57

Bulutları üzerinize gölgelik yaptık. Size, kudret helvası ve bıldırcın indirdik "Size rızık olarak verdiklerimizin temizlerinden yy in." dedik. onlar bize zulmetmediler fakat kendi kendilerine zulmediyorlardı.

Ey İsrailoğulları, Tin sahrasında bulunduğunuz sırada bulutlan üzerinize gölgelik yaptık. Orada size bir lütuf olarak, ağacın üzerine inen, baldan daha tatlı ve güzel olan kudret nevası ve bıldırcın indirdik" Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin leziz ve temiz olanlarından yeyin" dedik. Fakat siz bu nimetlere karşı nankörlük ettiniz. Emrimize isyan ettiniz. Ancak, bizim emrimize isyan etmelke bize zulmetmediniz. İsyanlarınızla azabı hak ettiğiniz için kendi kendinize zulmettiniz.

* Âyet-i kerime’de zikredilen ve "Bulutlar" diye tercüme edilen kelimesi aslında gökyüzünü bürüyen her şeye denir. Bu şey bulut ta olabilir duman da, olabilir başka bir şey de. Mücahid, âyet-i kerime’de zikredilen ve İsrailoğullarının üzerine gönderildiği beyan edilen (......)in, bildiğimiz bulut olmadığını söylemiş Abdullah b. Abbas da bu bulutun normal bulutlardan daha soğuk ve daha güzel bir bulut olduğunu ve kıyamet gününde Allah'ın emrinin içinde geleceği ve Bedir savaşında meleklerin içinde geldiği bulut olduğunu söylemiş ve İsrailoğullarının Tih çölünde bu özel bulutla gölgelendiklerini beyan etmiştir.

Taberi diyor ki: Âyette zikredilen (......) kelimesi, göğü kaplayan herhangi bir şey olarak izah edildiği takdirde, İsrailoğullarım gölgelendiren (......) in da bulut vb. herhangi bir şey olması mümkündür. Allahü teâlâ buna: "Göğü kaplayıp örten" mânâsına gelen (......) ismini vermiştir. Buna "Bulut" mânâsına gelen ismini vermesi uygun düşmezdi. Zira, o takdirde o kaplayanın, buluttan başka bir şey olduğunu söylemek mümkün olmazdı.

Âyette zikredilen ve "Kudret helvası" diye tercüme edilen kelimesi, Mücahide göre bazı meyve ağaçlarının gövdesinden akan ve bal'a benzeyen bir maddedir. Katadeye göre kar gibi beyaz olan bir maddedir. Rebi' b. Enes'e göre bal gibi bir içecektir. İbn-i Zeyd ve Âmir'e göre bal'dir. Vehb'e göre zerrecikler ve un'lar gibi ufanmış ekmeklerdir. Süddi'ye göre bu, Turrencebin ağacı üzerine inen bir nimet, Abdullah b. Abbas ve Âmir'e göre, ağaçların üzerine gökten düşen ve yenilen bir maddeddir.

Bazılarına göre ise bal gibi tatlı olan Sümam ve Uşer bitkilerinin üzerine düşen bir maddedir. Peygamber efendimiz ir hadis-i şerifinde:

"Mantar den yani kudret helvasıhdandır. Suyu da göz için şifadır. Tirmizî, K. et-Tıb, bab: 22, Hadis No: 2066, 2068 buyurmuştur.

"Bıldırcın kuşu" diye tercüme edilen kelimesi, Abdullah b. Abbas, Dehhak ve Âmir tarafından bu şekilde izah edilmiş, Süddi ve Rebi' b. Enes tarafından "Bıldırcından daha büyük bir kuş" şeklinde, Vehb tarafından "Güvercin gibi semiz bir kuş" şeklinde, Abdullah b. Mes'ud ve Abdullah b. Abbas tarafından "Bıldırcın'a benzeyen bir kuş" şeklinde izah edilmiş, Katade de bu kuş'u, güneyden esen rüzgârların getirdiğini söylemiştir.

