MÜDAFFİFÎN SÛRESİ

Mekke-i Mükerremede inmiştir. Otuz altı âyettir.

1

"Ölçekte ve tartıda hîle yapanların vay hâline!"

Bu sûrenin nüzul sebebi şöyledir; Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Medine-i Münevvereye geldiği zaman oranın halkının eksik ölçtüğünü ve tarttığını gördü. Onlan bu tutumdan yasakladı. Onun sözünü dinlemediler. Hak teâlâ bu sûreyi gönderdi. "Veyl" cehennem de "bir dere" adıdır. Orada çetin azap vardır.

2

"Ki onlar insanlardan ölçekle aldıkları zaman tastamam alanlar;"

3

"onlara ölçekle, yahut tartı ile verdikleri zaman ise eksiltenlerdir."

4

"Sahiden onlar diriltileceklerini sanmıyor (lar) mı?"

5

"Büyük bir günde... "

6

"Âlemlerin Rabbi için insanların kalkacağı günde..."

Bu ölçü ve tartıda hîle yapanlar gerçekten öldükten sonra dirileceklerine yoksa inanmıyorlar mı? Sanki inanmayanlar gibi din kardeşlerini aldatıyorlar. Kul hakkını çiğniyorlar. O gün çok korkunçtur! Sonuçlan da çetindir! Allah'ın huzurunda tam "beşyüz yıl" dururlar, o günde... Bu zaman gerçek mü’minlere, hilebaz olmayan takva "sabahtan öğleye kadar" olacaktır. Kâfire, münâfıka uzun gelecek...

Abdullah ibn-î Ömer (radıyallahü anh) şöyle söylemiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz o gün Allah'ın huzurunda durmanın utancından tâ dizinin yarısına kadar tere batar." İbn Mes'ûd (radıyallahü anh): "Kâfire terden gem vurulur. Sıkıntının şiddetinden (Beni bundan kurtarın. Cehenneme gitmek pahasına da olsa!) demeye başlar," demiştir.

7

"Sakini Çünkü kötülerin kitabı muhakkak ki 'siccîn' dedir."

Bu kâfirler öldükten sonra dirilmeyi inkâr ederler. Bu fâcir kâfirlerin yeri, amellerinin kitablarının yeri "Siccîn"dedir, O, yedi kat yer altında bir taşdır. Bu korkunç yerde kâfirlerin, fâcirlerin, insanlardan cinlerden aynı yolda olanların dîvanları bulunur. İkrime, "O siccîn'de demek: Hüsran içindedir demektir," der. "fâcir" kelimesi "takvâ"nın karşıtıdır. Facir olan diyanî perdeyi yırtan kişidir. Bunun en azmanı ise kâfirdir. Sonra münafık... Sonra da onlara benzeyen amelî nifak içinde olan müslümanların fâcirleri gelir. Fâcir, kâfîr'den daha kapsamlıdır. Şeytanlar, kâfirlerin amellerine tanıklık edeceklerdir. Nitekim melekler de mü’minlere tanıklık edeceklerdir."

8

"Sıccînin ne olduğunu sana hangi şey bildirdi?"

9

"(O) yazılmış bir kitabtır."

10

"Yalan sayanların o gün vay hâline!"

Yâ Muhammed! Siz o "Siccînin ne görkemli şey olduğunu Biz Azîmüşşân bildirmezsek nereden bileceksiniz?"

O, bir kitaptır ki, bütün şer dîvanlan onda toplanmıştır. O dîvanların yazdıkları kötülükleri kâfirler, şeytanlar, cinnilerin müslüman olmayanları ile müslümanların takva sahibi olmayanları işlemişlerdir. Şu kimselere yazıklar olsun ki: Kimileri dilleriyle, fiilleriyle (kafirler gibi), kimileri de sırf fiilleriyle -inandık demelerine rağmen- o peygamberlerin getirdiği ilahî mesajları yalanlamışlardır.

11

"Ki onlar, o ceza gününü yalan saymakta olanlardır."

12

"Halbuki onu haddi aşkın ve taşkın, günaha düşkün olan her kişiden başkası yalan saymaz,"

13

"karşısında âyetlerimiz okununca evvelkilerin masalları demiştir o"

Bu ceza gününü ancak Velîd ibn Mugîre ve benzerleri, peşinden giden manevî dölleri ve yandaşları yalanlar ona "Eskilerin masalları" gözüyle bakarlar. Ona itibar etmezler. Gereğini dolayısıyle yapmazlar.

14

"Hayır... Bilâkis, onların kazanmakta oldukları (günahları) kalplerini paslandırmıştır."

Küfür-günahlar, kalplerini kat kat paslandırmıştır. Akıllan mağlûb olmuştur. Kalplerinde hayat kalmamıştır. Bundan dolayı yalanlarlar. Burada sürekli günah işleyenlere de bir uyarı var. Çünkü kâfirlere benziyorlar.

15

"Hayır (inanmazlar)! Şüphesiz ki onlar o gün Rablerinden kesinkes mahrumdurlar."

16

"Sonra onlar muhakkak ve muhakkak o alevli cehenneme gireceklerdir."

17

"Sonra da (onlara): İşte (bu azap) sizin yalan saymakta devam edegeldiğiniz şeydir, denilecek."

Kâfirler âhirette Allah'ı göremezler. Rahmetinden de yoksun olurlar. Yerleri ise cehennemdir. Orda sonsuza dek kalırlar. Cehenneme girince onun hizmetçileri, görevlileri onları "azarlamak için" öyle derler: "Bu, cehennemdir! Siz peygamberlerimizden bunu işitirdiniz. Ama boyuna yalanladınız. İşte bu gerçek yerinizde tadın azabı bakayım!"

