7Allah onların kalblerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de perde bulunmaktadır. Ve onlar için büyük bir azap vardır. Allah onların kalblerini ve işitme duyularını kapatmıştır. Bunlar o mühürlü kalbleri ve kulaklarıyla iman etmeye bir yol bulamazlar. İnkârcılıktan da kurtulamazlar. Onların gözleri üzerinde de bir perde vardır ki bu halleriyle artık doğru yolu göremeler. İşte bunlar Allah’a itaati terketmeleri ve farzları yerine getirmemeleri sebebiyle büyük bir azaba düşeceklerdir. * Eğer denilecek olursa ki: "Kalbler nasıl mühürlenir? "Çünkü mühürlemek, bir kısım kaplan, zarflan ve kılıfları kapatıp mühürlemektir? Cevaben denilir ki: "Kalbler de içlerinde bulunan ilimlerin kaplan, kulaklar da işitilen şeylerin kutlarıdır. Bu itibarla onların da mühürlendiklerini söylemek yerinde bir deyimdir. Ancak bunların mühürlenmelerinin nasıl olacağı çeşitli şekillerde izah edilmiştir. A'meş diyor ki: "Mücahid bize elini göstererek şöyle dedi: "Kalblerin bu yumruk gibi olduğunu söylüyorlardı. O, bir günah işlediğinde bunlardan biri (parmaklardan biri) kapanır. Mücahid bunu söylerken serçe parmağını gösterdi. Sonra diğer bir parmağım göstererek: "Kul, bir günah işlediğinde o da böyle kapanır." Başka bir parmağını göstererek yine: "Kul, günah işlediğinde bu da böyle kapanır." dedi ve böylece bütün parmaklanın kapattı ve devamla şöyle dedi: "Sonra bu kalbin üzeri bir mühürle mühürlenir." Hayır doğrusu onların yaptiklan kalblerini paslandımııştır. Mutaffitin sûresi, 83/14 âyetinde zikredilen "Paslandırmıştır" ifadesinin, bu mühürlenmeyi beyan ettiği söylenmiştir. Abdullah b. Kesir, yine Mücahidin şunları söylediğini rivâyet etmiştir: "Paslanma, mühürlenmeden daha hafif, mühürlenme de kilitlenmeden daha hafiftir. Bunların en dehşetlisi kilitlenmedir. Diğer bir kısım âlimler, kalblerin mühürlenmesini şöyle izah etmişlerdir: "Allahü teâlâ, bu âyet-i kerimesinde bildirmiştir ki bir önceki âyette zikredilen kâfirler, davet edildikleri hakkı dinlemekten yüzçevirmişler ve bunu gururlarına yedirememişlerdir. Nitekim kendisine bir söz söylendiğinde onu dinlemekten imtina edene ve gururlanarak onu anlamak istemeyene "Bu adam bu söze karşı sağır kesildi." denir. Bu şekilde izahta bulunanlara göre mühüdenmekten maksat, mecazi bir ifadedir. Kâfirlerin, hakkı dinlemediklerini beyan eder. Taberi diyor ki: "Bana göre bu mühürlenmenin izahı hususunda doğru plan yorum, bu gibi şeyleri izah eden tefsir, Resûlüllah'ın şu sahih hadisidir. "Şüphesiz ki kul, bir hata işlediğinde kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Eğer o, bu hatadan el çeker, af diler ve tevbe edecek olursa kalbi parlatılır. Şâyet tekrar o hataya dönecek olursa kalbindeki siyah noktalar artırılır. Öyle ki bütün kalbini kaplar. Allah tcalanın şu âyetinde zikrettiği pas işte budur. "Hayır, doğrusu onların yaptıktan kalblerini paslandırmıştır, Mutaffifin sûresi, 83/14 Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an Sûre: 83 hab: 1 Hadis No: 3334 Resûlüllah bu hadis-i şerifiyle, beyan ediyor ki: Günahlar peşpeşe kalbin üzerine gelirse onu perdeler. Ve perdeleyince