BELED SÛRESİ

Keremli Mekke döneminde inmiştir. Yirmi âyettir.

1

"Şu beldeye yemin ederim. "

2

"Sen bu beldeye helâl iken."

3

"Babaya da, doğana da (yemin ederim)."

Ben Azîmüşşân Mekke şehrine yemîn ederim. Sen orada dünyâyı teşrif ettin. Sana orayı helâl kıldık ki orada bir saatte kıtal etmeni ve böylece kâfirlerden dilediğini öldüresin diye. Bu, Mekke'nin fethine işarettir. Başkası için burada adam öldürmek yasaktır. Müfessir Atâ (radıyallahü anh) der ki: "Şüphesiz Allahü teâlâ Mekke-i Mükerremeyi (haram bölge) Hân etti. Tâ göklerin, yerlerin yaratılmasından beri bu geçerlidir. Bu hürmet: Adam öldürmemek, oranın ağaçlarının kesilmemesi, otlarının yolunmaması, hiçbir canlısının öldürülmemesidir. Bu, Kıyâmetedek sürecektir. Ancak Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) için bir saat istisna edilmiştir. Bununla Mekke Fethi gerçekleşmiştir." Yüce Allah Mekke'ye, Hazret-i Âdem'e, onun soyuna yemin etti.

4

"Ki biz insanı, yemin olsun, meşakkat içinde yarattık."

İnsanoğlunun çektiği zahmeti hiçbir varlık çekmez. Sizi babanın sulbünden çıkardık, ana rahmine düşürdük. Dokuz ay on gün o karanlık yerde onu karar kıldık. Dünyâya gelince ona "beşik zahmetini" tattırdık. Onu ayaklan olduğu halde yürümeden mahrum ettik. Çocuk ilk tahsil çağına gelince "okuma zahmetine katlandı. Bir kısım çocuklar da bir "sanat öğrenme" ve ustasına katlanma durumunda kaldılar.

Bu zahmetler daha birçok yerde oluyor. Hayat zahmetlerle doludur. Bu zahmetler iyiliklerin kıymetini bilmeniz içindir. Hayatta insanın çektiği zahmetle bu iş bitmez. Ölünce "Münker-Nekîr suâli"nin zahmeti vardır. O daha dehşetlidir. Kıyametin ahvâli ise çekilecek zahmetler açısından korkunçtur! Mü’minler "Cennete kavuşmakla" bu zahmetler "rahmete" dönüşecek. Kâfirlerin zahmeti "dayanılmaz boyutta" orada (cehennemde) sonsuzadek sürecektir. Dünyâ, "darulimtihan-dârülibtilâ' (bir imtihan yeri, bir zahmet ve sıkıntı yeri) dir.

5

"O, kendisine kimsenin mutlaka güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?"

Bu âyet-i kerîmenin nüzul sebebi şöyledir: Kâfirlerden "Useydoğlu Kelûd" diye bir vardı. Bu adam Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) dan nefret ederdi. Çok kuvvetli bir adamdı. Öyle ki: Bir sahtiyanın bir ucuna ayağıyla basar, öbür ucunu da Mekke'nin babayiğitleri tutarlardı. Buna rağmen onların çekmeleriyle ayağını kımıldatamazlardı... Fakat o sahtiyan parça parça olurdu... Bu "acı gücüne güvenerek" Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a düşman kesilmişti. Bu âyet-i kerîme insanın haddini bildirmesini istiyor. Bu güçte olan biri bile helak olacaktır. Allah Rasûlüne (sallallahü aleyhi ve sellem) intikam peşinden giden mankafalılardan onun intikamını alacaktır. Allah sevdiklerine -hele bu Allah'ın Rasûlü olursa- çok düşkündür. Onlara düşmanlık yapan bizzat Yüce Allah'a düşmanlık yapmış demektir. Bu biline...

6

"Der ki: Yığın yığın mal telef ettim"

7

"O, kendisini hiçbir kişinin görmediğini mi sanıyor?"

O iflah olmaz ve kendi bedenî ve malî gücüne böbürlenen kâfir bu imkanlarla Muhammed'imize düşmanlığını sürdürmektedir. Güya onu öldürecekti. Onun bu kötü kurgularını bilen yok mu sanıyor? Onu Allahü teâlâ görür ve sözlerini de işitir. Hepsinin hesabını âhirette topyekûn soracaktır.

8

"Biz ona iki göz vermedik mi?"

