14

Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşlere, besili atlara, havyanlara ve ekinlere karşı duyulan aşırı istek, insanlara süslü gösterildi. Oysa bunlar, sadece dünya hayatının geçici malıdır. Varılacak güzel yer ise Allah katındadır.

İnsanlara, arzuladıkları, kadın, oğul, kantar kantar altın ve gümüş, görenlerin boşuna giden mükemmel güzilliklere sahip besili ve nişanlı atlar, deve sığır, koyun gibi havyanlar ve ekinler güzel gösterildi. Bu sayılanlar, dünya hayatında hoşa giden geçimliklerdir. Allah'ın katında ise, takva sahipleri için, gidilecek güzel yerler vardır.

*Âyfet-i kerime, dünya nimetlerinden insanın en çok hoşuna giden şeyleri zikretmekte ve bunların, hayır yolunda kullanılmadıkları takdirde kişiyi gaflete düşürüp rabbinden uzaklaştırabileceklerine dikkati çekmekte ve bunların başında da kadınları zikretmektedir.

Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de bu hususta şöyle buyurmaktadır:

"Ben, benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım Buhari. K. en-Nikâh, bab: 17/Tirmizi, K. el-Edeb, bab: 31 Hadis No. 2780 İbn-i Macc, K. el-Fiten bab: 19, Hadis No: 3998

Yine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlara hitaber şöyle buyurmuştur:

"Ben, akh ve dini eksik olan siz kadınlardan, kararlı bir erkeğin aklını daha çok çelen bir varlık görmedim." Kadınlar:

Ey Allah'ın Resulü, dinimizin ve aklımızın eksikliği nedir? diye sordular. Resûlüllah buna cevaben buyurdu ki:

Bir kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğinin yarısı değilmidir." (Bir erkeğin şahitliği yerine iki kadının şahitliği gerekmiyor mu)? Kadınlar dediler ki:

- Evet. "Resûlüllah da buyurdu ki:

- İşte bu, kadının aklının eksikliğindendir. "Ve tekrar sordu: "

- Kadın, hayız halindeyken namazını ve orcunu bırakmaz mı? Dediler ki:

- Evet. Resûlüllah bunun üzerine de buyurdu ki:

- "İşte bu da onun dininin eksikliğindendir. Buhari, K. el-Hayztw bab. K. ez-Zekât, bab: 44/Müslim K. el-iman b. 132 HN 79

Oğulların ve malların da insanlar için bir imtihan vesilesi olduğunu şu âyet-i kerime de ifade etmektedir: "Bilin ki mallarınız ve oğullarınız sizin için ancak bir imtihandır. Büyük mükâfaat ise elbette Allah nezdindedir. En fal sûresi. 8/28

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kişinin sahip olduğu atların da kendisini yoldan çıkarmaya vesile olabileceğini beyanla buyuruyor ki:

"At bazı kimseler için sevap işleme vasıtası, bazı kimseler için ihtiyaç giderme vasıtası bazi kimseler için de bir günah işleme aracıdır. At, şu kimseler için sevap işleme vasıtasıdır: O kimse atını Allah yolunda kullanır. Onu çayıra veya bahçye bağlar. At ipinde bağlı iken bile, çayır ve bahçeden dokunduğu şeyler o kişi için sevap kaynağıdır. Şâyet ipini koparıp bir veya iki kere yukarı kalkarak şahlanacak olsa, bundan meydana gelen iz ve eserler ve dışkı dahi o kişi için sevap kaynağıdır. Şâyet at, sahibinin arzusu hilafına, geçtiği bir nehirden su içse bile bu da o kişi için bir sevap kaynağıdır. Evet, böyle bir at, sahibi için sevap kaynağıdır. At, şu kimse için de ihtiyaç giderme vasıtasıdır. O kimse atını, kimseye muhtaç olmamak ve iffetli bir şekilde yaşamak için besler. Sonra da Allah'ın, o atın boynu ve sırtı üzerindeki hakkını unutmaz. İşte at bu kişi için vasıtasıdır. O kimse atı, böbürlenerek ve gösteriş için ve müslümanlara karşı kullanmak için besler. İşte bu kimsenin beslediği at kendisi için bir günah işleme vasıtasıdır. Buhari, K. el-Müsâkat, bab: 12, K. el-Cihad b. 48/Müslim K. ez-Zekât bab: 24 I İN. 987

Taberi diyor ki: "Bu âyet-i kerime, Resûlüllah’ın, Allah'ın hak Peygamberi olduğunu bildikleri halde ona tabi olmayan Yahudileri kınamaktır.

Âyet-i kerime’de geçen kelimesinde ifade edilen miktarın ölçüsünün ne olduğu hususunda çeşitli görüşler zikredilmiştir.

a- Muaz b. Cebel, Abdullah b. Ömer, Asım b. Ebinnücud, Ebû Hureyre ve Übey b. Kâ'ba göre bir kıntar, bin iki yüz Ukıyyedir. Bir Uk'iyye bir "Rıtl"ın on ikide biri. Bir "Rıil" ise yaklaşık 2564 gramdır.

