109Kitap ehlinden bir çoğu, hak kendileri için apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki çekemezlikten dolayı, iman etmenizden sonra sizi tekrar kâfirliğe çevirmek isterler. Allah'ın emri gelinceye kadar onları affedin ve hoşgörülü olun, Şüphesiz ki Allah her şeye kadirdir. Tevbe sûresi 9/29 Yahudi ve Hiristiyanlardan bir çoğu, Muhammed'in Peygamberliğinin gerçek olduğu ortaya çıktıktan sonra, Allah'ın size verdiği basanları ve size bahşettiği olgunluğu kıskanmalarından dolayı, iman etmenizden sonra sizi tekrar İnkârcılığa çevirmek isterler. Onlar hakkında Allah'ın yeni bir emir göndermesine ve dilediğini yapmasına kadar, onların cahillik ve kötülüklerine aldırmayın. Şüphesiz ki Allah, her şeye gücü yetendir. Dilerse onlardan intikam alır, dilerse hidâyete erdirir. Yaratma ve emretme ona aittir. Taberi diyor ki; "Bu ve bundan önceki âyet-i kerimeler, Resülullah'ın sahabilerine ve mü’minlere hitabetmekte, onların, Yahudileri ve Yahudilerin benzeri olan müşrikleri dinlemelerini, görüşlerini almalarını ayıplamakta ve onlara, dinleri hakkında, Yahudi ve müşriklerden nasihat gibi görünen sözlerini almalaranı yasaklamaktadır. Bu ve bundan önceki âyetler gösteriyorlar ki, Resûlüllah'ın sahabileri ve mü’minler yahut ta onların bir kısmı, Yahudilerin davranışlarım örnek alarak, Resululhh'a layık olmayan bir şekilde, katı bir eda ile konuşuyorlarlardi. Allah onları uyardı: "Sizler de Yahudiler gibi, Peygamberinize "Râina" demeyin. " Bize bak ve bizi dinle" deyin. Aksi takdirde Resûlüllah'a eziyet etmiş olursunuz. Ona eziyet etmek ise beni inkâr etmek ve benim, üzerinizdeki haklarına karşı nankörlük etmek olur ki, bunun cezası da can yakıcı bir azaptır. Sizler, Yahudileri ve müşrikleri dinlemeyin. Çünkü onlar sizin için, rabbinizden herhangi bir hayırın gelmesini islemezler. Bilakis onların çoğu, Muhammed'in hak Peygamber olduğu ortaya çıktıktan sonra sırf sizi kıskanmalarından dolayı mü’min olmanızdan sonra tekrar kâfirler olmanızı isterler. Âyette zikredilen ve mü’minlerin inkâra düşmesini arzuladıkları belirtilen ehl-i Kitaptan maksat, Zühri ve Katadeye göre, Kâ'b b. el-Eşreftir. Said b. Cübeyr veya İkrimenin Abdullah b. Abbas'tan naklettiğine göre ise Huyey b. Ahtab ve Ebû Yasir b. Ahtab'dır. Taberi, âyet-i kerime’nin çoğul şeklindeki ifadesine rağmen ehl-i kitap kelimesinden sadece Kâ'b b. el-Eşref'in kastedildiğini söylemenin isabetli olmadığını ifade etmiştir. Âyet-i kerime’de " Hak kendileri için apaçık belli olduktan sonra" buyurulmaktadır. Buradaki hakkın belli olmasından maksat, Hazret-i Muhammed'in ve İslâm dininin hak olduğunun ortaya çıkmasıdır. Zira Tevrat ve İncil'de Resülullah'ın ve İslam dininin ortaya çıkacağı zikredilmiş, Resûlüllah gelip İslam'a davet edince mesele tamamen aydınlanmıştır. Fakat Yahudiler bunu içlerine sindiremeyip İnkârcılıklarına devam etmişlerdir. Âyet-i kerime’nin devamında "Allah'ın emri gelinceye kadar onları affedin ve hoşgörülü olun" buyurulmaktadır. Daha sonra ehl-i kitap ve müşrikler hakkında Allah'ın şu emirleri gelmiş ve bu âyet-i kerime’nin "Onları affedin ve hoşgörülü olun" emirleri neshedilmiştir. Nitekim Katade ve Rebi' b. Enes ve Süddi, ehl-i kitap hakkında nazil olan şu âyetin, burada zikredilen "Onları affedin ve hoşgörülü olun" emirlerini neshettiğini söylemişlerdir. "Kitap ehlinden Allah'a ve âhiret gününe iman etmeyenler, Allah'ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayanlar ve hak din olan İslam'ı din edinmeyenlerle, boyun eğip kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın." Abdullah b. Abbas ve Katadeye göre de şu âyet-i kerime, bu âyetin, "Onları affedin ve hoşgörülü olun." kısmım neshetmiştir. "Mukaddes olan haram aylar çıkınca müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayın, çember içine alın. Her gözetileceli yerden onları gözetleyin. Eğer tevbe ederler, namzi kılıp zekâtı verirlerse artık yollarını serbest bıkarın. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan ve merhamet edendir. |
﴾ 109 ﴿