösterilir." |
﴾ 0 ﴿