de Allah tarafından bir mühür onu mühürler. Artık iman böyle bir kalbe yol bulamaz. İnkâr da oradan çıkamaz. İşte âyet-i kerime’nin beyan ettiği "Allah onların kalblerini ve kulaklarını mühürlemiştir." ifadesi de bu hususu beyan etmektedir. Gözle görülen kapların içlerine bir şeyler konduktan sonra, açılmamaları için mühürlendikleri gibi âyette zikredilen kâfirlerin kalbleri de kapatılmış ve Allah tarafından mühürlenmiştir. Artık onlara dışarıdan iman girmez, içeriden de inkâr çıkmaz. Anc?'; mühürün açılmasından sonra bir değişiklik olabilir. Âyette zikredilen "Mühürlenme"yi davet edildikleri haktan böbürlenmeleri sebebiyle yüz çevirmek olarak anlayanlara şunu sormak lazımdır: "Bu yüz çevirme işini, kibirlenk olarak mı yapmışlardır yoksa Allah mı onlara yüz çevirtmiştir?" Eğer derlerse ki: "Yüz çevirme işini onlar yapmıştır." Onlara cevaben denilir ki: "Allahü teâlâ, âyet-i kerime’de, kâfirlerin kalblerinin ve kulaklarının bizzat kendisi tarafından mühürlendiğini bildirmektedir. Allah'ın onların kalblerini ve kulaklarını mühürlemesini, onların imandan yüz çevirmeleri ve onların, tevhid inancını kabullenmeye karşı böbürlenmeleri şeklinde izah etmek nasıl caiz olabilir? Zira bu. Allah'ın yaptığı bir iştir. Kâfirlerin yaptığı bir iş değildir. Eğer derlerse ki: "Onların yüz çevirmeleri ve böbürlenmeleri, Allah'ın, onların, kalblerini ve kulaklarını mühürlemesi sebebiyledir. Burada sebebin yerine, sebebin meydana getirdiği sonuç zikredilmiştir." Onlara denilir ki: "Siz, bu izahınızla görüşünüzü terketmiş oluyorsunuz." Âyet-i kerime’yi, birinci görüşte olan âlimler gibi tefsir ediyor ve Allah'ın, kâfirlerin kalb ve kulaklarını mühürlediğini söylüyorsunuz. Âyeti doğrudan doğaıya kâfirlerin inkâr etmeleri ve imandan yüz çevirmeleri şeklinde izah etmiyorsunuz. Âyet-i kerime’de geçen "Gözlerinin üzerinde de perde vardır," ifadesi, kâfirlerin kalblerinin ve kulaklarının mühürlenmelerinden sonra zikredilmiş ve onların inkârlarında ısrarlı olduklarını beyan etmiştir. Böylece Allahü teâlâ bu âyet-i kerime ile Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Yahudilerin hahamlarının halini tasvir etmiş, onların kalblerini mühürlediğini, böylece Allah tarafından gelen herhangi biröğütü dinlemeyeceklerini, Muhammede indirdiği kitabı düşünmeyeceklerini beyan etmiştir. Ayrıca onların kulaklarını da mühürlediğini böylece, Allah'ın Peygamberi olan Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in uyanlarını, öğütlerini de Peygamber olduğunu gösteren delillerini dinlemediklerini, düşünmediklerini, onun hak Peygamber olduğunu bildikleri halde onu yalanlayarak Allah'ın azabına uğrayacaklarından korkmadıklarını beyan ediyor ve yine Resûlüllah’a bildiriyor ki. onların gözlerinin üzerinde perde vardır. Hakkı göremezlerki kendilerinin sapıklıklarını ve adîliklerini anlamış olsunlar. Allahü teâlâ, âyet-i kerime’nin sonunda Resûlüllah’a karşı çıkan bu Yahudi hahamları için büyük bir azap olduğunu, onun, Allah tarafından getirdiklerinin doğru olduğunu bildikleri halde, yalanlamalarının cezası olarak böyle bir azabı hak ettiklerini beyan etmektedir. |
﴾ 7 ﴿