ALAK SÛRESİ

Keremli Mekke döneminde inmiştir. On dokuz âyettir.

1

"Yaratan Rabbinin adiyle oku"

Yâ Muhammed! Bütün kâinatın Yaratıcısı olan Rabbinin adıyla Kur'an'ı oku. Tüm müfessirlerin ittifakına göre, ilk inen sûre budur. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kırk yaşına bastığında bir takını garip sesler işitiyor, fakat söyleyeni göremiyordu. Bundan ürperiyordu. Hattâ kendine "delilik" iliştiğinden bile şüpheleniyordu. Cebrail (aleyhisselâm) bir gün "aslî hüviyetiyle" göründü. Dehşete kapıldı! Hemen hanımı temiz Haüceye (radıyallahü anh) koştu! Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) in bu dalgın ve yorgun hâlini görenler Hazret-i Hatice (radıyallahü anh)' ya: "Bir deliyle evlendin," bile dediler. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayıldığı zaman Hazret-i Hatîce (radıyallahü anh) amcaoğlu "Varaka ibn Nevfel"e durumu bildirdi. O, İncil'i de bilen bilgin ve ergin bir zâttı. Sonra da "Arrâs" adli bir rahibe gitti. İkisi de Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) in "son peygamber" olduğunu haber verdiler. Çünkü İncilde ve Tevratta onun vasıfları yazılıydı! Sânının yüce olduğunu bildirdiler. Ona görünen Meleğin İsa'ya ve Musâya (aleyhimesselâm) görünen Cebrail (aleyhisselâm) olduğunu söylediler. Birgün Hıranûr dağında "Sevr" mağarasında ibâdet ve tefekkür halindeyken Cebrail- Bu sûreyi (ilk beş âyetini) getirdi. Ona okumayı öğretti.

Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) "— Ben okuma bilmem," deyince melek ona: "-— Yaratan Rabbinin adıyla oku..." âyetlerini öğretti. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'e iki rekât namaz kılması için abdest almasını söyledi. O da denileni yaptı. Bunu da Hatîce (radıyallahü anh)' ya anlattı. Ona da öğretti. Bu: "Kendinizi çolukçocuğunuzu ateşten koruyunuz..." âyetine uygundur. Onlara öğretin, onları terbiye ediniz, demek. Cebrail (aleyhisselâm) in ilk getirdiği vahiyle Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) korktu. Hemen Hazret-i Haticeye (radıyallahü anh) ya koştu. Ona "Örtün beni!" dedi. Zangır zangır titriyordu. İstirahattan sonra sâkinleşti. Hazret-i Âişe (radıyallahü anh) dan rivayete göre ilk gelen vahiy "gün gibi çıkan sâdık rüyalaradır. Efendimiz bu rüyaları gördükçe hep "uzleti-Hıra dağına gitmeyi" tercih ediyordu.

2

"O, insanı (rahimlerin ciğerlerine spermaları) asılmış olarak yarattı."

İnsanı topraktaki maddelerin spermaya dönüşmesiyle yarattı. Hazret-i Âdem'i ise topraktan yarattı. Bir başka âyette O insanı topraktan yarattı. Oluşumu "Nutfe-alaka-mudga"şeklindedir. Yani: Erlik suyu, ana rahmine yapışmış, asılmış kan pıhtısı, bir çiğnem et ve sonra da insanın organları teşekkül eder.

3

"Oku. Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir."

4

"Ki O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir."

Oku Yâ Muhammed! Sen gerçekten Okuma yazma bilemiyorsun. Ancak Rabbin sana yardım ederek anlayışını ve zihnini açtı. O kerîmdir. Kulların cahilliğini gidericidir. Onların bilgisizliğinden doğan hatalarını bağışlayandır. O Allah kalemle yazıyı-hattatlığı öğretendir. Yazarlığın faziletine bir uyarı da vardır bu âyette. Bunda büyük faydalar vardır. Zira bütün ilim çeşitleri yazılmasaydı korunamazdı. İlahî kitaplar da ancak yazıyla nesilden nesile geçiyor. Yazmak olmasaydı din ve dünyâ ayakta durmazdı. Bundan dolayı Allah kullarına bunu öğrettiği için âdeta minnet ediyor. Zâtına şükredilmesin! tenbih ediyor.

5

"İnsana bilmediğini O öğretti."

Âdem ile bütün varlıkların isimlerinı O bildirdi. İlham ile Rasûle (aleyhisselâm) bilmezken Kur'an'ı bildirdi. Ayrıca bütün insanoğluna bilmediğini öğrenme kapasitesini O ihsan etti. O, tam kerem sahibidir. Onları cahilliğin karanlığından ilmin aydınlığına kavuşturdu.

6

"(Okumamaktan) sakın! Çünkü insan muhakkak azar."

7

"Kendisini ihtiyaçtan vareste gördü diye."

8

"Şüphesiz dönüş ancak Rabbinedir."