18

"Gerçekten iyilerin kitabı, hiç şüphesiz İlliyîn'dedir."

19

"İlliyyin'İn ne olduğunu sana hangi şey bildirdi?"

20

"(O) yazılmış kitabdır."

21

"Ki huzurunda mükarreb (melekler) bulunur."

Mü’minlerin amellerinin berâtı "illiyyin" içindedir. O yedinci kat göktedir. Onun sânını belirtmek için sen ey Muhammed! Biz bildirmezsek onu nereden sağlıklı öğrenebilirsin? Onları "Allah'a yakınlığı olan melekler" yazarlar. Onların yeri de 7. kat göktedir. Mü’minlerin işledikleri sâlih ameller onların tanıklığı altında bu dîvanlarda bulunur. Diğerlerine şeytanlar tanık, bunlara mü’minlere de melekler şahit arada tam bir fark var...

22

"Şüphesiz ki o iyiler nimetler içindedir."

23

"Süslü tahtlar üzerinde temâşâ, edeceklerdir."

24

"Öyle ki sen o nimetin güzelliğini yüzlerinde (görünce) tanırsın."

Sâlihler, sâdıklar olanlar cennetler içinde bulunan süslü tahtlar üstünde otururlar. Birbirleriyle sohbet ederler. Hak teâlâ'nın dîdârını temâşâ ederler. Aynı zamanda cehennemde azâb olan din düşmanlarını da görürler. Hallerine hamdederler. Onlar azaptayken bir görseniz!,.. O cennetlikleri, yâ Muhammed, yüzlerine vuran nimetlerin revnaklıklarından, tazeliklerinden tanırsın..

25

"Onlara mühürlü, hâlis bir şaraptan içirilecek ki,"

26

"onun (İçiminin) sonu bir misktir. O halde yatışanlar buna kavuşmak için yarışsınlar."

Cennetliklerin sefa sürmeleri cümlesinden olarak "dupduru, sarhoş etmeyen, abuk-sabuk konuşturmayan şaraptan" içerler. İçimi güzel, kokusu ise misk gibidir, işte bu ve benzeri nimetler için sâlih ameller işleyerek "hayırda ve takvada yarışarak" gayrete geliniz.

27

"(O şarabın) katkısı "Tesnîm dendir."

Bu 'Tesnîm ile karışık Rahîk şarabı", yukarıdan aşağıya dökülen bir pınardır. Allah'a çok yakın olan mukarrebler- o katıksız şarabı (Tesnîm'i) içerler. Ama amel defterleri sağdan verilenler karışık şaraptan içerler. Niyet ve amel durumuna göre nîmet değişiyor.

28

"(O) bir pınardır ki mukarrebler onu içerler."

29

"Doğrusu, günah işleyenler îman edenlerden kimine gülerlerdi."

30

"(Mü’minler) yanlarından geçerlerken birbirlerine kaş-göz işaretleri yaparlardı."

Müşrikler zayıf, kimsesiz mü’minleri gördükleri vakit dünyada kaş-goz hareketiyle onlarla alay ederlerdi... Aralarında "Bakın şu Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e uyan sefihler-câhiller!" diye onları hor görürlerdi. Bu âyet-i kerîmenin nüzul sebebi şöyledir: Hazret-i Ali (radıyallahü anh) mü’minlerden bir grupla giderlerken münafıklardan bir grup orada oturuyorlardı. Mü’minlere gülüştüler. Onların hakkında ve hüküm bakımından ise onlar gibi davrananlar hakkında bu âyet geçerlidir.

31

"Ailelerine döndükleri zaman zevk duyarak dönerlerdi."

32

"Onları gördükleri zaman: Bunlar muhakkak sapıklardır, derlerdi."

Müslümanlarla alay edenler bunları böbürlenerek ailelerine de anlatırlardı. Aralarında mü’minlerin hallerini tartışırlardı. Atalarını bırakarak, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e uyan mü’minlere "sapıtmışlar" derlerdi. Onlar görme özürlüdürler, kalpleri kapalıdır. Mü’minler birer ayna gibidirler. Hangisine baksalar kendi sıfatlarını görürler: Sapıtmışlik saplantılarını görürler.

33

"Halbuki onlar (mü’minlerin) üzerlerine gözcüler olarak gönderilmemişlerdi."

34

"İşte bugün de îman edenler o kâfirlere gülüyorlar..."

Önemli olan sonu iyi getirmedir. Dünyâda takva ruhu ile yaşayanlar orada onlara gülecekler. Çünkü misilleme yapacaklar. Etme-bulma dünyâsı...

35

"Tahtlar üzerinde (onlara) bakarak."

36

"(Nasıl) o kâfirler işteyegeldiklerinin cezasına çarpıldı (lar) mı?"

Bu sefa içindeki mü’minler, katı azap içindeki kâfirleri seyrederler, öyle azap içinde kıvranırlar ki tanıdıklarına her biri: "Yâ filan oğlu filan! Beni burdan kurtar," der. Ancak buna izin verilmez. O mü’min tanıdığı da onunla alay eder. Çünkü dünyâda takva yaşayışından dolayı çok alaya alınmıştı. Hukukta temel prensiplerden biri de şöyledir: "Amelin cinsinden ceza verilir". Alaya alay gibi.

Übeyy ibn Kaab (radıyallahü anh) Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)' in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: "Kim Mudaffifin sûresini okursa, Allahü teâlâ onu kıyamet gününde mühürlü hâlis şaraptan suvaracak, içirecek."

0 ﴿