5

Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz.

Ey Allah’ım, başkasına değil ancak sana boyun eğeriz, sana kulluk etleriz. Sana ibadet ederiz. Ey Allah’ım, yaptığımız ibadetlerde, itaatlerde ve bütün işlerimizde ancak senden yardım dileriz. Senden başka hiçbir varlıktan yardım dilemeyiz. Seni inkâr eden kâfirler ise işlerinde senin dışındaki taptıkları putlardanyardım dilerler. Biz bunlardan beriyiz.

Abdullah b. Abbas, bu âyetin izahında şöyle demiştir: "Cebrâil Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Allahü teâlânın şöyle buyurduğunu söylemiştir. "Ey Rasûlüm, de ki: "Ey rabbimiz, ancak seni birler, senden korkar ve sana ümit bağlarız."

Taberi, âyetin "Senden korkar ve sana ümit bağlarız." şeklindeki izahı yerine "Sana boyun eğer ve sana teslim oluruz." şeklinde izah etmenin daha uygun olacağını söylemiştir. Zira âyette zikredilen "Ancak sana kulluk ederiz." ifadesi her şeyden önce, boyun eğmeyi ve teslim olmayı ifade eder. Korku ve rica da "Boyun eğme" ifadesi içinde mevcuttur." demiştir.

Taberi diyor ki: "Eğer denilecek olursa ki "Allahü teâlâ hem kullarına, kendisine itaat etmelerini emrediyor hem de itaat etmelerinde kendisinden yardım dilemelerini emrediyor. Allah'ın, kullarına, kendisine itaat etmelerini emrettikten sonra, itaat etmelerinde kendilerine yardım etmemesi mümkün müdür? O halde kulun, rabbinden, itaatte kendisine yardımcı olmasını dilemesinin mânâsı nedir? Buna cevaben denilir ki: "Kul, rabbinden, geçmişteki itaatlerine dair yardım istememekte, gelecekteki itaatlarına dair yardım istemektedir. Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Zira, Allahü teâlânın. kullarına verdiği emirleri yerine getirecekleri güç ve imkânları bahşettikten sonra yine de o emirleri yerine getirirken onlara yardım etmesi, Allah'ın, kullarına olan bir Hitfudur. Allah'ın, günah işlemeye dalan ve Allah sevgisinden uzak olan kullarına, itaatte yardım etmeyip bu lütfunu kesmesi, buna mukabil Allah'a kullukta bütün gayretini harcayan ve ona itaate koşan kuluna, itaat etmesi için yardım etme lütfunda bulunması Allah için ne bir kötü idaredir ne de hükümlerinde zulmetmektir. O halde kulun, itaatte rabbinden yardım dilemesi isabetli bir davranıştır.

Allahü teâlânın, kullarına, kendisine itaat ederken yine kendisinden yardım istemelerini emretmesi, işleri Allah'a bırakan "Kaderci"lerin iddialarını boşa çıkaran en güzel delillerd' ndir. Kaderciler Allahü teâlânın, kuluna bir şeyi emredip veya kulunu bir işle yükümlü kılıp sonra da ona yardım etmemesini imkânsız görmüşlerdir. Bunların ifadelerine göre, Allah'ın, bir şeyi emretmesi halinde o hususta kuluna yardım etmesi gereklidir. Kulun, o emri yerine getirirken Allah'dan yardım istemesi lüzumsuzdur. Bunların görüşüne göre "Ey Allah’ım, ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz." diyen kimse "Ey Allah’ım, ancak sana ibadet eder ve senin bize zulmetmemeni isteriz." demiş olur. Halbuki bütün Müslümanlar: "Ey Allah’ım, ancak senden yardım dileriz." diyenin sözünün doğru: "Ey Allah’ım, sen bize zulmetme." diyen kimsenin sözünün ise yanlış olduğu hakkında birleşmişlerdir. Bu da "Kaderiyyeci"lerin, âyeti: "Ey Allah’ım, sen bizden yardımını kesme, senin bizden yardımım kesmen bir zulümdür." şeklinde yorumlamalarının yanlış olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Taberi diyor ki: "Eğer denilirse ki "Âyette niçin önce "Ancak sana ibadet ederiz." denildi? Daha sonra da "Ancak senden yardım dileriz." denildi? Halbuki önce, ibadet etmede yardım edilmesi istenilmen daha sonra da ibadet edildiği bildirilmeliydi." Cevaben denir ki "Allah'ın yardımı olmadan ibadet edilemeyeceğinden, ibadet etmekle yardım istemek birbirinden ayrı olmayan şeylerdir. Kul isterse önce yardım dileyip ibadet ettiğini beyan etsin, isterse ibadet ettiğini bildirip yardım dilesin farketmez. Kişinin, ihtiyacını karşılayan insana "İhtiyacımı giderdin. Bana büyük bir iyilik ettin." demesiyle "Bana büyük bir iyilik ellin. İhtiyacımı giderdin." demesi, aynı şeylerdir. İşte âyetteki ifade de bu mânâdadır. Bu sebeple, âyetteki "Ancak sana ibadet ederiz." ifadesi "Ancak senden yardım dileriz." ifadesinden önce gelmesine rağmen, manen daha sonra gelmiş gibidir." diyenlerin sözleri isabetli değildir.

Taberi diyor ki: "Eğer denilirse ki "Âyette "ancak sana" diye tercüme edilen "İyyake" zamirleri niçin iki kere zikredilmiştir de bir kere zikredilmemiştir? Cevaben denilir ki: "Bu zamirler, fiillerden önce gelmeyip sonra gelecek olsalardı Arapçanın üslûbu gereği, tekrar edilmeleri gerekirdi ve Nabüdüke ve Nestainüke denilirdi. Bu zamirlerin, fiillerden önce gelmeleri halinde de tekrar edilmeleri Arapçadaki ifade şekillerine uygundur. Ve daha fasih bir ifadedir.

5 ﴿