ÂDİYÂT SÛRESİ

Keremli Mekke'de nazil olmuştur. On bir âyettir.

1

"Yemin olsun o harıl harıl koşan (at) lara"

Bu âyetin sebebi nüzulü şöyledir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kinâneoğullarına elçi gönderdi. Bu, Münzir ibn Amr idi. Gittiler, fakat dönüşleri gecikti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mahzun oldu. Durumlarında bir belirsizlik vardı. Cebrail (aleyhisselâm) bu sûreyi getirdi. Onların da hallerinden haber vardi.

2

"O (tırnaklarıyla) çakarak ateş çıkaranlara,"

O kadar hah koşarlar ki taşlı yollarda nallar o taşlara değdikçe ateş çıkarır. Bu, çok hoş ve o kadar da dehşet verici manzaradır.

3

"Sabahleyin baskın yapanlara."

4

"Derken orada toz koparanlara."

5

"Bununla bir topluluğun tâ ortasına girenlere ki..."

Sabahın erken vaktinde kâfirleri âni yakalarlar. Yumuşak yerlerde sür'atlı yürümeleri ve koşmaları dolayısıyla tozu dumana katarlar. Tâ düşman içlerine dalarlar, onları hezimete uğratırlar.

Sûrenin baştan buraya kadar geçen âyetlerinde "yemin" ediliyor. Ama asıl maksat Rasûlü Ekrem'e o giden müfrezeden onun ahvâlinden haber vermektir. Sanki şöyle deniliyor: "Yâ Muhammed! Ashabının atları çok iyi cevelan ediyor. Taşlardan ateş çıkarıyor. Tozu toprağa katıyor. Sabah vakti kâfirleri vuruyorlar. Zafer ve basan onlarındır. Üzülme. Biz bunu sana yeminle temin ediyoruz.

6

"Muhakkak insan, Rabbine karşı çok nankördür."

Gerçekten insanoğlu Rabbinin nimetlerine karşı hep nankör olagelmişlerdir. Minnet etmezler. Zahmet çekseler hemen şikâyet ederler. Ama çok rahatlık gördükleri halde onu unuturlar. Bir zahmeti anarlar. Bin rahatı unuturlar. Şüphesiz Allahü teâlâ bunların hallerine vâkıftır.

7

Bkz. Ayet 8.

8

"Hiç şüphesiz O buna hakkıyle şahittir. Gerçek o, mal sevgisinden dolayı pek katıdır."

Allah işlenen amelleri bilir. Onun ecrini kul için yasaklar. Onu sonra (âhirette) cezalandım. Ya hayır olarak cennete veya şer olarak cehenneme sokar. Bazıları dediler ki: Arap içinde bir asırda üç kişi vardı. Biri "cömertliği" ile meşhurdu. Ona "Hatem Tâî" derlerdi. Birisi ise "cimriliği" ile tanınmıştı, Ona "Habâhib" derlerdi.

Öyle ki ekmek pişirmek için gündüz ateş bile yakmazdı. Herkes uyuyunca yakardı. Bir kişi uyansa ateşi söndürürdü. Birisi ondan ateş alacak diye böyle yapardı. Gerisini siz anlayın... Biri de "aç gözlülük" ile tanınıyordu. Buna da "Eş'ab" derlerdi. Bir gelin çıksa o hemen kendi evini ve önünü süpürürdü ki o gelin kendisine gelsin diye... Bir kişi eliyle sırtını kaşısa o sanırdı ki gömleğini çıkaracak da kendisine verecek. "Kenûd" diye o cimriye derler ki kimseye bir şey bırakmaz. Ehlini de aç-açık bırakır... Olmaz yere evdekilere eziyet eder ki "yiyicilersiniz" diye... Bundan dolayı Allahü teâlâ "şüphesiz o mal sevgisiyle cimrilik yaptı. Mala hırslandı. Pek cimridir. Bütün irâdesini cimrilik için gösterir. Ama Ona kullukta ve nimetlere şükürde zayıftır.

9

Bkz. Ayet 11.

10

Bkz. Ayet 11.

11

"Hâlâ o, bilmeyecek mi, kabirlerin içindekiler çıkarıldığı zaman, göğüslerde ne varsa onlar da derlenip toparlandığı (zaman)... Hakikat o gün Rableri onlar (m her hâlin) den elbette tamâmiyle haberdârdır."

Mala hırslı olup cimri olanı O çok iyi bilir. Asıl içlerinde sakladıkları niyetleri de bilir. Kıyamet günü herşey zâhir olacak. Rableri de onlara tek tek olup-bitenleri bildirecek. O gün zerre kadar bir şey bile zayi olmaz Hasım'dan rivayete göre Rasûlallah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Zilzâl Suresi Kur'an'ın yansına, Âdiyât sûresi de yarısına denktir," buyurmuştur.

0 ﴿