9

"bir dil, İki dudak"

10

"Biz ona, iki de yol gösterdik."

Bu kâfirler ve nîmet azmanı onlara benzeyen nankör münafıklar birazcık insafla düşünsünler. Kâinatı müşahede edecekleri acayip yapıda iki göz vermedik mi? İki de dudak verdik ki her an gevezelik yapmasınlar. Esrarengiz yaratılışta bir de "dil" verdik. Meramlarını anlatsınlar diye. Bir de hayır-şer yolunu gösterdik. Dileyen dilediği yola girsin de sorumlu olsun diledik. Bütün bunlar Bizim vahdaniyetimizi ve gücümüzü daha iyi Tevhidi çizgide anlamanız için ihsan edilmiştir. Biz herşeye kadiriz. Kimse bizi âciz bırakamaz.

11

"Fakat O, sarp yokuşa saldıramadı."

12

"Bu sarp yokuşun ne olduğunu sana hangi şey bildirdi?"

Yâni: Muhammed'e düşmanlıktan ötürü çok mal harcadım," diyen kâfir henüz "akâbe"yi (yokuşu sökmemiş) tir. Onun büyüklüğünü belirtmek için tekrar soru tarzında beyan buyuruluyor. Kimisi der ki "O sıraf'tır. Kimisi de "cennetle cehennem arası çekilen sûr"derler. Onun iç yüzü cennetten yana, dış yüzü cehennemden yana olan bir engeldir.

13

"O kul-köle azat etmektir."

Köle azat etmekle kul kendini de cehennemden azat edecek bir amel-i sâlih işlemiş oluyor. Nitekim, bu hususta Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kim bir müslümanı kölelikten azat ederse Allah, o azat edilenin her uzvuna karşılık azat eden o adamın uzuvlarını cehennemden azâd eder." (Buharî-Müslim-Tırmizî bunu Ebû Hüreyreden naklederler.)

14

"Yahut (salgın) bir açlık gününde yemek yedirmektir."

15

"Yakınlığı olan bir yetime,"

16

"yahut toprakta sürünen bir yoksula (yedirmektir)."

Kıtlık zamanı dilenmeyen, haya sahibi kişileri doyurmak ve ihtiyaçlarını görmektir. Ayrıca özellikle yakınlığı olan yoksulu, yetimi kalkındırmaktır. Yoksul, hiçbir mal varlığı olmayan Allah adamıdır. Bunlara ihsan eden "Sırat! hızla geçer inşaallah...

17

"Sonra da, iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye, merhameti tavsiye edenlerden olmaktır."

18

"İşte bunlar sağcılardır."

Bu iyilikleri yapanlar ancak mü’minlerdir. Hem de îmanları üzerinde "sâbit-kâdem"dirler. Çünkü bütün amellerin işlerin ilahî dergâhta makbul olabilmesi için şüphesiz, tezatsız bir îman ile yapılması elzemdir. Mü’minlerin bir başka özelliği, ibâdetin zahmetine ve günahlardan kaçınmanın nefse ağır gelen haline sabrederler. Bunda da ayrıca sebat ederler. Nitekim Peygamberimiz: "Cennet zahmetlerle belâlarla çepeçevredir. Cehennem de nefsin hoşlandığı şeylerle kuşatılmıştır," buyurmuştur. Belâları Allah'tan bilmedikçe zahmetli işlere de isyan etmeksizin sabretmedikçe Cennete ulaşılamaz. Bir de müslümanların birbirlerine merhametli olmaları gerekir. Nitekim bu hususta Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): (İnsanlara merhametsiz olana Allah rahmet etmez) buyurarak bu problemi en âdil biçimde ortaya dökmüştür. Atalarımız bunu: "Acımayana acınmaz!" diye özleştirmişlerdir.

19

"Ayetlerimize küfredenler ise solcuların tâ kendileridir."

20

"Ki (onların cezası) üzerlerine kapıları sımsıkı kapatılmış bir ateştir!"

Onlar, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'i tanımadılar. Kur'anı tasdîk etmediler. Âhireti de yalanladılar. Bunlar kıyamet günü amel defterleri sol ellerinden verilecek ve cehenneme sürülecektir. Kapılar da sımsıkı kapanacak...

Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sûre hakkında şöyle buyurmuştur: "Kim Beled Sûresini okursa Kıyamet günü (kâfirlere ve münafıklara olacak) Allah'ın gazabından emîn olur, kurtulmuş sayılır

0 ﴿