Kâfirler şüphesiz isyankâr ve serkeştirler, Çünkü Allah'a itaatten kendilerini müstağni görürler.

Ebu Cehil, arkadaşları ve firavun gibi ki o Rablık-ilahlık davasına kalktı. Malına -kendi yeteneklerinden dolayı verilmiş gibi- güvendi, övündü. Hak emrine isyan etti. Malıyla beraber yere battı. O kimselere ve benzerlerine yazıklar olsun ki onların dönüp dolaşarak gelecekleri yer o Rabbin huzurudur. Âsiler cehenneme, itaatkâr olanlar da cennete gönderileceklerdir.

9

Bkz. Ayet 10.

10

"Bîr kulu, namaz kılarken, menedecek (adam) gördün mü sen?"

Bu âyetin nüzul sebebi şuydu: Ebucehil denen mel'ûn şöyle bir yemin etti: "Eğer Muhammed'i Kabe'de namaz kılarken görürsem, boynuna secdeye varınca, ayağımı basacağım." Lat ve Uzza hakkı için böyle yapacağım." Fakat o secdedeyken yaklaştı ama derhal hızlıca uzaklaşü. Sonra bunun sebebini sordular. "Önümde bir hendek vardı. İçinde ateş yanıyordu, geçemedim," dedi.

11

Bkz. Ayet 12.

12

"Gördün mü (şu cür'eti)? Ya o doğru yol üzerinde ise, yahut takvayı emrettiyse"

Ebucehil bu gözü karalığı ile İslama girseydi de onun lehine yapsaydı hayırlı olurdu. Namazdan menedeceğine kâfirlere İslâmı ve tevhidi emretseydi hakkında hayırlı olurdu.

13

Bkz. Ayet 14.

14

"Gördün mü? Ya yalan saydı, yüz çevirdi ise (O adam) Allah'ın muhakkak görüp durduğunu hiç de bilmemiş mi?"

Ey Rasülüm Muhammed! O Ebucehil'in seni yalanlamasıyla îmandan yüz çevirmesini Rabbin biliyor. Hak teâlâ onun ne yaptığını görüyor.

15

Bkz. Ayet 16.

16

"Sakınsın o. Eğer vazgeçmezse, onu alnından tutup (cehenneme) sürükleriz. Yalancı, günahkâr alo (inin saç) ından."

Bu, Ebucehilden bahseden âyetlerin cevâbıdır.

Habîbi Muhammed'i inciten Ebucehil (kopkoyu câhil)'e öyle bir azap hazırlarız ki iki ayaklarını bağlarız, saçının perçeminden tutar cehenneme hor-hakîr olarak atarız. İzzetim hakkı için bunu böyle yapacağız. Ebucehil gibi davranan, gücüne-servetine güvenen kimselere de bu âyetlerin hükmü geçerlidir. Hayra karşı gelmek kopkoyu bir cahilliktir. Ebucehlin cahilliğinden bir damardır. Allah'ın mülkünde Onun verdiği rızıkları yiyerek isyan eden herkes bu hüküm altında cezalanırlar. Bilhassa kâfirler...

17

Bkz. Ayet 18.

18

"O vakit (durmasın) meclisini davet etsin. Biz (de) zebanileri çağırız."

Bu âyet-i kerîmeler gelince Rasûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına bunları okudu. Ebucehil bunları işitince dedi ki: " Yâ Muhammed! Ben kavmimi-kabîlemi kayırdım ve topladım. Onlar senin Rabbinin azabını benden menedecekler..." Buna karşılık Allahü teâlâ: Ey Rasülüm Muhammed! Ona söyle. Onları toplamakla bizim azap meleklerimizden (zebanilerden) kurtulamazlar.

Onların onlara davranışları çok haşin olacak. Hiç merhametleri olmayacak, Sözleri de ağırdır. Ebucehil, zebâriî sözünü işitince korku ile geri döndü ve dediler ki: "— Muhammed'den korktun mu?" "— Hayır, dedi. Fakat yanında bir atlı gördüm. Beni zebaniyle korkuttu. O atlı benden yana yürüdü. Ben de —Muhammed'den değil, o atlıdan korktum. Kaçtım.

19

"(Habîbim) sakın ona boyun eğme. Secde et. Yaklaş."

Secde, kulun Allah'a -manevî bakımdan- en yakın olduğu hâldir. Onun için secde etmek emrediliyor. Ona yaklaşmak için nafile ibâdetleri artır. Mücâhidin yorumuna göre secde Ona yaklaşmaya vesiledir. Bu bakımdan "secde et. Yaklaş" buyuruldu. Bu son âyet-i kerîme "secde âyeti"dir. Okuyanın da, dinleyenin de secde etmesi gerikir.

Rasûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)' in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Kim (ikra' bismirabbikellezî halaka) sûresini okursa mufaddal sûrelerinin hepsini okumuş gibi ona ecir verilir."

0 ﴿