Tuberi diyor ki: "Eğer denilecek olursa ki: "Allahü teâlânın, bu kavmi bulutlarla gölgelendirmesinin ve bunlara kudret helvası ve bıldırcın eti indindesinin sebebi nedir?" Cevaben denir ki: "Bu hususta çeşitli Rivâyetler vardır:

Taberi bu hususta özetle şunları zikretmektedir: Süddi diyor ki "Allahü teâlâ Hazret-i Mûsanın kavminin tevbelerini kabul ettikten ve Mûsanın seçtiği yetmiş kişiyi öldürüp tekrar dirilttikten sonra İsrailoğullarına, Kudüs'e gitmelerini emretmiştir. Onlar oraya yaklaşınca Mûsa onlardan on iki önder seçip orada bulunan zorba kavme gönderdi. Bu gidenlerle o kavim arasında cereyan eden olayları Allahü teâlâ bizlere haber vermiştir. Kavmi Mûsaya: "Ey Mûsa, onlar orada oldukça biz oraya ebediyyen girmeyiz. Sen ve rabbin gidin savaşın biz burada oturacağız." dediler. Maide sûresi, 5/24 Bunun üzerine Mûsa hiddetlendi ve onlara beddua etti ve şöyle dedi: "Ey rabbim, ben, kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyonim. Sen, bizimle bu fasık kavmin arasını ayır Maide sûresi, 5/25 Hazret-i Mûsanın bu duası, aceleye getirdiği bir duadır. Bu duanın üzerine Allahü teâlâ şöyle buyurdu: "Kırk sene o mukaddes yer onlara haram kılınmıştır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklardır. Maide sûresi, 5/26 Allahü teâlâ, İsrailoğullarını çölde dolaşmaya mecbur edince Hazret-i Mûsa, yaptığı duadan dolayı pişman oldu. Kavminden, kendisiyle beraber olan ve kendisine itaat eden insanların yanına vardı. Onlar ona: "Ey Mûsa, bize ne yaptın?" dediler. Allahü teâlâ, Hazret-i Mûsanın bu pişmanlığı üzerine ona şunu vahyetti: "O fâsık kavim için üzülmc. Maide sûresi, 5/26 Bunun üzerine Hazret-i Mûsanın üzüntüsü gitti. Yine kavmi ona: "Ey Mûsa, biz burada suyu nerede bulacağız?" yemek nerede? dediler. Allahü teâlâ da onlara, Turrencebin ağacım üzerine indirdiği kudret helvasını, bıldırcın'a benzeyen Selva'yı gönderdi. İsrailoğullarından herhangi birisi gelip kuş'a bakıyordu. Eğer semiz ise onu kesiyor yoksa bırakıyordu. O zayıf kuş da semizleştikten sonra geliyordu. İsrailoğulları: "Yemek olarak bu var. Fakat içecek nerede?" dediler, Mûsa, âsâsıyla taşa vurdu. Taştan on iki pınar fışkirdı. On iki toruna ayrılan her bir torun, bunlardan birinden su içmeye başladı. İsrailoğulları: "Yemek ve su olarak bunlar var. Fakat gölgelik hani?" dediler. Bunun üzerine onlar, bulutlarla gölgelendirildiler. İsrailoğulları tekrar: "Bu, gölgelik. Ya giyecek elbise nerede?" dediler. Allahü teâlâ da onların elbiselerini hiç eskimeyecek bir şekle getirdi. Boylan büyüdükçe elbiseleri de büyüyordu. Allahü teâlâ şu âyetlerde bu hususları beyan etmektedir: "Bulutlan Üzerinize gölgelik yaptık. Size kudret hevası ve bıldırcın indirdik. "Size rızık olarak verdiklerimizin temizlerimden yeyin." dedik. Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi kendilerine zulmediyorlardı." "Bir zaman Mûsa, kavmi için su aramıştı. Biz de ona "Âsâsı taşa vur." dedik. Bunun üzerine taştan on iki göze fışkirdı. Her cemaat su içeceği yeri bildi (ve dedik ki) "Allah'ın rızkından yeyin için, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fitne çıkarmayın. Bakara sûresi, 2/57,60

Rebi' b. Enes diyor ki: "İsrailoğulları Tih çölünde beş veya altı fersahlık bir alanda şaşkın bir vaziyette dönüp duruyorlardı. Sabahtan akşama kadar dolaşıp aynı noktaya geliyorlardı. Kırk yıl bu şekilde devam ettiler. İşte burada onlara kudret helvası ve bıldırcın kuşu gönderiliyor, elbiseleri de eskimiyordu. Yanlarında, Tur dağından alıp götürdükleri bir taş bulunuyordu. Konakladıkları yerde Hazret-i Mûsa, âsâsiyla o taşa vuruyor ve ondan on iki pınar fışkırıyordu."

Abdullah b. Abbas diyor ki: "Onların çölde giydikleri elbise ne eskiyor ne de kirleniyordu."

İbn-i Cüreyc diyor ki: "Onların, kudret helvası ve bıldırcın etinden, bir günlük yiyeceklerinden fazla almaları halinde bu yiyecekler bozuluyordu. Ancak Cumartesi gününün yiyeceğini Cuma gününden alıyorlardı. O günün yiyeceği bozulmuyordu.

57 ﴿