Bu hususta Taberi, Übey b. Kâ'b'ın Resûlüllahtan, bir kınların bin iki yüz Ukiyye olduğuna dair bir hadis Rivâyet ettiğini zikretmiştir.

b- Hasan-ı Basri, Abdullah b. Abbas ve Dehhaktan nakledilen diğer bir görüşe göre bir Kıntar, bin iki yüz Dinardır. Bu hususta da Taberi Hasan-ı Basrinin, Resûlüllahtan Mürsel bir hadis Rivâyet ettiğini zikretmiştir.

c- Abdullah b. Abbas, Dehhak ve Hasan-ı Basriden nakledilen diğer bir görüşe göre bir Kıntar'dan maksat, on iki bin Dirhem veya Bin Dinardır.

d- Said b. el-Müseyyeb, Katade, Ebû Salih ve Süddiden nakledilen başka bir görüşe göre bir Kıntar, seksen bin dirhem veya yüz Rıtl'dır.

e- Mücahid ve Abdullah b. Ömerden nakledilen başka bir görüşe göre bir Kıntar, yetmiş bin Dinardır Bkz. Darimi, K. Fadail el-Kur'an bab: 32

f- Ebû Nadraya göre bir Kıntar, bir öküz derisi dolusu kadar altındır Bkz. Darimi, K. Fadail el-Kur'an bab: 30, 31

Rebi' b. Enese göre bir Kıntar "Çokça mal" demektir.

Taberi diyor ki: " Arapçayı bilen ilim erbabı, Arapların kınları belli bir ölçüyle smirlamadaklarını, bu kelimenin, ağırlığı ölçülen cisimler için kullanıldığını söylemişlerdir. Bu görüşün isabetli olması gerekir. Çünkü o belli bir miktar olsaydı yukarıda izah edilen farklı görüşler ortaya çıkmazdı. Kıntar hakkında doğru olan görüş Rebi' b. Enesin dediği gibi onun "Çok mal" demek olduğunu söyleyen görüştür.

Âyette geçen ve "Kıntar" kelimesinin pekiştirici sıfatı gibi tercüme edilen kelimesinden maksat, Rebi' b. Enes, Katade ve Dehhaka göre "kat kat ve çokça" demektir. Süddiye göre ise bu kelimeden maksat, "Dinar ve dirhem şeklinde basılmış" demektir.

Taberi diyor ki: "Kıntar kelimesinin ifade ettiği miktar hakkında Enes b. Mâlikin, Resûlüllahtan bir hadis Rivâyet ettiği zikredilmektedir. O da Resûlüllah’ın "Kıntar iki bindir." Hadisidir, Şâyet bu hadisin senedi sahih olsaydı bunu bırakıp başkasına başvurmazdık.

Âyet-i kerime’de, atların sıfatı olarak zikredilen ve "Besili" diye tercüme edilen kelimesi, müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.

a- Said b. Cübeyr, Abdurrahman b. Ebza, Abdullah b. Abbas, Hasan-ı Basri Rebi' b Enes ve Mücahidden nakledilen bir görüşe göre kelimesinden maksat, "Otlayan" demektir.

b- Mücahid, İkrime, ve Süddiden nakledilen başka bir görüşe göre burada geçen kelimesinden maksat, "Güzel ve mükemmel" demektir.

c- Abdullah b. Abbas ve Katadeden nakledilen diğer bir görüşe göre kelimesinden maksat "Nişaneli ve alâmetli" demektir.

d- İbn-i Zeyde göre kelimesinden maksat, "Cihad için hazırlanmış" demektir.

Taberi diyor ki: "Atların sıfatı olarak zikredilen kelimesi hakkında beyan edilen görüşlerden tercihe şayan olan "Alaca olarak nişanlanan ve güzel görünümlü olan" demektir. Zira Arapçada kelimesinin mânâsı "Nişanlanmak ve belirtmek" demektir. Güzel görünümlü atlar, Allahü teâlâ tarafından, renkleri ve alacahklarıyla nişanelenmiş, şekilleri güzel gösterilmiştir.

Âyet-i kerime’de zikredilen diğer "Hayvanlardan maksat ise, En'am suresinin yüz kırk üç ve yüz kırk dördüncü âyetlerinde zikredilen, koyun, keçi, sığır ve devedir.

Âyet-i kerime’nin sonunda "Varılacak güzel yer ise Allah'ın katındadır." buyrulmaktadır.

Taberi diyor ki: Eğer denilecek olursa ki "Kıyamet gününde Allah'ın nezdinde can yakıcı azap ve dehşetli bir ceza bulunduğu halde, nasıl oluyor da Allah'ın katında varılacak güzel bir yer bulunduğu zikrediliyor? Cevaben denilir ki: "Burada, özel vasıftaki insanların varacakları yer bildirilmektedir. Bunlar da takva sahibi mü’minlerdir. Eğer o varılacak güzel yerin neresi olduğu sorulacak olursa oranın, bundan sonra gelen âyette, Allahü teâlânın zikrettiği yer olduğu söylenir.

14 ﴿